Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İdlib olayı patladığından bu yana hep harita üzerinden konuşuldu.

        Sınırın belirlenmesinde de sürekli M-4 veya M-5 otobanları baz alındı.

        Aynen bir önceki Soçi’de imzalanan İdlib Mutabakatı ve son Moskova Mutabakatı’nda olduğu gibi otoban isimleri metinlere de girdi…

        “Haritadan önce toprak yoktu” sözünü haklı çıkaran boyutta, M-4 ve M-5’ten önce de orada İdlib yokmuş gibi algı yaratıldı.

        O denli ki Serakip, Maarat El Numan isimleri de hep bu otobanlar baz alınarak anıldı, söylem toprak parçasından öte geçmedi.

        Üstünde yaşam olmayan toprağın, otobanlar veya binalarla bir şey ifade etmediği anlaşılmadı.

        Buralarda yaşayan insanların durumuna, sayılarına ve nereden gelip, nereye gittiklerine önem verilmedi.

        Açık söylemeliyim ki Uluslararası İdlib Konferası’nda AFAD Başkanı Dr. Mehmet Güllüoğlu rakamları önümüze koyuncaya kadar ben de bu denli bilgi sahibi değildim…

        Hangi ilçe veya köyden kaç kişinin yerinden edildiğine, bunların daha önce kaç kez göç seyri yaşadığına kadar detaylı bir çalışmayı önümüze koydu.

        Oldukça iyi çalışılmış başarılı bir veriydi…

        Burada en dikkat çekici olan da İdlib bölgesinde bulunan insanların, çok değil 8 yıl içindeki yerinden edilmişliğinin haritasını gösteren insanlık dramı…

        ADIM ADIM YOLLANDI

        Harita ve göç rakamları da aslında sahadaki durumla uyumlu…

        Belki hafızalardan çok çabuk silindi ama iki yıl dahi olmadı Halep’te yaşanan dram…

        İnsanların otobüslere doldurulup İdlib bölgesine nasıl taşındığına tanıklık edilmişti.

        Sonrasında da durmadı, ardından Hums, Hama ve Doğu Guta geldi.

        Oradan da otobüslere veya derme çatma araçlara, kamyonetlere doldurulup kuzeydeki İdlib’e yollandı.

        Her bir toprak parçası kazanıldıktan sonra cebe konuldu, bir sonrakini elde etmenin trampleni gibi davranıldı...

        Sonunda İdlib bölgesi gittikçe nüfus şişmesine uğrayan ve kaldırma kapasitesini aşmaya başlayan vilayet haline geldi.

        HAN ŞEYHUN VE MAARAT EL NUMAN

        Çok kez anlatıldı…

        Ancak Rusya desteğindeki Şam yönetimi durmadı, geçen Mayıs ayından itibaren yeni harekata başladı.

        Türkiye’deki yerel seçimi de fırsat bilerek yaptığı bu atağın ilk adımı da güneydeki Han Şeyhun oldu.

        AFAD’ın iddiasına göre Han Şeyhun’da aymaz bir şekilde kimyasal silah kullanmaktan da kaçınmadı.

        AFAD rakamlarına göre bu bölgeden 600 bin civarında kişi kuzeye kaçtı.

        Durmadı, Halep’in batı bölgesinde kalmış bazı küçük yerleşimlere yönelik nüfus iteklemesinde bulundu.

        Ardından ikinci büyük atağını geçen Aralık’ta M-5 otobanı üzerinde bulunan Maret El Numan’a gerçekleştirdi.

        Buradan da 312 bin kişi yine kuzeye kaçmak zorunda kaldı.

        Bunu Halep’in batı mahallelerine yaptığı atağı izledi, asıl amacının M-5 otobanını ele geçirme çabası olduğu da bu aşamadan sonra kesinleşti.

        Bu bölgeden 600 bin kişinin yerinden edilmesine ve kuzey batı tam anlamıyla insanla doldu; zeytin ağaçlarının altında yer kalmadı…

        ÜÇ AYDA 961 BİN KİŞİ

        Verilere göre, son üç ay içinde kuzeye doğru hareket eden nüfus 961 bini bulmuş; toplamdaki rakam ise 1.7 milyon...

        Bunu tek başına bir il, ilçe veya kasabadan göç olarak da değerlendirmemek gerekir, çünkü göç edenler bir ilerideki yerleşimde de harekete yol açıyor; onları da kaygılandırıp harekete geçiriyor.

        Bir saldırı durumu olmasa dahi, karşılaşma ihtimalini düşünüp, gördükleri gibi apar topar kaçmaktansa, önceden derli toplu taşınmayı yeğliyor.

        EN AZ BİR KERE GÖÇTÜ

        İdlib sahasından bulunanların göç hareketi de çok önemli veriler sunuyor.

        En dikkat çekici olan ise İdlib’de bulunanların %44’ünün en az bir kere göç etmiş olması.

        Nüfusun geri kalan %31’i iki kez, %14’ü üç kez ve %11’i de dört kez güvenli bulduğu bir başka toprağa hareket etmiş.

        Son dönem yaşanan hareket ise bazıları için beşinci kez göç anlamına geliyor.

        Kuzeye doğru göç eden kayda geçmiş aile sayısı 188 bin 582…

        Son iki ay içinde hareket eden kişi sayısı ise 961 bin 286 olarak gösteriliyor ki bunun ağırlıklı bölümünü kadın ve çocuklar oluşturuyor.

