Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        KÜLTÜR Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın sezon programından Fazıl Say’ın eserlerinin çıkartılmasını istemiş ve program orkestranın talebi kabul etmesi üzerine onaylanmış.

        Bakanlık, bu konuda iki günden buyana açıklama yapmadığına göre, iddianın doğru olduğunu ve ortada artık tiyatro eserlerinin ardından orkestral bestelere de sansür getirilmeye başlandığını kabul etmek zorundayız.

        Ama, bu işte gene de bir tuhaflık var:

        Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı’nın “Filâncanın eserlerini çalmayın” gibisinden bir uygulama içerisine girmeyeceğini ve sansür iddiası şayet doğru ise, bunun bazı işgüzarların eseri olduğunu zannediyorum.

        Böyle konularda gerçi zan, düşünce yahut tahmin ile karar vermek pek doğru değildir ama geçmişteki bazı uygulamaları hatırladığımızda bunun böyle olabileceğini, yani hadisenin işgüzarların ve makam sahiplerine yaranmak isteyenlerin başlarının altından çıktığını görürüz.

        “MİNELİ KUŞ” HÂDİSESİ

        Bir-iki örnek vereyim:

        Muhsin Ertuğrul, 1932’de “Mineli Kuş” adında bir müzikal çevirmeye başlamıştı.

        Filmin senaryosunu Nâzım Hikmet yazmıştı, besteler Mesud Cemil’e aitti ve başrolde Münir Nureddin Selçuk vardı.

        “Mineli Kuş”un âkıbetini bir türlü tesbit edemedim. Eski müzisyenlerin anlattıklarına göre çekimler durdurulmuş, yani film tamamlanmamıştı. 1932’nin gazetelerinde vizyona girmek üzere olduğu yolunda bazı haberler vardı ama oynatıldığı hakkında bir bilgi yoktu.

        Asıl mesele filmin yasaklanması değildi, yasaklamalar o devirde sıradan, alışılmış bir hadise idi ve tuhaflık seneler sonra geldi:

        “Mineli Kuş”tan geriye sadece iki şarkı kalmIştı: Sözleri Nâzım’a, bestesi Mesud Cemil’e ait iki eser: “Martılar âh eder çırparlar kanat” ve “Kanatları gümüş yavru bir kuş”...

        Mesud Cemil’in film için yaptığı daha başka şarkılar da vardı ama onlar icra edilmemiş ve unutulmuşlardı...

        Her iki şarkı 1930’lardan sonra senelerce okunmuş, hattâ Münir Bey’in orkestra refakatinde yapılan kaydı da plak olarak çıkmıştı.

        Tuhaflık, 1971’de yaşandı: 12 Mart’ın hemen ardından resmî görevi TRT’de müzisyenlik ama asıl vazifesi yalakalık ve işgüzarlık olan adamın biri kurumun başındaki askerlere gitti, “Bu iki şarkı hep çalınıyor ama sözlerini komünist Nâzım Hikmet yazmış, komünist olduğundan şüphe duyulan Mesud Cemil de bestelemiş” dedi ve şarkılar hemen yasak edildi!

        Yasak 25 seneden, yani çeyrek asırdan fazla devam etti; saçmalığı 90’ların sonunda farkedip defalarca yazıp söyledim ve “Martılar âh eder” ile “Kanatları gümüş”ün yayınına nihayet yeniden izin verildi. Şimdi her yerde icra ediliyorlar.

        “MOSKOF YILDIZI” İFTİRASI

        Ve, bir başka hazin örnek:

        Türk Müziği’nin 20. asırdaki en önemli bestecilerinden olan Refik Fersan’ın “Gökte benim yıldızımsın / Gecem değil gündüzümsün” sözleri ile başlayan Mahur makamında çok güzel bir şarkısı vardı. Bu eser de 1940’lı senelerde Ankara Radyosu’ndaki bir işgüzarın “Şarkıdaki ‘yıldız’ sözü ile Moskof’un kızıl yıldızı kastediliyor” demesi üzerine aylarca yasak edilmişti!

        Geçmişteki bu örnekleri hatırlayınca Fazıl Say’ın eserlerinin repertuvardan çıkartılması meselesinde de ister istemez böyle bir işgüzar arıyorsunuz... Hattâ, bakanlıktaki işgüzar bu işi büyüklerine yalakalık değil, kendi kendini tatmin maksadıyla bile yapmış olabilir!

        Fazıl Say ile geçmişte birkaç defa tartışmıştık, hemen herkes için kullandığı mâlum ifadeleri bana da sarfedince cevabını vermiştim ama apaçık “sansür” mânâsına gelen bu son hadisede Fazıl Say’ın tarafında olmam gerekiyor. Eserlerini beğenir veya beğenmezsiniz, müzikal değerlerini; ideolojik, daha doğrusu siyasî boyutlarını da tartışabilirsiniz fakat bakanlık mensuplarının devletin resmî orkestrasının repertuvarına müdahalede bulunmasına da en azından bir sanatsever olarak karşı çıkmanız şarttır.

        Zaten meselenin anlamadığım taraflarından biri de burası: Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın sezon programlarının Kültür Bakanı’nın onayına sunulması!

        Böyle garip bir âdetten, yönetmelikten, vesaireden kaynaklanan tuhaf uygulamanın bu devirde başka hangi memlekette kaldığını bilen varsa lûtfedip söylesin!

        Diğer Yazılar