Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        DEMOKRATİK sistemde herhangi bir sandık oyunu olmaksızın aynı partinin 3-4 kez rakibiyle açık ara sandıktan birinci çıkmasını anlatır.

        Siyasi literatüre Duverger’in kazandırdığı “hâkim parti” kavram kriterini Türkiye’de bugüne kadar sadece AK Parti karşıladı.

        Çünkü seçimleri rakiplerine açık ara birinci bitirmekle kalmayıp bir sonrasında umut olmanın da önünü açtı, oylarını artırdı.

        Bu başarıda AK Parti’nin hem siyasal, hem de sosyal tabanının ruhuna hitap eden, partiyi sürekli güçlendiren Erdoğan’ın rolü büyük.

        Bireysel oylarının parti oyunun önünde gözükmesi de bunun yansımasıydı.

        Erdoğan’ın dün itibarıyla partisiyle ilişiği bitti, Anayasa gereği tarafsız Cumhurbaşkanı sıfatını kazandı.

        Peki Erdoğan sonrası AK Parti, hâkim parti sıfatını yeni Genel Başkan Ahmet Davutoğlu ile sürdürebilir mi?

        Şurası kesin ki Erdoğan’ın dün, “Cumhurbaşkanı seçimiyle cumhur ve başkanının devlet ve milletle buluştuğuna tanıklık ettik” diye açıkladığı, “Cumhurbaşkanlığı sistemi” içinde Davutoğlu, Çankaya desteğini her daim yanında bulacak.

        Ayrıca Davutoğlu da AK Parti’nin sinir sisteminin merkezinde bulundu, partinin siyasal ve sosyolojik tabanının oluşumu ve biçimlendirilmesinde rol aldı.

        YENİ TALEPLER

        Ancak yakın geçmişte “dini bütün yol arkadaşlarının hükümet kurmasını yeterli bulan” AK Parti’nin toplumsal tabanının talepleri yeni boyut kazandı.

        Onları artık “Milli Görüş’ün iktidar olması”, kardeşlerinin bakan, Başbakan veya Cumhurbaşkanı görevini üstlenmesi kesmiyor.

        Çünkü bırakın kendilerini, çocukları, hatta torunları önce belediyeler, ardından da devlette üst yönetimlere kadar gelme olanağına kavuştu.

        Ancak parti bu süreçte hep kendini tanımlamakta sıkıntı çekti.

        Önce “muhafazakâr demokrat” olarak tanımladı; ancak bu deyim toplumsal tabanında yer etmedi.

        Şimdi kendini “muhafazakâr devrimci” olarak adlandırıyor. Her iki kavramın bir arada bulunması garipsenebilir.

        Erdoğan’ın dünkü devir-teslim töreninde “yeni Türkiye” veya “eski Türkiye’nin kapanması” diye tanımladığı yeni sisteme geçişi tariflediği anlaşılır.

        Bu sistemin kurumsallaşmasının tek koşulu da Haziran 2015’teki genel seçimden AK Parti’nin yine hâkim parti olarak çıkmasıdır.

        Başarabilmesi de partinin teşkilat- Meclis-Çankaya üçlüsü arasında oluşturacağı voltranla orantılıdır. Birinin aksaması, bütün sistemi sıkıntıya sokar.

        MECLİS ZEMİNİ

        Ayrıca muhalefet partilerinin bu süreçte sergileyeceği performans da siyasetin gelecekte nasıl şekilleneceğini tayin edecek.

        Muhalefet etnik, dini kimlik politikası yerine sosyo-ekonomik politikalara yönelir, toplumun tercihlerini öne alırsa başarılı olur.

        Yoksa CHP dün TBMM’de yaptığı gibi Anayasa-içtüzük kitapçığını fırlatarak bir yere varamaz; yaptığı eylem kendisini vurur.

        Ancak bütün bunların yanında bir gerçek var ki, MHP’nin Erdoğan’ın her mitingine karşı miting düzenleme kararı, CHP’nin de sertleşen tutumu, gelecek 10 ayın rahat geçmeyeceğinin işareti.

        Özetle, gelecekte Türkiye’nin bugün çizilen yeni yolu da 10 ay sonraki sandık sonucuna bağlı şekillenecek.

        Diğer Yazılar