Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        KIRILAN testinin yapışmayacağı kesin.

        Ancak CHP'deki birçok konu gibi testinin neden çatladığını, kırılma noktasına niçin geldiğini anlamak da kolay değil.

        Görünene bakılırsa bütün bunların nedeni tüzük...

        Hem genel merkez yöneticilerini, hem de muhalifleri arayıp tüzüğün hangi maddelerinde ters düştüklerini sordum.

        Genel merkez yöneticileri, muhaliflerin daha az tüzük maddesi değişikliği önerdiğini, kendilerinin bu sayıyı artırıp tüzüğü daha demokratik şekle soktuklarını iddia etti.

        "Üzerinde anlaşamadığımız da zaten iki madde" dedi.

        Aktardıklarına göre birincisi merkez yönetim kurulunun genel başkan tarafından parti meclisi içinden seçilmesini öngören düzenleme.

        Genel merkez yönetimi, genel başkanın dilediği kişileri seçme özgürlüğüne sahip olması gerektiğini belirtirken, muhalefet MYK'nın PM tarafından oluşturulmasını istiyor.

        İkinci uzlaşmazlık maddesi ise olağanüstü kurultaya ilişkin...

        Genel merkez, delegelerin % 20'sinin imzasıyla toplanacak olağanüstü kurultayda yapılacak değişikliklerin salt çoğunluğun kararıyla olmasını savunuyor; yani 651 oy arıyor.

        Muhalefet ise % 20'nin imzasıyla toplanan kurultaya kaç kişi katılmış ise yarısının oyunun değişiklikler için yeterli olmasını savlıyor...

        İKİ YIL SONRA

        Muhalefete dönüp "Uzlaşmazlığınız nedir?" diye sordum, "2 değil 4 maddede ters düştük" yanıtını aldım.

        2 maddeye ek olarak, tüzük değişikliğinin 2 yıl sonra uygulanacak olmasına karşı çıktılar.

        Ayrıca Hazine yardımının dağıtımıyla ilgili madde üzerinde de itirazlarını dile getirdiler.

        "Bunları döneminizde neden yapmadınız?" sorusuna ise verdikleri yanıt aynıydı:

        "O zaman da yanlıştı, şimdi de yanlış..."

        Özetle, ortada görünen kavganın nedeni CHP Tüzüğü'nün yukarıda sıraladığım 4 maddesiymiş...

        BAŞARI ÖLÇÜTÜ

        Oysa kavganın ardında yatan neden bunların ötesinde, partiye sahip olma, mevcut gücü elden kaybetmemekten ibaret.

        Nitekim genel merkez, "Kurultay başkanı olursam gelirim, yapmazsanız kurultaya gelmem demek ne kadar etik?"

        sorusuna yanıt ararken, muhalefetin yanıtı, "İyi yönetemiyorsunuz"un ötesine geçmiyordu.

        Yönetimin salona delege getirmek, muhalefetin ise önüne geçmek için uğraştığı ortamda her iki tarafa da aynı soruyu yönelttim...

        "Sizce kaç delegenin gelmesi/gelmemesi başarı ölçütüdür?.."

        Yönetim, kendileri için salt çoğunluğun üzerine çıkmanın, yani 1300 delegenin 651 'inin gelmesinin kurultayın toplanması için yeterli olduğunu anımsatıp, "750-800 iyi rakamdır" dedi.

        Muhalefetin salona sokmamayı başaracağı delege sayısı için koyduğu eşik ise 500 oldu.

        1300 delege üzerinden bakıldığında aslında değişecek tüzük maddeleri gibi salondaki delege sayısında da çok büyük anlaşmazlık yok.

        Eşik olarak koydukları 500'ün üzerinde delegenin salonda bulunması durumunda pazartesi günü ikinci kurultaya gidip gitmeyecekleri soruma ise yanıt vermediler.

        Başta da belirttiğim gibi, söylem aynı olsa bile konu CHP olunca hesaplar başka çalışıyor.

        CHP içinden yeni bir oluşumun çıkma şansının ne olduğu da kurultaya katılacak delege sayısında yatıyor.

        Diğer Yazılar