Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        SEÇİME kesinlikle tek adayla gidileceğini açıklayan belgenin imzasının üzerinden bir ay geçmedi.

        Altılı masanın 21 Ağustos tarihinde Saadet Partisi’nin ev sahipliğinde yapılan liderler toplantısı sonrasında yayınlanan bildiride aynen şu ifade yer aldı:

        “Milletimiz emin olsun; ortak Cumhurbaşkanı adayımız hem Türkiye Cumhuriyeti’nin 13. Cumhurbaşkanı, hem de sadece bu masa etrafında bir araya gelen siyasi partilere oy verenlerin değil, ‘Herkesin Cumhurbaşkanı’ olacaktır.”

        Altında 6 liderin imzasının yer aldığı ortak aday açıklaması bu noktada da kalmadı.

        İYİ Parti lideri Akşener, kendisinin de aday olduğu 2018 seçimindeki deneyimlerini aktarıp, çoklu adayla gitmenin yanlışlığına işaret etti ve birkaç gün önce de yinelediği şu sözleri söyledi:

        Seçime tek adayla gidilmenin hem cumhurbaşkanlığını kazanmak hem de parlamenter sisteme geçiş açısından önemli buluyorum.”

        Bu diğer partilerin liderleri tarafından da farklı mecralarda dile getirildi.

        Ancak son dönem CHP’den gelen, “Adayımız Kılıçdaroğlu… Kılıçdaroğlu aday olmazsa Masa dağılır” açıklamaları özellikle İYİ Parti ve Gelecek Partisi içinde tepkiyle karşılandı.

        Tepkiye yol açan neden CHP'nin bu çıkışlarla masayı baskısı altında tutma çabasında olduğuna yönelik düşünce...

        REKLAM

        Bunun devam etmesi halinde Masa'nın bir ay önce altına imza koyduğu tek aday formülünün zehirleneceği, ister istemez çoklu aday formülüne gidileceğine ilişkin endişeler de en üst yönetim kadroları tarafından özel sohbetlerde dile getiriliyor.

        TEDAVİ EDİLMİŞ YARA DEĞİL

        Ancak bunun iyi bir sonuç getirmeyeceğine yönelik kanaat partilerin hemen hepsinde ağırlıklı yerini koruyor.

        Çoklu adayla seçime gidilmesi halinde ilk turda Erdoğan’ın kazanacağı dile getiriliyor.

        Ancak ortada duran bir sorun var ve çözümü de henüz üretilebilmiş değil.

        İYİ Parti’nin etkin bir isminin söylediği gibi “Tedavi edilmiş bir yara değil… Nasıl tedavi edileceğine yönelik de elde bir veri yok…”

        Yaraya neden gösterdikleri ise CHP’nin kendilerine zorla Kılıçdaroğlu’nu dayattığı algısı…

        Bir de Kılıçdaroğlu ile seçimin kazanılacağına yönelik altılı masadaki bazı partilerde gittikçe artan düşünce…

        Adaylık sürecinin CHP’ye getiri sağlıyor olması ise öteki partilerin düşünsel ardıllarında önemli yer tutuyor…

        Böyle bir zeminde ortak aday ile seçime gitmek mümkün mü?

        Daha ilerisi, Cumhurbaşkanlığı adaylığı üzerinde uzlaşamayan partilerin, Kılıçdaroğlu’nun önceki gün dile getirdiği, “Kanunen partilerin seçime girmek zorunda olduğu 41 bölge dışında kalan yerlerde partiler ortak liste oluşturması” formülü olası mı?

        Masadaki partilerin soruya bugün verebileceği karşılık yok.

        ÖTEKİNE İHTİYACI VAR

        Var sayalım ki partiler kendi içinde bölündü.

        Ayrılmaları halinde altılı masadaki hiçbir partinin bir araya gelip Cumhurbaşkanlığını kazanma şansı yok.

        Kamuoyu yoklamalarında en fazla oya sahip olan görünen Kılıçdaroğlu’nun 14 anket sonucunun ortalaması alınsa dahi 22-23 puanlık dış desteğe ihtiyacı var.

        REKLAM

        İktidar açısından da geçerli, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığını kazanması için MHP ve BBP’den gelmesi gereken destek ise 2018 seçimleri baz alındığında bile en az 10 puan…

        O nedenle bu dönem her parti seçimi kazanmak için ötekine muhtaç…

        Özetle olarak parlamenter demokratik sistem için yola çıkan 6’lı masada Cumhurbaşkanı adaylığına konusunda bir konsensüs sağlanabilmiş değil.

        Ayrıca iş parlamenter sistemden çıkıp, adaylık konusuna dönüştü.

        Orada da uzlaşı yerine, “o olmasın” yaklaşımı baskın gelmeye başladı.

        AYRILAN KAYBEDER TUTKALI

        Böyle bir zeminde iş birliği yürür mü zaman gösterir.

        Seçime 9 ay var ve nasıl bir yöne gideceğini görmek için de çok erken…

        Çünkü 6’lı masadaki partiler, üç aydır birlikte hareket yerine, ayrık davranışla kimlik geliştirme faaliyeti yürütüyor.

        Ayrılmaları halinde nasıl bir birlik içinde olabileceklerine ilişkin de önlerinde bir formül bulunmuyor.

        Sonuç olarak altılı masadaki partileri bugün işbirliği değil, “ayrılan parti kaybeder” korkusu bir arada tutuyor.

        CHP’nin ev sahipliğindeki 2 Ekim’deki toplantıda nasıl bir sonuç çıkar onu kestirmek de zor…

        Diğer Yazılar