Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bundan üç sene önce Gönül Hoca, yani büyük âlim Prof. Gönül Tekin ile hocanın televizyonda nadir katıldığı programlardan birini yapıyorduk...

        Gönül Hanım, döktürüyordu! Sümer tabletlerinden girip Asur tanrılarından çıkıyor, Elâmlılar’ın inancından başlayıp eski Roma ve Yunan itikadına uzanıyor, sanat tarihçilerinin bilmeleri şart olan ama bilmedikleri kavramları izah ediyordu...

        Derken, söz “huruf-ı mukattaa”ya geldi...

        Kur’an’da 29 adet surenin başında bulunan ve ne mânâya geldikleri hâlâ bilinmeyen ama asırlardan buyana tartışılan harflere, mâlûm, “huruf-ı mukattaa” denir. Bunlar “elif lâm mîm”, “hâ mîm”, “kaf hâ yâ ayn sâd”, “elif lâm râ”, “nûn”, “sâd”, “tâ sîn mîm” yahut “yâ sîn” gibi tek veya grup hâlindeki harflerdir.

        Gönül Hoca sözü bu konuya getirip ağzından “Meselâ, huruf-ı mukattaa...” sözleri çıktığı anda hemen araya girdim, “Aman hocam sakın haaa!” dedim. “Bu işi burada kapatalım, konuştuğun anda kıyamet kopar!”.

        KİŞİYE ÖZEL BİLGİ!

        Derken programın üzerinden üç sene geçti, huruf-ı mukattaa konusu dallandı, budaklandı ve bu kadar zaman sonra bile hâlâ “Huruf-ı mukattaa nedir?”, “Gönül Hoca’nın anlatmasına neden izin vermedin?” diye dünya kadar mesaj alıyorum. Hele tanımadıklarımdan gelen ve “Konuyu internetten araştırdım ama bir şey bulamadım; vallahi, billâhi kimseye söylemeyeceğim, sadece bende kalacak, hatırım için kısa da olsa bir yazsan” diyen e-mailler yok mu!...

        Huruf-ı mukattaa meselesi, İslâm âlimlerini asırlar boyunca meşgul etmiş ve ne mânâya geldikleri konusunda ortaya dünya kadar görüş atılmıştır. Her tefsircinin kanaati başka olmuş, harfler ile âyetler ve Levh-i Mahfuz arasında bağlantı kuranlar çıkmış ve bu görüşlerin hepsi yazılmıştır...

        Ama huruf-ı mukattaa ile ilgili olarak bir grup müfessirin, yani tefsircinin yaptığı bazı değişik yorumlar vardır ki aynı şekilde yazılmış olmalarına rağmen diğer yorumlar gibi yaygınlaşmamış, bu bahislerin anlatıldığı risaleler ortaya çıkmamış, daha doğrusu ortaya çıkıp okunmaları istenmemiştir.

        ORTALIK ÖYLE KARIŞIRDI Kİ...

        Gönül Hoca’nın o gece bahsetmek üzere olduğu yorumlar işte, eski asırlarda ortaya atılmış olan bu tarzdaki görüşler idi! Yani öğrenilmemesi, öğrenildiği takdirde konuya âşinâ olmayanları yanlış düşüncelere sevkedebileceğine inanılan kanaatler... Hoca mükemmel bir bilim insanı olmanın gereğini yerine getirmek üzere herşeyi apaçık anlatmak üzere iken “Aman hocam, anlatma!” diye araya girmemin sebebi işte buydu; geçmiş yüzyıllarda hissedilen endişeler, yani anlatacaklarının ortalığı karıştırması ihtimali, ihtimalden de öte mutlaka büyük tartışmalar yaratacak olması!

        Samimiyetle söyleyeyim: Gönül Hoca eskilerin huruf-ı mukattaa konusunda “anlatılmasını istemedikleri” görüşleri o gece şayet anlatsa idi konu sadece belli çevrelerde ele alınmaz, memleketin gündemine oturur, hattâ gündemi değiştirip ilk sıraya yerleşirdi; herşeyi bir tarafa bırakır, uzun bir müddet huruf-ı mukattaayı tartışırdık ve tartışma bugüne kadar devam ederdi!

        Attilâ İlhan’ın beş ayrı yedilikten meydana gelen “Liman” isimli nefis bir şiiri vardır ve ilk yedilik “bunun ne demek olduğunu öğrenemeyeceksiniz” mısraı ile biter...

        Huruf-ı mukataayı merak edenlerin ve hâlâ mail gönderip soranların beni mazur görmeleri ricası ile Attilâ Bey’in mısraını bu meseleye uyarlayarak söyleyeceğim:

        “bunun ne demek olduğunu öğrenemeyeceksiniz”!

        Diğer Yazılar