        Verilere göre %19’una denk gelen 187 bini erkek, %21’ine denk düşen 197 bin 984 kadın, %29’a denk gelen 279 bin 493 erkek çocuk ve %31’e denk düşen 297 bin 688 de kız çocuk…

        Göç edenlerin bugün için %62’si çadır veya kamp benzeri yerlerde konaklıyor.

        Geri kalan %32’si ise daha önce kaçıp gelen ve bir konuta sahip olmuş akrabalarının yanına sığınmış bulunuyor.

        RADİKALLER VE YTŞ

        Bölgenin yani varılan mutabakat gereği en sorunlu tarafı ise radikal savaşçılar.

        Her ne kadar ABD son dönem bunlara ilişkin söylem değiştirip, “Başka bölgelere zararı olmayan vatansever muhalif savaşçılar” gibi bir söylem geliştirmeye çalışıyor olsa da sonunda Mutabakatın omurgasını oluşturan dibacesinde de belirtildiği gibi BM tarafından terörist örgüt olarak kabul edildikleri için karşı mücadele kapsamı içinde yer alıyorlar.

        En büyük sorun da kuzey ve güneyinde 6 km kalınlığında güvenli bölge oluşturulan M-4 boyunca yerleşik olmaları.

        Dolayısıyla, yılbaşından bu yana Türk Silahlı Kuvvetleri’nin desteğindeki Suriye Milli Ordusu bileşenlerine de büyük destek veren bu örgütlerin sahadan çıkarılmasının nasıl sağlanacağı şu anda üzerinde çalışılan bir konu.

        HTŞ’NİN 30 BİN SAVAŞÇISI VAR

        Bundan daha önemlisi de Rusya ve Şam’ın karşısına aldığı El Nusra odaklı Heyet Tahrir Üş-Şam örgütünün durumu.

        İdlib bölgesinde 30 bin kadar oldukları varsayılan, savaşa en hazırlıklı ve tecrübeli güç olarak bilinen HTŞ bu kez olduğu gibi daha önceki Mutabakatla sağlanan ateşkese de karşı olduğunu açıklamıştı.

        Zaten İdlib Mutabakatı'nın yürümemesinin nedenlerinden biri de bu örgütün tutumuydu.

        HURRAS AL DİN

        Sahadaki ikinci büyük güç ise HTŞ’den kopanların oluşturduğu, çok yeni bir örgüt olan Hurras Al Din (HAD)…

        HAD, oldukça yeni bir örgüt; Şubat 2018’de kuruldu…

        En bilinen yanı ise DEAŞ lideri Bağdadi’nin bu örgüt liderlerinden birine ait evde öldürülmüş olması.

        Dolayısıyla DAEŞ ile birlikte olmamakla birlikte bağlantısı güçlü bir şekilde devam ediyor.

        İçinde çok sayıda Yabancı Terörist Savaşçı barındırıyor.

        TÜRKİSTAN İSLAMİ PARTİSİ

        Sahanın en güçlü ve uluslararası etki de yaratan, HTŞ kadar güçlü bir diğer örgüt ise El Kaide ilişkili ve savaşma tecrübesi yüksek olan ağırlıklı olarak da Uygur Türklerinden oluşan Türkistan İslami Partisi (TİP)…

        Çin’in farklı bölgeleri ile birlikte Sincan Özerk Cumhuriyeti’nde 2012-2016 döneminde büyük eylemler yapan örgüt acımasız kitle ölüm eylemleri ile biliniyor.

        Bir otobüs veya metro kuyruğuna aralıklı olarak gidip aynı anda önündeki kişinin boğazını kesiyor, bunları görüntüye kaydettikten sonra da canlı bombalar kendini patlatıyor.

        Bu üç örgüt şu aşamada en büyük sorun.

        Çünkü 12 kilometrelik bandın tam da ortasında yer alan Çiş El Şugur ise TİP’in üssü olarak biliniyor.

        ILIMLI SİLAHLI MUHALİFLER

        Ayrıca Mayıs 2018’de kurulan ve Ağustos 2018’de katılımlarla büyüyen Ulusal Kurtuluş Cephesi (UKC) var.

        Bunun içinde Ahrar üş Şam, Nureddin Zengi, Feylak eş Şam, Ceyş İdlib el Hür, Ceyş al Nasr, Sukur al Şam, Ceyş al Ahrar gibi örgütleri yer alıyor.

        UKC, geçen sene Özgür Suriye iken, Suriye Milli Ordusu adını alan örgütle bütünleşti.

        Suriye ılımlı silahlı muhalif grup olarak görülüyor.

        Şu aşamada içinde herhangi bir sorun yaşanmıyor.

        Ancak diğer grupların, özellikle DAEŞ orjinli olanlar ile HTŞ arasında zaman zaman çatışmalar yaşanıyor.

        Radikal olarak nitelenen bu grupların toplam sayısı konusunda dile getirilen rakamlar ise farklı.

        En büyük grubu oluşturan HTŞ 30 bin, gerisi kalan radikallerin toplamının ise 20 bin civarında olduğu varsayılıyor; ancak SMO’ya da zaman zaman gidip gelenler de düşüldüğünde toplamın YTŞ’ler ile 40-45 bin civarına indiği varsayılıyor.

        Bu rakam da İdlib gibi küçük bir sahayı enfekte etmeye yetiyor.

        Dolayısıyla bu radikal gruplara ilişkin mücadelenin nasıl yapılacağı, kuzeye gidenlerin geri dönüşünün hangi güvencelerle sağlanacağı bilinmiyor.

        Ateşkesin sağlanabildiği İdlib zor denklemli saha olma özelliğini koruyor…

        Diğer Yazılar