Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Hepimiz sonunda Kovid-19 uzmanı olduk.

        Ellerin nasıl yıkanması gerektiğinden, virüse karşı nasıl korunma sağlanacağına kadar çok şey öğrendik.

        “Pandemik…” denilince dünyaya yayılmış, hidroksiklorokin denildiğinde de kinin içerikli sıtma ve Romatoid Artrit hastalığında da kullanılan ilaç olduğunu anladık.

        Dikkat ediyorum Türkiye çok uzun süredir, deprem, sel felaketi, aşırı yağışın yarattığı göllenmeyle oluşan salgın, göç ile gelen bulaşıcı hastalıklarla tanıştı.

        Hatta unuttuklarını yeniden anımsadı…

        Bir süre önce depremde elde ettiği öğretilerin yararını da son depremlerde sergileme becerisini de gösterdi.

        Öğrenme bedeli çok ağır olsa da…

        Ya da binaların güçlendirilmesi gibi yapması gereken daha çok ödev bulunsa da sonuçta ağır bedel ödeyerek öğrenebildi.

        Bugün de Kovid-19’un bedelini ağır ödeyeceğe benziyor…

        Sanılıyor ki hemen geçip gidecek, kendisini etkilemeyecek, onda var olan ruhani güç her şeye gale çalacak.

        Onun yanından hiçbir etki bırakmadan yan yan korkarak kaçıp gidecek.

        Bu düşüncenin kendisinde yarattığı güvenle aymazca sokakta dolaşıyor.

        Hastalığa yakalandığında da iki kez yıkılıyor; kendine de kahrediyor, özgüveni çöküyor; potansiyel tehlike olmanın verdiği eziklikle yüz yüze kalıyor...

        KİMSENİN FARKI DA AYRICALIĞI DA YOK

        Son dönem eve kapanıp, eşiyle yeniden tanışma olanağı bulan, “Yahu bizim hanım ne kadar çok çalışkanmış, ne kadar iyi insanmış” diyen arkadaşım, son dönem yeniden aktif hale gelen WhatsApp gönderisi de aslında yıkılan çok şeyi gösterdi.

        Bu hastalık, ırk, dil, din, sınıf, otorite, ekonomik güç, ten rengi tanımadan herkese yayıldı…

        Birçok insan bunu fark ederken, Türk insanının ne denli gezgin olduğunu, göçebe toplumdan hâlâ kopamadığını da sergileme olanağı verdi.

        Tıpkı İtalyanlar, İspanyollar gibi gezgin, umarsız, umursamaz Akdeniz insanına ne gibi belalar yarattığını geç anladı.

        En iyi örnek de Almanya ve İtalya…

        Almanya’da eve kapanan ve kurallara harfiyen uyanların ağırlıklı bölümünün 60 yaş üstü iken, İtalya’da sokaktan çıkmadı.

        Bugün de Türkiye’de 65 yaş üstündekiler evden çıkmasın diye başına bir de zabıta ve polis dikiliyor.

        Oysa vahameti oldukça yüksek…

        Bir hafta sonrasında durumun daha da ağırlaşacağını zaten rakamlar ortaya koyuyor.

        Matematik dökümü için de fazla uğraşmaya gerek yok, bugüne kadar gelen sürece arkamızı dönüp bakmamız yeterli.

        HAFTAYA SAYI DAHA DA ARTAR

        Nitekim dünkü sohbetimizde bu alanın en iyilerinden, Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Alpay Azap’ın sözleri de bu yönde oldu.

        Prof. Dr. Azap hastalık başladığından bu yana bir bilim insanı titizliğinde davrandı, öngörüleri çıktı…

        Sohbetimizde gelecek haftadan itibaren vaka sayısında artış olma ihtimalinden söz etti ve bunun azaltmanın yolunun da insanların evinde kalmasından geçtiğine bir daha vurgu yaptı.

        “Şu an bulaşmış, hafif belirtisi olanların gelecek haftadan itibaren hastanelere gelmesini bekliyoruz” dedi.

        Virüsün bulaşma dinamiğinin olduğunu da belirten Prof. Dr. Alpay Azap, öngörüsünü şöyle dile getirdi:

        “Bir hasta her hafta ortalama 5 hastaya bulaştırıyor; bu logaritmik artıyor. Bu birinci hafta 25 iken, ikinci haftada 125’e, üçüncü haftada ise 625’e ulaşıyor. Şu an artmış bir sayının logaritmik artışına tanıklık edeceğiz. Bu da hasta sayısında artış anlamına geliyor.”

        YOĞUN BAKIMDAKİ SAYI

        Gelen vaka sayısından yola çıkarak projeksiyon yaptı.

        Aktardığına göre, hastalananların hepsi hastaneye gelmiyor; özellikle gençlerin arasında bulunduğu %80’i bir haftada iyileşebiliyor.

        Prof. Dr. Azap da geri kalan %20’ye dikkat çekti ve bunların bir hafta içinde kötüleştiğini belirtip devam etti:

        “İşte o %20’nin dörtte biri de hastanelerin yoğun bakımlarına kaldırılması gerekenler. Yani hastaneye kaldırılanların %5’i yoğun bakım tedavisine ihtiyaç duyanlardan oluşuyor…”

        Bu noktada önemli bir duruma da dikkat çekme ihtiyacı duydu:

        “Bu da gelecek haftadan itibaren yoğun bakıma ihtiyaç duyacakların artacağı anlamına geliyor. Yoğun bakım sürecine giriyoruz.”

        Sorum üzerine bir hastanın tedavi için yoğun bakımda kalma süresinin 4 ile 6 hafta arasında değiştiğini de belirtti.

        İlk virüs vakasının ortaya çıktığı 11 Mart gününden bu yana geçen 14 günde, yani iki haftada 1529 vakaya ulaşıldı.

        Bunların ağırlıklı bölümü de hastanelerde ve yoğun bakım merkezlerinde.

        CEZA ESNETİLMEMELİ

        Prof. Dr. Azap’ın da vurguladığı gibi çabuk tedavi eden ilaç, hızlı test kitlerinin devreye sokulması, özel ve vakıf hastanelerinin yoğun bakımlarının önceden hazırlanması gibi önemli adımlar atıldı.

        Ancak bunların hiçbiri yeterli değil, bu haftadan itibaren de zaten hastalığın yayılmasındaki logaritmik artış gereği yoğun bakım servislerinde ciddi birikme yol açacak.

        O nedenle 65 yaş üstü ile ilgili karar alındıysa sonuna kadar uygulanmalı…

        Hükümetin yetkisini kullanarak devreye koyduğu Hıfzıssıhha Kanunu’nun ceza hükümlerini esnetici algılardan, yaptırımların uygulanmaz hale gelmesinden kaçınılmalı.

        Eğer dışarı çıkarak suç işlediyse, onun da suçunun karşılığını çektiği gösterilmeli…

        Ödüllendirildiği algısı yaratacak davranıştan kaçınılmalı...

        Yoksa önünü kimse alamaz, hastanelerde de tedavi edilebilecek hastalara yer kalmaz…

        Diğer Yazılar