Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        AK Parti uzun süren hazırlığının ardından seçim yasalarından yapılmasını düşündüğü değişiklikleri belirleyip MHP’ye iletmişti.

        TBMM tatile girmeden önce de MHP, daraltılmış bölge ile en yaşlı hakim dışında il seçim kurullarına başkan belirlenebilmesine olanak tanıyan düzenlemelere sıcak bakmadığını AK Parti’ye iletmişti.

        Nitekim MHP’nin itirazlarını bir süre önce bu sütunda dile getirmiştim…

        Bununla birlikte uzlaşılan noktalar da yok değil.

        Örneğin yıllardır indirilmesi tartışılan %10 seçim barajının %5’e çekilmesi konusunda iki partinin mutabakatı söz konusu.

        Gerekçeleri de Anayasa gereği, “en son yapılan seçimlerde toplam geçerli oyların tek başına veya birlikte %5’ini almış partilerin Cumhurbaşkanı adayı gösterebiliyor” olması.

        Dolayısıyla baraj zaten kendiliğinden %5 olarak Anayasa ile oluşmuş durumda.

        İttifak sisteminin gelmiş olmasıyla zaten ciddi bir önemi de kalmadı.

        Bundan dolayı Cumhurbaşkanı için geçerli olan %5 barajının milletvekili seçimi için de uygulanması konusunda bir mutabakat sağlandı.

        ESNEK DARALTILMIŞ BÖLGE

        Ancak seçim bölgeleri konusunda MHP net duruşunu dün itibarıyla da ortadan kaldırmamıştı.

        Her ne kadar AK Parti içinden, “Esnek daraltılmış bölgeleri 7 yerine 10 milletvekiline çıkaralım” önerisi geliyor olsa da MHP sıcak bakmıyor.

        REKLAM

        Esnek daraltılmış bölge sisteminin parlamentoyu 2,5 partili yapıya dönüştüreceğini, Doğu ve Güneydoğu’da AK Parti ve HDP dışında hiçbir partinin vekil çıkarma şansını elde edemeyeceği kaygısı var. Ayrıca mevcut sistem, İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Bursa, Adana, Mersin gibi büyük kentlerde az oy alan partilere milletvekilli çıkarma şansı getiriyor.

        Örneğin, İstanbul 3 bölgeden oluşuyor ve her bir bölgeye 30-35 arası milletvekili düşüyor.

        D’Hont sistemi ile yapılan bölünme sonucu İstanbul’da %2,8 oya bir milletvekilliği düşüyor.

        Eğer 7 milletvekili ile bölgeler sınırlandırılırsa bu oran %14,2 oya bir milletvekilliğine yükselecek…

        Bu da yüksek oy alan partilerin, az oy alanlara hiç şans tanımayacağı anlamına geliyor.

        MHP, “bu bizi sıkıntıya sokar” gerekçesiyle sıcak bakmıyor.

        Benzer şekilde AK Parti’nin il seçim kurulu başkanlarının en yaşlı üye yerine, YSK ve HSK’nın belirlediği kişilerden oluşmasına yönelik önerisi var; MHP buna da karşı çıkıyor, mevcut sistemin devamını istiyor.

        ORTAK LİSTE ÖNERİSİ

        MHP bu düşüncelerini TBMM kapanmadan önce AK Parti’ye iletmişti.

        AK Parti de bu sürede önerileri yeniden masaya yatırdı ve MHP ile uzlaşı yakalanabilecek yeni öneriler hazırladı.

        AK Parti’nin konuyla ilgili etkin isimlerinden biri, “MHP’nin itirazlarını da göz önünde tutarak arkadaşlarımız bir çalışma yaptı” dedi.

        AK Parti’nin önerisinde yine daraltılmış bölge korunuyor; önceden belirlenen ve ilan edilen bölgelerde merdiven sistemi yöntemiyle, iki partinin tek ve çift rakamlı sıralara aday koyacağı ortak liste hakkı getiriyor.

        Tartışılan modele göre örneğin ilk sıra AK Parti’nin, ikinci sıra MHP’nin olacak.

        Bunun MHP’ye daha fazla avantaj getireceği görüşü savunuluyor; ancak MHP henüz olurunu vermiş değil.

        BU HAFTA SONUNA KADAR

        Bütün bunların bu hafta sonuna kadar AK Parti ve MHP heyetlerinin bir araya gelerek karara bağlanması bekleniyor.

        REKLAM

        Buna neden de seçim dönemine girilecek olması.

        Çünkü Anayasa gereği seçim kanunlarında yapılan değişiklikler bir yıl içinde yapılacak bir seçimde uygulanamıyor.

        Eğer uzlaşı sağlanabilirse Ekim ayında kanun teklifinin TBMM’ye verilip, en geç Kasım başında çıkması amaçlanıyor.

        Bu aşamada olası görülmüyor ama 2022 Ekim sonu Kasım başından sonra yapılacak seçimde uygulanabilmesi için de bugünden tüm hazırlıkların yapılması gibi bir zorunluluk ortada duruyor…

        Kitab al-Ahdar ihtilali…

        Kitab al-Ahdar ihtilali…
        0:00 / 0:00

        GENÇLİK yıllarımızda özellikle muhafazakar kesimden arkadaşlarımızla çok tartıştığımız konular arasında yer alırdı.

