Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        DIŞİŞLERİ Bakan Yardımcısı Naci Koru, iki hafta önceki sohbetimizde aynen şunları söylemişti:

        "BM girişiminden sonuç beklemiyorum. Korkum, Şam yönetiminin sınırımızdan kaçıp sığınmak isteyenlere ateş açmasında..."

        Söyledikleri dün çıktı.

        BM Suriye Özel Temsilcisi Annan'ın silahların susması için verdiği sürenin dolmasına 24 saat kala Şam yönetimi hareketliliğini artırdı.

        Hem Türkiye hem de Lübnan sınırında kaçanlara ve gazetecilere yönelik silahlı saldırılara bakıldığında, bundan sonrasının da farklı olmayacağı aşikâr.

        YARIN HESABI

        Asıl sorun da "son gün" olan bugünden sonrasını nelerin beklediği...

        Ankara'da konuyla ilgilenenlere bakılırsa, bugün silahların susması, 14 Nisan'a kadar da tetiklerden tamamen ellerin çekilmesini içeren planın yürürlüğe girmesi olanaksız.

        Buna ilişkin elindeki en önemli verisi de son dönemde yaşananlar.

        Ankara'nın kafasını kurcalayan da olayların tırmanması halinde önünün nasıl alınacağında yatıyor.

        Bu konuda bir öngörüde bulunamıyor.

        Üzerinde ağırlıklı durduğu ise çözüme yönelik BM Güvenlik Konseyi'ni de arkasına almış uluslararası bir çözüm mekanizmasının devreye sokulması.

        Bu bir insani yardım koridoru şeklinde mi olur, yoksa Libya benzeri Akdeniz üzerinden doğrudan bir müdahale mi kestirmekte zorlanıyor.

        Ancak nereden bakılırsa bakılsın, mevcut yöntemlerle Şam'ı ikna etme çabalarının sürmesi halinde sorunun çözümünün iki yılı çoktan aşacağı inancı da güçlü.

        TÜRKİYE'DEN ASLA

        Bu aşamada konunun ilgili taraflarına şu soruyu yönelttim:

        "Bir müdahale durumunda Türkiye de operasyon gücü içinde yer alır mı?"

        Verilen yanıt oldukça güçlü bir "Hayır" oldu.

        Türkiye üzerinden operasyonun gerçekleşmesi konusundaki yaklaşım da farklı değildi.

        "Daha önce Irak'a da Türkiye üzerinden girilmesine izin vermedik. Afganistan'da da operasyon gücünde bulunmadık. Burada da olmayız, üzerimizden girilmesini istemeyiz."

        Her ne kadar bu görüşlerin kişisel olduğu kayda geçirilip son kararı verecek makam TBMM olarak gösterilse de Ankara'nın genel psikolojisi bu zeminde.

        Yani, "Irak'ta, Afganistan'da nasıl davrandıysak, burada da farklı bir tavrımız olmaz" noktasında.

        TAMPONA DA HAYIR

        Hatta son günlerde dile getirilen, Suriye içinde bir tampon bölge oluşturalım fikirlerine de tamamen kapalı...

        Böyle bir şeyin geçmişte Bağdat yönetimiyle anlaşılarak yapıldığının altı çiziliyor, Türkiye'nin bir anlaşması olmadan komşu ülkeye girmesinin onu işgal altına alması anlamına geleceği belirtiliyor.

        Ancak, karşıdan bir müdahale veya ateş durumunda gereken karşılığın verilmesinden çekinilmeyeceği de vurgulanıyor.

        BÖLGE ISINIRKEN

        Özetle yazla birlikte bölge de ısınıyor.

        Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün de kayda geçirdiği gibi, sonucu öngörülemeyen bir yere doğru gidiyor.

        Peki, Şam yönetimi işin çok daha kötüleşeceği bir noktaya gideceğini görüp planlandığı gibi demokratikleşme konusunda adımlar atar ve seçimlere giderse ne olur?

        Daha önemlisi seçim yapılıp Beşar Esad yüzde 60 gibi bir oyla tekrar gelirse ne yapılır?

        Soru çok, ancak bugünden yanıtı yok.

        Diğer Yazılar