Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        2012 ve 2014 seneleri, Türkiye’nin 20. asırda yaşadığı çok önemli olayların, daha doğrusu büyük faciaların yüzüncü yıldönümü idi...

        1912’de Balkan, 1914’te de Birinci Dünya Savaşı’nı yaşamıştık... Dolayısı ile 2012 Osmanlı İmparatorluğu’nun kurulduğu ve ilk anavatanı olan Balkanlar’ı kaybetmesinin; 2014 senesi de tamamen çökmesine sebep olan facianın yüzüncü yıldönümüne tesadüf ediyordu.

        Bu savaşlara katılmış olan memleketler, yüzüncü yıldönümü münasebeti ile kalıcı işler yaptılar. Balkan Harpleri’nde bize karşı olan bloğun mensupları ve özellikle de Yunanlılar ile Bulgarlar, yüz sene önce kazanmış oldukları zaferi hafızalara nakşetmek maksadı ile haftalarca devam eden toplantılar, törenler ve kongreler düzenlediler ve kitaplar yayınladılar. Ekonomik krizi o günlerde daha büyük şiddetle yaşayan Yunanistan, kutlamalar sırasında altın hatıra paraları bile bastırdı.

        ONLAR YAPTI, BİZ BAKTIK

        Derken 2014 geldi ve Birinci Dünya Savaşı’nın galipleri bu defa bu savaşın yıldönümü için ardarda anma programları hazırladılar. Yayın çalışmaları birkaç sene öncesinden başlamış ve 1914’ün “Düvel-i Muazzama”sında dünya kadar yayın yapılmıştı...

        Ve, bu yayınların neredeyse tamamının ortak tarafı savaşta koskoca bir imparatorluğu kaybeden Türkiye’ye nerede ise hiç yer vermemeleri, bizden şöyle bir bahsetmeleri idi. Zira, “Dünya Savaşı” demek Batı dünyası için bir “Kıt’a Avrupası Savaşı” demekti ve kendileri dışındaki devletlerin bu kanlı mücadeleye iştirak etmiş olmaları bile işin sadece ayrıntısını teşkil ediyor, savaş sonrasında koskoca imparatorlukların, hattâ Rus Çarlığı ile Osmanlı Devleti’nin yıkılmış olması bile onların gözünde işin sadece çerezi olmaktan ibaret kalıyordu.

        Biz, tarihimiz için son derece önemli olan bu iki yıldönümünü inanılmaz bir şekilde ıskaladık! Balkan Harpleri’nin yahut Dünya Savaşı’nın yüzüncü yıldönümü münasebeti ile üniversitelerimizde sade suya tirit birkaç toplantı yapıldı, o kadar! Balkan göçmenlerinin kurmuş oldukları derneklerin yaptığı etkinlikler bile akademik toplantılardan daha duygusal, daha kalıcı ve hattâ daha faydalı idi!

        Bu “yüzüncü yıldönümü” meselesine devlet ciddî şekilde nihayet bu sene el atabildi: Çanakkale Savaşları’nın yüzüncü yıldönümü münasebeti ile önümüzdeki Mart ayında uluslararası alanda büyük etkinlikler yapılacak.

        BİR TÜRLÜ ANLAŞAMADILAR

        Ben, Çanakkale bahsinden oldum olalı uzak durmaya çalışmışımdır. Sebebi, bu konu ile ilgilenen çok sayıda meraklı ile birhayli dernek, grup ve platformun olması ama her grubun senelerden buyana birbiri ile kavga içerisinde bulunması...

        Dikkat ederseniz, Çanakkale konusunda faaliyet gösteren askerler dışındaki grupların daha zaferin günü konusunda bile birbirleri ile didiştiklerini görürsünüz. Kutlama günü bahsinde bile “Kara zaferini mi yoksa deniz zaferini mi kabul etmemiz gerekir?” diye daha en baştan bitmeyen bir mücadeleye girişmişlerdir, karşı grupları kendilerine rakip olarak görür ve hattâ konuyu bilmemekle bile itham ederler...

        Dolayısı ile “Sadece zaman kaybı olan bu tartışmalardan uzak durmak en iyisidir” diye düşünmüş ve Çanakkale meselesine girmemeye özen göstermişimdir.

        Devletin bu sene düzenleyeceği programlar büyük ihtimalle hem yıllardan buyana devam eden bu çekişmelere nihayet verecek, hem de son derece şaşaalı olması sebebi ile bir başka yüzüncü yıl faaliyetinin, Ermeni diasporasının 1915 tehcirinin yüzüncü yıldönümü münasebeti ile hazırladığı etkinliklerin önüne geçecektir.

        Peki, bu sene Çanakkale’nin yüzüncü yıldönümünü gündeme getiren ama senelerden buyana “yüzüncü yıldönümü endişesi” içerisinde bulunan Türkiye 1915 konusunda ne yapacak?

        Şimdilik “Birşey yapmamıza lüzum yok!” diyecek ve niçin sessiz kalmamız gerektiğini de bir başka yazıda anlatacağım.

        Diğer Yazılar