Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        AKŞAM yemeği geldiğinde, birkaç saat daha salondan ayrılmayacağımız kesinleşmişti. Toplantıya katılan herkesi dinlemek istiyordu Başbakan Davutoğlu. Sözü alan bir öneri getiriyor, Başbakan ve ilgili bakanlar durmadan not alıyordu.

        Saat 21.30 gibi herkes dediğini demiş, acil işi olanlar ayrılmış, rahatsızlanan Abdurrahman Dilipak tıbbi müdahale görüp geri dönmüş, Kadir İnanır, “Sabahtan beri aktör aktör deyip duruyorsunuz, bir tane aktör varsa o da benim” deyip herkesi güldürmüştü. Tam rehavet çökmüşken Başbakan söz aldı. 9 saatten beri not alan Davutoğlu, hiçbir yorgunluk belirtisi göstermeden hepimizi şaşırtan birtakım bilgiler verdi.

        Söylediği en önemli şey şu oldu:

        “Asayiş sağlanmadan bundan sonra hiçbir somut adım atılmayacak.” Bunu da şöyle açtı: “KCK kitlesini sokaklardan çekecek, adam kaçırma, vergi toplama, yol kesme eylemlerini tamamen bırakacak, ondan sonra oturup ayrıntıları konuşacağız.”

        Öcalan’la yaptıkları daha önceki görüşmede, 1 Ekim itibarıyla bütün bu talepler yerine getirilecek, hükümet yol haritasını örgüte iletecek, İzleme Kurulu oluşturulacak, geri çekilme sağlanıp asıl hedefe doğru yol alınacaktı. Ancak böyle olmadı, bir anda hiç beklemedikleri 6-7 Ekim olayları patlak verdi. Başbakan’a göre olaylar, çözüm sürecine yönelik üçüncü çok önemli suikast girişimiydi. Birincisi 2013 Haziran’ında Gezi olaylarıyla başlamış, ikincisi 17 Aralık’la devam etmiş, üçüncüsü de şimdi sahneye çıkmıştı. Bu olaylar olduğunda, birileri örgüte gidip, “Durun, barış konusunda istediklerini yapmayın, çünkü hükümet devrilecek” demiş, her defasında da örgütün içinde bazı unsurlar buna inanmış ve süreç böyle böyle yara bere ala ala bu güne gelmişti.

        Bu konuda şu bilgileri verdi: “Bu tür süreçlerde ne zaman tıkanıklıklar yaşanırsa ilk olarak kalıcı olanla arızi olanları ayırmak lazım. Soğukkanlı değerlendirme lazım. Biz bu gelişmeleri bu çapta beklemiyorduk. Ama hep böyle bir ürkeklik yaşıyorduk. Onun için acele etmeliyiz, ben hâlâ nehrin yarısını geçtiğimizi düşünüyorum.”

        Davutoğlu’na göre HDP’nin işi kolay, sadece kendi kitlesine hesap vermek zorunda, oysa kendileri hem Diyarbakır’a hem İzmir’e hesap veriyor.

        “6-7 Ekim’deki olayları ne Öcalan, ne de bizim müdahalemiz durdurdu. Çözüm sürecinin oluşturduğu psikolojik atmosfer durdurdu. Bu memleketin sağduyulu halkı, gelişmelerin nereye varacağını görüp sokağa çıkmadı, çocuklarına sahip çıktı” diyen Davutoğlu, görevi devralır almaz meseleyi ele aldığını, ortaya bir metin çıkarttığını, bu metnin İmralı’dan yüzde 100 onay gördüğünü söyledi ve şu bilgileri verdi:

        “Biz karşı tarafa, ‘Bu adımları atacağız ama kamu düzeni konusunda teminat vereceksiniz’ dedik. Onlar da ‘15 Ekim itibarıyla hiçbir illegal faaliyet kalmayacak’ dedi. ‘Yol kesme, haraç, işyeri yakma, insanları çadıra götürüp sorgulama yok’ dediler.”

        Çözümü istemeyen güçlerle Kürt meselesini konuşmaktansa, Öcalan’la konuşmayı tercih edebileceğini söyleyen Davutoğlu şöyle devam etti:

        “Kürt sorununun ellerinden alınmış olması bazılarını çıldırttı. Kürtlerle Türklerin omuz omuza vermesini istemeyen aktörler var. Kürt kanı üzerinden Ortadoğu’da güç mücadelesi yürütmek isteyenler var. Bu süreçle birlikte hem Irak Kürtlerini kazandık, hem de PYD ile ilişki kurduk, Müslim’i Türkiye çağırdık.”

        Davutoğlu, IŞİD’e yardım ettiklerini söyleyenlerin insafsızlık yaptığını belirtti: “Biz IŞİD’e hiç yardım yapmadık, ama PYD’ye çok yardım eli uzattık. Bayramda birkaç kere Amerikalıları arayarak Kobani’ye hava operasyonu talep ettik, aksi takdirde düşer dedik.”

        Saatler 23.00’e yaklaşırken, Davutoğlu akil insanlardan şu talepte bulundu: “Biz yanlış yapıyorsak bize de tavır koyun. Objektifliğinizi kaybetmeyin. Nötr olacağım diye yanlışla doğruyu aynı kefeye koymayın. Çapraz ziyaretler yapsanız ne iyi olur. Örneğin Orta Anadolu’yu bilenler HDP, Doğu ve Güneydoğu’yu bilenler CHP ve MHP’yi ziyaret etse, onlarla konuşsa...”

        11 saat sonra dışarı çıktık. Hava soğuktu, umut yoksulun ekmeğiydi.

        Diğer Yazılar