        Üç kitaptan oluşurdu…

        Fuarlar, eğlence mekanları dahil Libya Büyükelçiliği tarafından her bir yerde dağıtılırdı.

        Adı da Yeşil Kitap, Arapça adıyla Kitab al-Ahdar idi…

        Aslında eşit paylaşmayı, %51’in %49’u tahakkümünü kaldırmayı, din özgürlüğü ve inancını korumayı amaçlar gibi gösterip, yeni parlamento ve Anayasa şemaları önerirdi…

        Sonunda bunların hepsinin bir kişi tarafından yapılabilmesini getiren anlaması zor bir sistem önerirdi…

        Özetle “demokrasi içinde bir kişinin istediği olur, itiraz olursa demokrasi içinde yok olur” anlayışına sahipti…

        Nitekim Irak’ta Saddam, Suriye’de Esad, Libya’da Kaddafi en iyi temsilcileriydi.

        O dönem Sovyetlerin Orta Doğu açılımını Baas anlayışı ile hakim kıldığı için kitaptan da kaynaklanan bir bakış ile “Yeşil Sosyalizm” olarak tanımlanırdı.

        Sovyet sisteminin çöküşü, otoriter liderlere yönelik tepki sonucu yükselen Arap Baharı ile önce liderleri sonra ülkeleri alaşağı oldu.

        BEŞ YILDIZLI TATİL BAŞLATTI

        Bundan Libya, Irak ve Suriye’nin aksine, ilk eylemin başlamasına karşın en az zararla Tunus çıktı; ülkede iç savaş çabuk bastırıldı.

        Ancak bir türlü demokrasiye tam sahip olamadı, laik ve dindar tartışmasından da çıkamadı.

        Parlamentonun dörtte bir sandalyesine sahip Nahda Hareketi, Müslüman Kardeşler ile ilişkilerini iyi tutan siyaseti güderken, sol ve liberal partilerin 217 kişilik parlamento aritmetiğinde yeteri gücü olmadı.

        Bir süre önce iktidardaki Nahda Partisi’nden Başbakan Hişam El-Meşişi’nin beş yıldızlı bir otelde bakanlar ile tatil yapmasıyla başlayan sivil toplumun protesto hareketleri, Cumhurbaşkanı Kays Said’in askerle işbirliği içindeki sivil darbesi ile dün son buldu.

        Kays Said, darbesine gerekçe olarak da bazı grupların iç savaş çıkarma çabasını gösterdi; parlamentoyu da lağvetti.

        Ülkeye demokrasiyi getirmeyi vaat etmekle kalmadı, Anayasal hakkını kullandığını bildirdi.

        Parlamentonun da 30 gün içinde yeniden çalışmaya başlayacağını duyurdu.

        İlk aşamada Tunus’ta sivil toplum örgütlenmesi olarak güçlü olan işçi sendikası UGTT’nin de girişimi ile kan dökülmedi.

        Ancak Nahda’dan gelen tepkiler meselenin o denli kolay olmayacağını da sergiliyor.

        TUNUS’UN 28 ŞUBAT’I

        Bölgeyi en iyi bilen iki isme nelerin olduğunu sordum.

        AK Parti Milletvekili, eski Bakan Emrullah İşler, “Tunus’un 28 Şubat’ı yaşandı” diye özetledi.

        Osmanlı’nın 1876’da yaptığı Anayasayı Tunus’un 15 yıl önce 1861’de kabul ettiğini anımsatan İşler, darbe sürecinde Fransa, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır ve Suudi Arabistan’ın etkisinin az olmadığını belirtti.

        Bölgeye yönelik çalışmaları ile bilinen ORSAM’dan Nebahat Tanrıverdi Yaşar ise Tunus’ta uzun süredir yaşanan gerilimin gerisinde ekonomik çıkmazın yattığına işaret etti.

        ÜÇLÜ SİSTEM

        Kays Said’in uzun süredir, üçlü sistem adı altında, “güçlendirilmiş yerel yönetim, partilerin baskısından kurtulmuş siyaset, parlamentonun feshi ile oluşacak yeni yapı” önerdiğini anımsattı.

        Nebahat Tanrıverdi Yaşar, Tunus’ta 2014’tekine benzer şekilde ulusal diyalog ile bir noktaya varılmaması durumda iç kargaşanın yükselme tehlikesine işaret etti.

        Erken genel seçimin de çıkar yol olarak gözüktüğünü belirtti...

        Tunus’ta durum nasıl gelişir bugünden kestirmek zor; ancak Akdeniz’de batının yeni bir adımı olduğu açık.

        Özellikle Libya’da Türkiye’ye verdiği desteği hiçbir gün içselleştirmedi…

        Nahda Hareketinin lideri Raşit el-Günnuşi’yi bundan dolayı Meclis Başkanlığından indirmek için girişimde bulundu.

        Sonunda bunu asker destekli sivil darbe ile gerçekleştirdi…

        Tek adımın getireceği demokrasinin ne olduğunu Libya’da Yeşil Kitabın sahibi gösterdi…

        Burada da uzun vadeli olamayacağı görülecektir.

        Ancak bölgede yeni bir sürecin ilk adımı olduğu da şüphe götürmez bir gerçek...

        Tıpkı diğerleri gibi, bunun ilk adımı da yine Tunus’tan atıldı…

        Diğer Yazılar