Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yıl 1973... Meclis, 6’ncı Cumhurbaşkanı’nı seçmek için toplandı. Ecevit, Meclis’e gittiğinde etrafın silahlı askeri birliklerce kuşatıldığını gördü. Oturum başladığında izleyiciler arasında tam 52 general vardı. Sonuçlar açıklanınca herkes şoke oldu: AP’nin adayı emekli Orgeneral Tekin Arıburnu, Genelkurmay Başkanlığı’ndan 6 ay önce ayrılan Faruk Gürler’e büyük fark atmıştı... İstanbul Moda’dan apar topar Ankara’ya çağrılan Fahri Korutürk, yeni Cumhurbaşkanı seçildi.

        1968’de dünyanın her tarafında özgürlük rüzgârları esmeye başladı. Bu rüzgâr Türkiye’yi de çabuk etkisi altına aldı. 1961 Anayasası’nın getirdiği özgürlükler sayesinde örneğin Nâzım Hikmet’in kitapları serbest kaldı, baskı hafifledi. Kürtler DDKO adında kendi derneklerini kurdu, işçiler sendikalarda, gençler derneklerde örgütlendi, milliyetçi, İslamcı partiler kuruldu, peş peşe kitaplar, dergiler yayımlandı. Yepyeni bir dünya için herkes kendi cenahında, yeni romantik düşler kurmaya başladı. 12 Mart 1971’de, ordu tekrar kışlasından çıktı, bir muhtırayla ülke siyasetine yeniden egemen oldu. Muhtıra ilk anda hem solcuları, hem de sağcıları sevindirdi. Ancak işin mahiyeti çabuk anlaşıldı. Daha sonra 9 Mart cuntası adı verilen sol cunta kaybetmişti. Askerlerin çelik yumruğu özellikle solcuların tepesine indi. Aydınlara, yazarlara, sanatçılara, sol siyasetçilere karşı bir sürek avı başlatıldı. Düşünen hemen hemen herkes tutuklandı, işkence tezgahları kuruldu. Kürt aydınları Diyarbakır, Türk aydınları Mamak Cezaevi’ne dolduruldu.

        ‘ÜÇ BİZDEN, ÜÇ ONLARDAN’

        İstanbul, Ankara ve İzmir başta olmak üzere 6 ilde sıkıyönetim ilan edildi, TİP ve DİSK kapatıldı. Solcu öğrenci liderleri ya öldürüldü ya da işkence altında hapse atıldı. Sol gençliğin lider isimleri Deniz Gezmiş, Yusuf Arslan ve Hüseyin İnan idama mahkûm edildi. İdamlar Meclis’e geldiğinde Demirel, idam edilen DP’lileri kastederek, “Üç bizden, üç onlardan” deyip kararın Meclis tarafından onaylanmasını istedi. Üç gencin idamı, hâlâ kapanmayan büyük bir yara olarak Türk siyasi hayatında yerini aldı.

        VE ‘KARAOĞLAN’ DEVRİ BAŞLIYOR

        26 Mart’ta CHP İzmit Milletvekili Nihat Erim’e teknokrat hükümetini kurma yetkisi verildi. CHP’nin başındaki İsmet İnönü’nün bu hükümete bakan vermesi Genel Sekreter Ecevit’in tepkisine neden oldu. Darbenin kendilerine, yani “ortanın soluna” karşı yapıldığını savunan ve siyasetçilerin askerlere boyun eğmesine karşı çıkan Bülent Ecevit, parti genel sekreterliğinden istifa etti. Ecevit 7 Mayıs 1972’de toplanan 5. Olağanüstü CHP Kurultayı’nda yılların kurt politikacısı İsmet İnönü’ye rakip oldu. Genç Ecevit, Paşa’yı 34 yıldır sürdürdüğü CHP Genel Başkanlığı koltuğundan indirdi. Bundan böyle bütün 70’li yıllarda adı dağa taşa yazılan “Karaoğlan” devri resmen başlamış oldu.

