Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Görüşlerine bir süredir burada yer veriyorum.

        Şunu belirteyim, mikrobiyolog, yoğun bakım veya enfeksiyon çalışan akademisyenlere hiç benzemiyorlar…

        Sanki toplu karar almışlar gibi, ekrana çıkmak istemiyor, adını vererek de konuşmuyor…

        Buna karşın bilgi aktarımında oldukça bonkörler…

        Sözünü ettiğim virüsün her bir şeyini bilen, izole edip aşı çalışmalarının başlamasını sağlayan virüs bilimcileri; virologlar…

        Aşının hayvanlar üzerindeki çalışmalarını zaten üniversitelerin de içinde bulunduğu kamu-özel sektör işbirliği ile yürütüyorlardı.

        Burada epey bir mesafe alınmış, hayvanlar üzerindeki deneylerinden olumlu sonuçlar elde edilmiş.

        AŞIDA KORUYUCULUK ÇALIŞMASI YAPILMADI

        Güvenilir üretim merkezlerinde “inaktif aşı” için ciddi çalışmalara imza atılmış.

        Ancak bunun yeterli olmadığını belirttiler, “Aşının ne kadar koruduğu da bir o denli önemli deyip şu bilgiyi aktardılar:

        “Koruyuculuk ile ilgili bir çalışma yapılmadığını bilmiyorum; çünkü bunun için iyi laboratuvar gerekir ki Türkiye’de fazla yok. Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nin laboratuvarı ile bir iki tane daha var, onlarda bu çalışma yok…”

        BAŞKA BİR YETİYE SAHİP OLABİLİR

        REKLAM

        Virüsün laboratuvarda üretildiğine ilişkin söylentilerin geçerliliğini kaybettiğini, yaban hayattan insana mutasyon sonucu geçtiğinin kabul edilir gerçek olduğunu da kayda geçirdiler.

        Virüsün gelecek yol haritasına ilişkin tahminleri ise dikkat çekici:

        “Bir müddet sonra insanlarda virüse karşı bağışıklık oluşacak. Virüs, bağışıklıktan kaçmak için belki de bu sefer insanların irtibatlı olduğu bir başka hayvan türüne bulaşabilme yetisine sahip olacak...”

        RECOMBİNASYON ETKİSİ

        İçlerinden biri, bugün için üzerinde durulması gerekenin geçmiş değil gelecekteki davranışı olması gerektiğini söyledi.

        “Recombinasyon etkisi” yani “yeniden teşekkül etmesi” denilen virüsün küçük gen bölgelerindeki değişiminin takip edilmesinin önemine vurgu yaptı.

        Biraz açmasını istedim, şöyle anlattı:

        “Aynı ülke içinde bile küçük bir takım genetik farklılıkları olan bireyler bir araya gelip, rahatlıkla bir üçüncü farklı bireyi oluşturabilir. Geçmişte virüsün nereden geldiğinden daha çok, bu recombinasyonlaşmanın ortaya çıkarılmasının önemi daha büyük.

        Bu bir üçüncü farklı yapıyı oluşturacak mı; onu henüz bilmiyoruz…”

        Virüsün GENOM denilen genetik haritasının çıkarıldığı Sabancı Üniversitesi’ndeki çalışmanın başarısından söz etti, “Ancak recombinasyon etkisi daha önemli” dedi.

        DİREK BULAŞMA HIZI AYNI

        Virüsün mutasyon geçirdiği ve etkisinin de böylece daha da azaldığına yönelik bilgi aktarılmalarına da itibar etmedi.

        Havanın ısınmasının virüse etkisinin olduğunun kanıtlandığını, ancak insandan insana geçişteki etkisinin devam ettiğini belirtip sözlerini sürdürdü:

        “Sosyal mesafenin katledildiği durumlar için bu geçerli değil.

        Enfekte virüslü olarak aksırdımsa bir yere bulaştırdıysa orada kalış süreci ısıyla azalıyor. Ama bireyler arasındaki bulaşma hızı devam ediyor. Yaz sıcaklarının, bireyler arasında virüsün geçişinde hiçbir etkisi yok, sosyal mesafe çok önemli. Direkt bulaşmada etkisi aynı riskle devam ediyor…”

        REKLAM

        ETKİ GÜCÜNDE DÜŞME OLMADI

        Bazı bilim insanlarının mutasyonla virüsün etkisinin azaldığına ilişkin yaklaşımlarını da doğru bulmadı.

