Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BUGÜNLERDE hangi kitapçının vitrinine bakacak olsanız, “Küçük Prens”i görürsünüz...

        1944’te çıktığı keşif uçuşundan dönemeyen Fransız yazar Antoine de Saint-Exupéry’nin ilk baskısı 1943’te yapılan meşhur eserinden sözediyorum... Dünyada şimdiye kadar satılmış ilk beş kitaptan biri olan ve Batı’da “novella” denen, hikâye ile roman arası eserinden...

        Küçük Prens’in bizde bu kadar sene sonra yeniden moda olmasının sebebi, yazarının ölümünün üzerinden 70 sene geçmesi, yani eserlerinin kamuya mâlolması ve ortada artık “telif hakkı” diye bir meselenin, daha doğrusu yayıncılar bakımından bir “derdin” kalmaması... Kitabı bundan böyle canı isteyen her yayınevi çıkartabileceği için, daha şimdiden dünya kadar baskısı yayınlandı.

        “Küçük Prens”in Türkçe tercümelerinin hemen hepsinin başına bir iş gelmiş olduğunu, yani eserin bizde sansürlenerek yayınlandığını herhalde bilirsiniz: Yazar, B612 adını verdiği asterodi bir Türk’ün bulduğunu anlatırken ismini vermediği bir Türk liderden sözeder, lideri 1909’a götürür ve hakkında “Türk diktatör” ifadesini kullanır.

        Bahsi geçen “Türk diktatör”ün Atatürk olduğuna inanıldığı için eserin bizde bildiğim kadarı ile tek tercümesi dışında bu ifade değiştirilmiş, alâkasız hâle getirilmiş, düzgün olan tek tercüme de bir sonraki baskıda apar-topar değiştirilmiştir. Üstelik, Millî Eğitim Bakanlığı “Atamıza hakaret ettiği” gerekçesi ile Küçük Prens’i bir aralık “öğrencilere tavsiye edilen kitaplar” listesinden çıkartmıştır!

        Ortada artık telif meselesi diye birşey kalmadığı için bu ifadenin bundan böyle hababam yayınlanacak olan Küçük Prens’te ne şekilde çevrileceğini merak ediyorum...

        ‘E’ HARFİ TARTIŞMASI

        Saint-Exupéry denince hatırıma sadece kitabının bizdeki bu macerası değil, 1994’te Fransa’da yaşanan bir başka tartışma gelir:

        Avrupa Birliği’ne dahil ülkeler, Euro’nun saltanatından önce kendi paralarını kullanırlardı ve Fransa’nın parası “frank” idi... Fransızlar, Saint- Exupéry’nin kaybolmasının 50. yıldönümünde tedavüle üzerinde yazarın resminin bulunduğu bir banknot çıkarttılar ve kıyamet koptu.

        İşgüzarın birinin, resmin üzerindeki yazıya büyüteçle bakacağı tuttu, okudu ve “Exupéry” kelimesindeki ilk “E”nin üzerinde milimetrenin yarısından da küçük bir aksan olduğunu, yani harfin “É” diye yazıldığını farketti...

        Fransa’da 1994’te tedavüle çıkartılan 50 franklık banknot ve Saint-Exupéry’nin

        adının yanlışlıkla aksan konmuş “E”si.

        65 MİLYONU DA İMHA EDİLDİ

        Hani İngilizce’de “i” harfi kapital yazıldığında noktası gidip “I” olurdu ya, Fransızca’da da büyük harflerin üzerine aksan konmazdı. “É”yi farkeden işgüzar, Fransa’nın en ciddî gazetelerinden Le Monde’a bir mektup gönderdi; Merkez Bankası ile darphanedekilerin ne cahilliklerini bıraktı, ne Fransız kültürüne ihanetlerini... “Yüzlerce senelik asil imlâmızı bozma hakkını kim verdi bu heriflere?” diye sordu; “Anlı şanlı Fransız Akademi uyuyor mu?” dedi, verip veriştirdi ve mektubunu “Utanmanız lâzım” diye noktaladı!

        Mektubu yayınlaması üzerine Fransa’da entellektüelinden sokaktaki adamına kadar, milyonlarca kişi Merkez Bankası hakkında demediklerini bırakmadılar! Merkez Bankası nihayet “Hatamızı kabul ediyoruz” dedi, tam 65 milyon adet basılan 50 frangın tamamını toplayıp imha etti ve üzerinde Saint-Exupéry’nin isminin doğru yazıldığı yeni banknotları tedavüle çıkardı.

        Fransa’da 1994’te yaşanan bu “50 frank” tartışması, kültürün nasıl muhafaza edilmesi gerektiği konusunda şu anda bizim için de mükemmel bir örnektir!

        Diğer Yazılar