        GÖVDE GÖSTERİSİ

        12 Mart Muhtırası’nı veren ordunun üst kademesi ikiye bölünmüştü. Genelkurmay Başkanı Mehduh Tağmaç’ın görev süresi 1 Eylül’de doluyordu. Her şey olağan seyrinde ilerlerse, 1 günlük bir hesapla, Muhsin Batur-Faruk Gürler ikilisinin kendiliğinden tasfiyesi gerçekleşecekti. Çünkü Gürler Genelkurmay Başkanı olamazsa, 30 Ağustos’ta emekliye ayrılıyor, Batur da aynı tarihte Askeri Şûra’ya geçiyordu. Bu seyri bozmak için Batur’un emriyle jetler Ankara semalarında gövde gösterisi yaptı. Tağmaç mesajı aldı ve emekliye ayrıldı. Gürler, Ağustos 1972’de Tağmaç’ın yerine geçti fakat gözü daha yüksekteydi.

        TSK’NIN DİLİNDEN ANLAYAN BİR İSİM

        1973 aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı seçimleri yılıydı. Cevdet Sunay’ın görev süresi doluyordu. Ordu başka bir hesabın peşindeydi. Genelkurmay Başkanı Faruk Gürler, yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimleri için “Sunay formülü” nün kendisine de uygulanmasını istiyordu. Böylece 12 Mart darbesinin devamlılığı sağlanacaktı. 9 Şubat 1973’te toplanan Askeri Şûra, seçilmesini istediği Cumhurbaşkanı tarifiyle Gürler’i işaret ediyordu. “Partisiz, tarafsız, 27 Mayıs ve 12 Mart’a karşı çıkmamış, TSK’nın dilinden anlayan bir isim” aranıyordu. Fakat Gürler’in Çankaya isteği, orduda bir çatlağa daha yol açtı. Batur, kendisinin Genelkurmay Başkanı olması şartıyla Gürler’in Çankaya’ya çıkmasını destekleyeceğini ifade etti. Üst komutadaki en kıdemli kumandandı. “Genelkurmay Başkanı kara komutanlarından çıkar” geleneğinin kıdemini bozabileceğini düşünüyordu. Fakat öyle olmadı, önce Sunay sonra Genelkurmay Batur’un bu isteğinin önüne geçti. Batur, Hava Kuvvetleri’nin tereddütsüz desteğine rağmen bu isteğinden vazgeçti.

        SUNAY, ECEVİT VE DEMİREL’İ ÇAĞIRDI

        Gürler’in Cumhurbaşkanı olmasını tavsiye eden metin siyasi parti liderlerine Cumhurbaşkanı Sunay vasıtasıyla ulaştırıldı. Asker, bir oldubittiyle karşılaşmak istemiyordu. Parti lideriyle bu konunun görüşülmesi için randevular verildi. Ecevit, askeri rejimin uzayabileceği kaygısıyla bu isteği kabul etmedi, Demirel ise görüşmeyi dahi reddetti. 28 Şubat günü Sunay telaşla Ecevit ve Demirel’i Çankaya’ya çağırdı ve durumun vahametinden bahsetti. Demirel bu tutumun Meclis’in tüm iradesini ortadan kaldıracağını söyleyerek, Sunay’a çıkıştı ve tartışmayı kapattı.

        FARUK GÜRLER’E BAĞLILIK YEMİNİ

        Yine de Gürler’e Çankaya yolunu açacak olan ilk adım 5 Mart 1973’te atıldı. Çünkü Meclis’te Demirel’in tutumunu ayakta alkışlayan parlamenterler, Genelkurmay’ın kapısını aşındırmış ve Gürler’i destekleyeceklerine dair bağlılık yemini etmişlerdi. Bu sayede, Gürler henüz 6 ayını doldurmadığı Genelkurmay Başkanlığı’na veda etti ve senatörlükten istifa eden Mehmet İzmen’in yerine kontenjan senatörü oldu.