        “Bununla ilgili elle tutulur biyolojik verimiz yok; ortaya konulmuş bir tek bilimsel makale de yok” dedi.

        Bazı akademisyenlerin uzatılan mikrofona söylenmiş sözlerinin olduğunu da belirtti, “Biz bilimsel makalelere bakarız” demekle yetindi ve devam etti:

        “Hastaneye yatan sayısından yola çıkarak söyleyebilirler. Klinik değerlendirmeden dolayı söylemiş olabilir. Virüs kontrol altına alındı demek izolasyon tedbirleriyle sirkülasyonunun engellendiğinden, vaka sayısının azaldığından söz edilebilir. Ama daha az hastalık tablosu oluşturuyor diye bir bilimsel veri yok. Maske takıldı, mesafeye dikkat edildi, evlere daha uzun süre kapandık; bilinçli hale geldik. O zaman yayılamadı, enfekte ettiği hücrede bağışıklık sistemi tarafından yenildi.”

        Ardından gelen şu cümle de durumun özetiydi:

        “Virüsün sirkülasyonu indiği için etkileşimi düştü, etkisinde herhangi bir düşme yok...”

        BAKAN’IN SÖZLERİ YANLIŞ ANLAŞILDI

        Sağlık Bakanı Koca’nın “Virüs enfeksiyonunu kontrol altına aldık” açıklamasının da bu kapsamda yanlış okunduğunu belirtti.

        “Kontrol altına alındı ama sürecin idaresi yönünden kontrol altına alındı” dedi.

        Bunun virüsün kendisinin kontrol altına alındığı gibi okunmasının sıkıntı yaratacağına da vurgu yaptı.

        Teşhis ve tedavi sistemlerinin iyi çalışması, standarda bağlanması, filyasyonla ilgili süreçlerle idaresinin kontrol altına alındığının bir daha altını çizip ekledi:

        “Virüsü henüz kontrol altına almadık, hâlâ sirküle oluyor...”

        Filyasyon, yani virüsten enfekte olmuş kişinin temas ettiklerinin taraması ile ortaya çıkan sonucun yanıltıcı bilgiler verebileceğine de vurgu yaptı.

        Bunun için önerilerinin belirli yerlere istasyonlar kurup, toplumun genelinden örnekleme alınması olduğunu bildirdi.

        “Ankara’da örneğin Kızılay’a veya Ulus meydana konulup, gelen geçenden rızaları doğrultusunda test örneği alıp, toplumda ne kadar sirküle olan var onu bulmalıyız… Dolayısıyla süreç her şeye gebe” dedi…

        REKLAM

        İKİNCİ ZIPLAMA OLUR…

        Salgında ikinci bir dalganın olup olmayacağı konusunda ise iki farklı görüş var.

        Prof. Dr. Alpay Azap, Habertürk’te sevgili Ebru Baki’nin sorularını yanıtlarken Nisan’daki kadar olmasa da küçük zıplamaların olabileceğini söylemişti.

        Prof. Dr. Mehmet Ceylan da bir dalgalanma olabileceğini ama bunun zıplama şeklinde olmayacağını savundu.

        Hemen belirteyim virologlar da Prof. Dr. Azap gibi düşünüyor.

        İşyerlerinin açılması, bayram sonrası uçak, tren gibi toplu taşıma dönülmesiyle birlikte enfeksiyonun yayılma hızının artacağını, 15 gün sonrasında yayılıp Temmuz başı veya ortasında ikinci zıplamayı yapabileceğini bildirdi.

        Sonbahar için düşüncelerini sordum yanıtları çok anlamlıydı:

        “Şu an için erken; falcılık yapmamak lazım…”

        Dilerim kısa sürede aşısı üretilir, virüs de etkisini yitirir...

        Sağlıklı, huzur dolu mutlu bir Bayram dileğiyle...

        Diğer Yazılar