Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        KISA süre önce Türkiye'nin önde gelen işadamlarından biriyle konuşurken baktım aynı şeyleri söylüyoruz.

        Yakın geçmişte Ankara diplomasisini ve siyasetini okurken belirli şablonları koyar, onlara göre yakın gelecek siyasetinin tahminini yapardık.

        Bugün hesaplar değişti, şablonlar kalktı, yeni bir okuma modeli karşımıza çıktı.

        Son günlerde karşılaştığımız öngörülmeyen gelişmeler ve ezber bozan tavırlarla sıklıkla karşılaşıyor olmamız nedeni de aslında bunun bir yansıması.

        ÖNGÖRÜLMEZLER

        Son dönem de bunun iyi örnekleriyle dolu.

        Örneğin, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, beklenmedik anda "Bu şartlar altında siyaset düşünmüyorum" açıklaması.

        Dağıtıldığı varsayılan kartları bozdu, "Olmazsa ne olur?" sorusu çerçevesinde önden koşanlara fren yaptırdı.

        Veya dün Başbakanlık'tan ilk kez yayınlanan "Başbakan'ın 1915 olaylarına ilişkin açıklaması"...

        Türkiye, Ermenistan'la ilişkileri düzeltmek için 2007'den bu yana bir yol haritası belirlemeye çalışıyor.

        Bazen askıya aldığı, bazen tornistan yaptığı, bazen de öngörülmedik anda atağa kalktığı süreçler yaşadık.

        Sonuçta "futbol diplomasisi" ile gelişen iki ülkenin cumhurbaşkanlarının resmi olmayan karşılıklı ziyaretlerinin gerçekleştiği döneme tanıklık ettik.

        Bunu zaten var olan akademisyen ve gazetecilerin daha sıklıkla gerçekleştirdikleri ziyaretler takip etti.

        Sınırın iki yakasında, Akhuryan İstasyonu'nda on yıllardır tren bekleyen Agop Gevorgyan'ı da, Gümrü'de Batı illerine yollayamadığı için malı elinde kalmış Ahmet'i de umutlandırdı.

        Ancak umutlar yarım kaldı; güzel başlayan süreç, öngörüsüz, şov amaçlı milliyetçi kisveye sarılmış aşırı beklentilerin yarattığı soğukta dondu, suskunlaştı...

        Başbakan'ın dünkü açıklamasının, bahar tomurcuğunun kabarması gibi yeni bir hareket yarattığı kesin.

        Yani açıklamanın üslubu, içeriği, empatisi güçlü.

        Osmanlı'dan bugüne bir şekilde devletle çatışma sırasında ölmüş insanların anısına saygılı bir dil var.

        'EN İYİSİ ÇIKTI...'

        Meclis'te karşılaştığım Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, dil için bir gece boyu uğraş verdiklerini söyledi.

        "Yapılabileceğin en iyisi çıktı" dedi.

        Yansımalarından memnundu.

        Ancak şunu da belirteyim ki, bu iyi metinde samimiyet ve empati ötesinde yeni bir şey yok.

        Konunun uzmanı Doç. Dr. Mitat Çelikpala'nın da altını çizdiği gibi, öteden beri vurgulanan yaklaşımlar farklı samimi dille yinelenmiş, Osmanlı dönemine yüklenip "Siyasallaştırılmasın" denilmiş.

        Süreç hukukçulara ve tarih komisyonuna bırakılırken, AB ülkeleri, özellikle de ABD Başkanı'nın 24 Nisan açıklamasına ve Kongre'de yine önüne çıkmış olan soykırım yasasını engellemeye dönük mesaj verilmiş.

        Nitekim Başbakan Erdoğan'ın, "Açıklamayı istismarın önüne geçmek için yaptık" sözleri de bunun yansıması.

        Bütün bunlara karşın, metnin son bölümünde dile getirilen net duruş da yabana atılmayacak nitelikte:

        "20. yüzyılın başındaki koşullarda hayatlarını kaybeden Ermenilerin huzur içinde yatmalarını diliyor, torunlarına taziyelerimizi sunuyoruz."

        Dilerim bu dil ve yaklaşım Kongre beklentisinin önüne geçer, yeni başlangıcın da kapısını aralar.

        Diğer Yazılar