        MECLİS’İN ETRAFI KUŞATILDI

        Ve tarihi gün geldi... Sonraki gelişmeler Ecevit’in, gazeteci Can Dündar’a anlattığı gibi oldu: Seçimin yapılacağı 13 Mart günü Ecevit, Meclis’e geldiğinde etrafın silahlı askeri birliklerce kuşatıldığını gördü. İçeri milletvekilleri ve gazeteciler dışında sivil giyimli hiç kimse alınmıyordu. Parlamento koridorları yüksek rütbeli subaylar ve öfkeli generallerle doluydu. Koridorda rastladıkları milletvekillerine, Gürler’e oy vermeleri için baskı yapıyorlardı. Ecevit, tanıdığı bir general tarafından telefonda ölümle tehdit edildi. Oturum başladığında izleyiciler arasında Genelkurmay Başkanı ve tam 52 general vardı. Tankların şehre girmek için emir beklediği söylentisi yayıldı. Bu ortamda oylamaya geçildi. Milletvekillerinin önünde birbirinden beter iki seçenek vardı: 2 yıl önce meşru hükümeti deviren askerlerin adayını seçmek... Ya da seçmeyip yeni bir müdahale için askere koz vermek...

        HERKES ŞOKE OLDU

        Sonuçlar açıklanınca herkes şoke oldu: AP’nin adayı emekli Orgeneral Tekin Arıburnu 282 oyla Gürler’e büyük fark atmıştı, Gürler 175 oy almıştı. AP ve CHP’liler silahlı baskıya direnmişlerdi. Ecevit’i ertesi gün Genelkurmay’a çağırdılar. Eşiyle helalleşti. Ama gidince Genelkurmay Başkanı Org. Semih Sancar’dan hiç ummadığı bir şey duydu: “Meclis şahsiyetli davrandı. Biz Cumhurbaşkanlığı seçiminden elimizi çekiyoruz. İstediğinizi seçin.” Bu, Meclis’in 12 Mart rövanşıydı.

        ÇAĞLAYANGİL MODA’DAKİ EVİ ARADI

        Nisan ayının başında Demirel, Ecevit’e Naim Talu, Sabahattin Özbek ve Fahri Korutürk’ün isimlerini önerdi. Ecevit ilk 2 ismi reddetti, 70 yaşındaki Korutürk için “Olabilir” dedi. Ardından diğer parti başkanlarıyla da görüşüldü. Pazarlıklar yapıldı. Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı, emekli büyükelçi, kontenjan senatörü Fahri Korutürk’te karar kılındı! Fahri Korutürk, emekli olduktan sonra İstanbul’a yerleşmiş, annesiyle birlikte Moda’da yaşıyordu. 5 Nisan gecesi saat 01.30’da evinin telefonu çaldı. Eşi Emel Hanım telefonu açtı, Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil arıyordu. Çağlayangil, Fahri Paşa’yı telefona istedi, ısrarcıydı: “Çok mühim bir şey için konuşmak istiyoruz” dedi. Korutürk, telefon sesine uyandı, Ankara’dan arandığını duyunca çok şaşırdı. Telefonu aldı, Çağlayangil heyecanla, “Frakınızıalıp yarın sabah Ankara’ya gelebilir misiniz? Muhakkak gelmeniz lazım, bekliyoruz sizi!” dedi. Korutürk, İstanbul’dan apar topar uçakla Ankara’ya götürüldü. Esenboğa’dan şehre onu götürecek olan otomobile binene kadar her şeyden habersizdi. Çağlayangil, “AP ve CHP birlikte sizi Cumhurbaşkanı adayı yapmak istiyor” dedi. O da aklına ilk gelen soruyu sordu: “Niçin ben?” Çağlayangil cevap verdi: “Dürüstsünüz, asker kökenlisiniz ama sivil anlayışlı, demokrat bir kişiliğiniz var.” Korutürk, bu sözlere inanmadı: “Aradınız, taradınız, köşede kalmış, beni buldunuz sanırım!” Fahri Korutürk, 6 Nisan 1973 günü yapılan 15’inci turda 557 üyeden 365’inin oyunu alarak Türkiye’nin 6’ncı Cumhurbaşkanı seçildi.

        ‘KAHRINDAN ÖLDÜ’

        Bu arada herkesin seçileceğine kesin gözüyle baktığı, hayatına dair TRT’nin hazırda program beklettiği, bütün hazırlıklarını Cumhurbaşkanlığı’na göre yapmış ancak Demirel’in usta bir manevrayla karşısına emekli bir orgenerali çıkarıp seçilmesini engellediği Faruk Gürler’in 2 sene sonra ölmesi, bugüne kadar “Kahrından öldü” yorumlarına yol açtı.

        Diğer Yazılar