Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        DARBE dönemlerinin tükendiği milenyumun başından bu yana tekrar ediliyor.

        Ancak dün Ermenistan’da, iki hafta önce de Mynmar’da yaşanan gelişmeler gösteriyor ki özellikle de geri kalmış veya gelişmekte olan ülkeler için darbe geçerli siyasal çözüm olmayı sürdürüyor.

        Özellikle de Afrika coğrafyasında…

        Son 10 yıl içinde Güney Sudan, Çad, Gambiya, Nijer, Burkina Faso, Burundi, Zimbabve, Sudan, Gabon ve Etiyopya'da darbe veya girişimi yaşandı…

        Güney Sudan'da olduğu gibi bazılarında iç savaşa neden oldu, Sudan da ise darbeyle gelen Ömer El Beşir, iki yıl önce yine darbeyle gitti.

        Sudan halkının, ülkede büyüyen ekonomik kriz nedeniyle başlattığı gösteriler, Beşir'in yönetimine son verilmesine giden süreçte önemli rol oynadı.

        Etiyopya'da yine iki yıl önce yerel hükümete karşı düzenlenen darbe girişiminin hemen ardından Genelkurmay Başkanı’na karşı suikast düzenlendi…

        Bölgenin en istikrarlı ülkesi sayılan Gabon’da Cumhurbaşkanı yurt dışındayken, bizdeki albaylar darbesine benzer şekilde radyolu ele geçiren teğmenler darbesiyle yüz yüze kaldı.

        Zimbabve, Burkino Faso, Çat, Gambiya, Nijer’de olanlar da diğerlerinden farklı değildi…

        Bunu iki hafta önce Mynmar’da darbeye karşı gelip, darbecilerle kol kola giren kadın Devlet Konseyi Başkanı Aung Suu Çii’ye yapılan darbe izledi.

        Son olarak da dün Ermenistan’da karşımıza çıktı.

        E-MUHTIRA GİBİ

        Kapandı sanılan darbenin ruhu, Orta Amerika’dan Afrika’ya, Uzak Doğu’dan Kafkaslara kadar dünyayı dolaşıyor…

        Ermenistan’da karşımıza çıkan şekli ise bir zamanlar Türkiye’de yaşanan e-muhtıraya oldukça benziyor…

        Nasıl sonuçlanacağı, ardında kimlerin olduğu konuları ise tam bir muamma; Ermenistan kadar karışık…

        Böyle diyorum, çünkü Ermenistan’da sorun sadece Dağlık Karabağ’daki kayıpla yaşanmadı.

        Öncesinde de defalarca parlamento basıldı, askerin seçilmişler üzerindeki tahakkümü hiç eksik olmadı.

        Muhalefete düşen askere sarıldı…

        Dağlık Karabağ ise ülkede bir hedeften çok ağızdaki çürük diş gibi hep sancı ve koku üretti; askeri darbelerin gerekçesi haline geldi.

        Aslında sadece Ermenistan değil, Azerbaycan açısından da yakın geçmişe kadar durum bundan farklı değildi.

        Her ikisinde de ordunun darbe yapma gerekçesi ardına sığındığı ulusal mit oldu…

        Ermeniler Dağlık Karabağ’daki Orta Çağ manastırları ve kiliselerinin hikayelerini anlatırken, keşişlerin kahramanlık öykülerini kendine kalkan yaptı.

        Azerbaycan ise Dağlık Karabağ’daki orta çağda hanlıklarının kahramanlık hikayelerini, o dönem kahramanları için yazan şairleri, kahramanlık türkülerini söyleyen bestecileri öne çıkardı.

        Bazen de Ermenistan’da olduğu gibi aşırı dinsel motiflerle kutsallaştırıldı…

        HER DARBENİN BİR MUTLUCAN’I VAR…

        Özetle nerede olursa olsun her darbenin bir Hasan Mutlucan’ı ve hikaye anlatanı vardı…

        Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrası ulus devlet oluşumunun üzerine gelen yükün Kafkaslar’da zuhur etmiş haliydi.

        Seçilmiş iktidarlar üzerindeki tahakkümü sağlamak, militarizm ve aşırı milliyetçilik üzerinden darbeyi cebinde tutan ordunun önemli maşası oldu.

        Hazin olan ise Başbakan Nikol Paşinyan’ın kaderinin de Aung Suu Çii olması...

        Yani darbeye direnerek geldiği iktidarda, orduyu Karabağ’da dolduruşa getirip, mağlup olunca da kendine dönük darbeyle yüz yüze kalmasından söz ediyorum…

        Çünkü Dağlık Karadağ kaybının yükünü kimin üstleneceği konusunda aralarında ciddi sorun çıktı.

        Ermenistan ordusunun yüzde 80’ini kaybetti, 5 uçağı düşürüldü, tank, top, insansız hava aracı kaybı çok yüksek oldu.

        HEZİMETİN YÜKLENİCİSİ KİM OLACAK?

        Halk hezimete ciddi tepki gösterdi, Paşinyan’ın istifasını istedi, sokağa döküldü; Başbakan dün olduğu gibi polisi devreye soktu ve sokağı evine sokmayı başardı.

        Üzerindeki başarısızlığı da bu kez orduya attı, olmayınca da en büyük yanlışı yapıp Rusların verdiği füze sistemlerine suçu yükledi.

        Paşinyan’ı, bu noktaya da eski Cumhurbaşkanı Serj Serkisyan akıllı bir manevra ile çekti.

        Rusya’nın verdiği İskender füzelerinin Karabağ’da neden kullanılmadığı” sorusunu ortaya attı.

        Paşinyan, sorunun yanıtını Sarkisyan’ın bildiğini belirterek, “Sadece yüzde 10’unun patladığını ve 1980’lerden kalma geri teknoloji olduğunu” söyledi.

        Bu Moskova’nın kaşlarının kalkmasına yetti.

        İlk tepki Duma’dan geldi, Savunma Komisyonu Başkan Yardımcısı Şerin tepki gösterirken onu tetiklemiş bir şekilde Ermenistan Genelkurmay Başkan İkinci Başkanı Kaçaryan takip etti.

        Hatta Başbakanı ile dalga geçti.

        Paşinyan da Genelkurmay Başkan 2. Başkanı Tiran Kaçaryan’ı görevden aldı.

        CUMHURBAŞKANI NEREDE?

        Mesele bu noktada bitmedi, Genelkurmay Başkanı Onik Gasparyan, füzeleri kullanmak istediklerini ancak Paşinyan’ın izin vermediği için kullanamadıklarını açıkladı.

        Yetmedi, Genelkurmay Başkanı Gasparyan, Paşinyan’ın istifasını istedi.

        Paşinyan da bunu darbe girişimi olarak değerlendirip, Gasparyan’ı da görevden aldığını açıkladı.

        Bütün bunlar ortalığın karışmasına yeterliydi.

        Sahi bu arada Karadağ savaşından beri ortada gözükmeyen “Cumhurbaşkanı Armen Sarkisyan nerede?” diye sorabilirsiniz.

        Hemen belirteyim Paşinyan’ın karşısında Genelkurmay Başkanı’nın yanında…

        Bu da işin ne denli zor ve çatışmacı bir noktaya evrildiğini göstermeye yeter…

        Bu coğrafyanın kaderi umarım bir gün değişir…

        Diğer Yazılar