Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        1992 yılıydı. Çalıştığımız Güneş Gazetesi batınca hepimiz işsiz kaldık, iyi bir teklif gelince de hemen hemen tam kadro gidip Özgür Gündem Gazetesi’ni çıkarmaya başladık.

        Fişek gibi bir gazete yapıyorduk.

        Devlet gemi azıya almıştı, işlenen bütün cinayetlerin faili meçhuldü, ülkenin üzerine çökmüş karanlığa bıçak işlemiyordu; köyler boşaltılıyor, işadamları kaçırılıp öldürülüyor, muhalif gazeteciler enselerine tek kurşun sıkılarak sokak ortasında infaz ediliyor, Kürt meselesi hakkında kitap yazan yazarlar hapishaneyi boyluyordu.

        Nefes alacak kuytu bir köşe yoktu memlekette ve biz bütün bu “ahval ve şerait” içinde “vurduğu yerden ses getiren” “muhalif” bir gazete yapıyorduk. (Gerçi gazetenin “asıl patronları” sonra hepimizi “yeterince muhalif” bulamayıp işten attılar ya, o ayrı bir mevzu...)

        Bir gün yazı işleri masasına birtakım fotoğraflar geldi. Elleri bir halatla bağlanmış olan bir ceset, bir tankın arkasına bağlanmış, yerde sürükleniyordu. Haber büyüktü. Birinci sayfaya koyduk fotoğrafları ve üzerine “İnsanlık sürükleniyor” manşetini attık.

        Ertesi gün Babıâli gazetelerinde “tıs” yoktu. Haberimiz Türkiye kamuoyunda hiçbir yankı yapmadı. Hiçbir gazete “cesaret edip” bu büyük haberi kendi sayfalarına taşımadı. Asıl tepki dışarıdan geldi. Cesedi taşıyan tank Alman malıydı; Almanya sert çıktı, “Biz size tankları ceset sürükleyesiniz diye vermedik” dedi ve işi neredeyse Türkiye’ye karşı “silah ambargosuna” kadar vardırdı.

        *

        Benzer bir hadiseyi geçen hafta HDP Eşbaşkanı Demirtaş, Twitter hesabından duyurdu ve bir anda yazılı ve görsel medyada olay hemen gelip gündeme oturdu. Hadise hemen hemen aynıydı. Sadece bu kez olayda, bir tank eksikti. Şırnak’ın şehir merkezinde öldürülen bir PKK militanının cesedi, bu kez bir polis aracının arkasına bağlanmış, yine aynı şekilde yerlerde sürükleniyordu.

        Olay iç kamuoyunda büyük bir yankı uyandırdı. Gazeteler hemen üzerine atladı, “muhalif medyada” haber daha da büyütüldü, manşetlere çekildi.

        1992 yılında “İnsanlık sürükleniyor” manşetini attığımızda hiçbir hükümet yetkilisinden olayla ilgili hiçbir açıklama gelmedi. Sanki böyle bir şey olmamıştı. Sanki devlet, bir insanın cesedini yerlerde sürükleyerek kendi kanunlarını çiğnememiş, tam tersine biz bunu haber yaparak yasadışı bir iş yapmıştık. Biliyorsunuz, o haberi yapan gazete aradan çok geçmeden, altına tahrip gücü yüksek patlayıcılar konularak aynı devlet tarafından havaya uçuruldu.

        Olayın 2015 versiyonunda ise devlet hemen harekete geçti. İçişleri Bakanı Altınok bu işi yapanlarla ilgili soruşturma açıldığını söyledi. Ardından Başbakan Davutoğlu açıklama yaptı, hadisenin kabul edilemez olduğunu söyledi. Hemen arkasından da Cumhurbaşkanı Erdoğan olaya tepki gösterdi.

        Ve nihayet soruşturma dün tamamlandı ve İçişleri Bakanlığı olayda “dahli” görülen iki polisin görevden alındığını duyurdu. Başbakan Davutoğlu da olayın polisler tarafından “bilinçli” bir şekilde tezgâhlandığını söyledi.

        Bir hukuk devletinde yapılması gereken de budur zaten. Çünkü yaşarken “terörist olan”, öldükten sonra artık bir “cesettir”. Ceset karşısında da herkesin boynu kıldan incedir. Ölüye saygı duymak bütün inançlarda, dinlerde, geleneklerde esastır.

        1992’de “İnsanlık sürükleniyor”un fotoğrafını “acar bir muhabir” bir şekilde ele geçirmişti. 2015 yılındaki cesede ip bağlayan da, sürükleyen de, fotoğrafını çeken de emniyette çalışan aynı kişilerdi. 1992’de biz haber yaparken kendi yasalarını çiğneyen bir devletin “hukuk dışına çıkmış yüzünü” göstermek istemiştik; 2015 yılında cesedi “bilinçli” sürükleyip fotoğrafını “bilinçli” paylaşan emniyetçilerin ise derdi “hukuk falan” değil, onlar iktidardan “intikam” almak istiyor. Birincisinde ne kadar bir “iyi niyet” varsa, ikincisinde o kadar “kötü niyet” vardır. Birincisinde “insanlığı sürükleyenler” derin devlet tarafından kollanan JİTEM’cilerdi, ikincisinde emniyetin içine çöreklenmiş postmodern, hükümeti zor durumda bırakmak için “bilinçli” bir şekilde suç işleyen bir JİTEM...

        Ama ne olursa olsun, kim yaparsa yapsın intikam ölüden alınmaz.

        Çünkü ölüler konuşmaz, ölüler ağlamaz, ölüler uyumaz!

        Ceset “intikam nedir” bilmez ki!

        Diğer Yazılar