Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yazı büyüyse karikatür hakikattir. Yazının kifayetsiz olduğu zamanlarda karikatür elzem hale gelir. Karikatür, yazıyla uzun uzun izahı yapılmaya muhtaç bir mevzuu, eğri büğrü birkaç çizgiyle “anlamlı hale getirme” sanatıdır. Kelime Frenk dilinden geliyor bize, menşeini İtalyancadan alıyor ve “resme bir mana yükleme” anlamına geliyor.

        Sanıyorum bütün mesele de bu “manadan” çıkıyor.

        Modern literatürde “anlam dünyası” diyorlar âlimler; bana göre “anlam” “manayı” tam karşılamıyor. Hele Doğu’da... Doğu meselelerin “manasına”, Batı “anlamına” bakar. “Anlam” daha daraltıp sıkıştırıyor gibime geliyor, “mananın” içinde daha geniş, daha engin bir “umman” vardır.

        Bu yüzden Batı’nın gülüp geçtiği şeyler, Doğu’da cinayet sebebi olabiliyor. Zira gülme meselesi de bir sorun... Batı’da gülme bir “rahatlama”, meseleler karşısında bir “tepki gösterme” eylemi gibi algılanırken, Doğu’da gülme pek itibarlı bir eylem değil, hatta zaman zaman “aşağılık” muamelesi görebilir gülmek, erkekten çok kadına “uygun görülen” bir davranıştır...

        Siz bakmayın İslam’ın “resmi yasakladığına” dair safsataya. Kuran’da bu yasağa dair bir ayet yok, “Yasakla ilgili içtihat, bir hadisten alınmadır” diyor âlimler. Meselenin kaynağı olan hadis der ki: “Allah katında kıyamet günü azabı en şiddetli olan kimseler musavvirlerdir.” Bütün tartışmaları tetikleyen de bu hadistir. Fakat yine aynı âlimler der ki, bu Hadis-i Şerif’te sözü edilen “musavvir”, “resim yapanı” değil, “tapmak için put yapanları” işaret ediyor. Cehennemin yedi kat dibinde, azabın en şiddetlisini görecek olan put yapıcılarıdır, ressamlar değil.

        Bu hadisi destekleyen başka hadisler de var. Hepsi bir araya gelince, “İslam’da resim mekruhtur” sonucuna varılmış ve tarih boyunca İslam ile resim ilişkisini, “meselesi olan” bir ilişki haline sokmuş. “Batı resminin” karşısına “Doğu minyatürünün” çıkması bu sorunlu ilişkinin eseridir. Öylesine büyük bir sorundur ki bu sorun, onca sanat eserine konu olmuş, geniş bir entelektüel münakaşaya zemin hazırlamış. (Orhan Pamuk’un “Benim Adım Kırmızı” romanı, bu konunun tartışıldığı en parlak edebi örneklerden birisidir.)

        Oysa insanoğlu, yazı yazmadan önce resim yaptı. Hatta yazı, resmin ürünüdür. Mağaralara çizilen keçi resimleri avcılık konusunda ilk anlaşmanın işaretleri olarak kabul görüyor. Zamanla kayalara, resme benzer işaretlerle harfler çizmeye başladı insanoğlu. “Yazı bulundu ve medeniyet başladı” derler. Çünkü yazı, insanoğlunun “mana âlemini” veya “anlam dünyasını” genişletti.

        Batı’da resim altın çağını yaşarken, karikatür henüz keşfedilmemişti. İlk karikatürü Leonardo da Vinci’nin yaptığı söylenir; büyük ustanın muradı “özgün olanının bir portreden daha vurucu” olduğunu ispatlamakmış. 1600’lü yılların başında ise “üç dört çizgiyle insanı mizahi olarak tasvir etmek” anlamına gelen modern karikatürler Fransa ve İtalya’da çizilmeye başlandı.

        Yazı ile karikatür ilişkisi ilginç bir ilişkidir. Eskiden, karikatürlerin altına “Yazısız” diye bir ibare düşülürdü. Sonra gitgide yazı, resmi konuşturmaya başladı. Yazıyla meram anlatma, yazıyla “suç, günah işleme”, karikatürle meram anlatmaya, “suç ve günah işlemeye” benzemez. Çünkü yazı, tercümeye muhtaçtır, yazıda anlatılan şeyin, bir şekle dönüşmesi için beyine kadar giden bir yolculuğa ihtiyacı var, fakat karikatürün dili yok, çizgi hayal kurmaya izin vermez, şekil gözünün önündedir.

        O yüzden karikatür, çok zeki insanların, her şeyi çok basite indirgeyerek derdini, aptalların bile anlayacağı birkaç çizgiye anlatma sanatıdır.

        O yüzden müthiş bir muhalefet silahıdır.

        Vaktiyle, özellikle 12 Eylül darbesinin en karanlık zamanlarında, 500 bin gibi büyük bir satış rakamına ulaşan “Gırgır Dergisi”nin yaratıcısı, bugün Türkiye’de yaşayan birçok karikatür sanatçısının hocası olan Oğuz Aral, öğrencilerine hep “Çocuklar, gereksiz taramalardan kaçının” dermiş.

        Fransa’da taranan karikatüristlerin tümü “gereksiz taramalardan” kaçınan büyük sanatçılardı.

        Diğer Yazılar