Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Geçen gün gazetelerde bir haber: IRCICA, yani “İslâm Konferansı Teşkilâtı İslâm Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi”, İngiltere’de, Birmingham Üniversitesi’nin kütüphanesinde senelerdir duran ama yeni farkedilen ve Hazreti Muhammed devrine yahut ilk dört halife zamanına ait olduğu düşünülen Kur’an sayfaları için bazı girişimlerde bulunmuş.

        Haberler artık gittikçe anlaşılmaz şekilde yazıldıkları ve ne denmek istediğini anlamak da neredeyse imkânsız hâle geldiği için, bu IRCICA’nın girişimi konusunda bu haberden doğru fikir edinmek mümkün değildi. IRCICA Genel Direktörü Dr. Halit Eren’in “Üniversite’den Kur’an-ı Kerim’in temini için girişimleri başlattık” dediği yazılmıştı ama neyin teminine çalışılacaktı? Elyazmasının fotoğraflarını, mikrofilmini veya dijital görüntüsünü mü istemişlerdi; yahut sayfaların hangi devirden kaldıklarının anlaşılmasına yarayacak bir başka talepte mi bulunmuşlardı, belli değildi. Hele, Birmingham’daki sayfalar ile Topkapı Sarayı’ndaki eski Kur’an nüshası haberde birbirinin içine öyle girmişti ki, anlayabilene helâl olsun!

        Haber böyle karman-çorman yazılınca, gazetelerde konuyu bilmeyenlerin attıkları başlıkların birbirinden tuhaf olması da normaldi! Bir gazete “En eski Kur’an, Türkiye’ye” diye sloganı andıran başlık kullanmış, bir diğeri “Kur’an’ı İngiltere’den istedik” demiş, bir başkası da “Türkiye, o eseri almak istiyor” diye yazmıştı!

        ‘KODİKOLOJİ’NİN GEREĞİ

        Sanki bir kütüphanenin demirbaşı olan eserden değil, Avrupa başkentlerindeki mezat salonlarından birinde satışa çıkan bir antikadan bahsediliyor ve “Üniversite kendine ait olan bu son derece nâdir eseri neden versin ki?” diye düşünülmüyordu... Ve, bir diğer yanlış: İslâm Konferansı’nın bünyesinde bulunan ve sadece mekânı Türkiye olan, yani uluslararası kimlik taşıyan IRCICA “Türk kuruluşu” zannedilmiş ve “Kur’an, Türkiye’ye geliyor” diye heveslenilmişti... Şimdi, elyazmalarına meraklı olan ve kütüphanelerde seneler boyunca çok sayıda elyazması üzerinde çalışmış bir kişi olarak, Birmingham’daki Kur’an sayfaları hakkında orijinallerini görmememe rağmen kanaatimi söyleyeyim: Sayfalar deri imiş, İngilizler bunlara karbon testi yapmış ve sayfaların 1370 yaşında olduğunu belirlemişler. Ama unutmayalım: Bir elyazmasının sayfalarına yapılan karbon testi eserin değil, sadece sayfanın tarihini verir; zira yazıların eski devirlerden kalmış kâğıtların veya derilerin üzerine sonradan yazılmış olması ihtimali mevcuttur.

        Şark dünyasındaki hattatlarda zaten asırlardır “eski kâğıt kullanma” merakı vardır. Osmanlı zamanında yetişmiş ve yaşlılıklarında tanıdığım son dönem hattatları da estetik bakımdan eski kâğıdı tercih ederlerdi ve önem verdikleri bir eser ortaya koyacakları zaman kendilerinden öncekilerin imal ettikleri kâğıtları kullanırlardı...

        Hattın son büyük isimlerinden olan ve 1976’da vefat eden Necmeddin Okyay’ın kâğıtlarının günümüzün hattatları tarafından hâlâ aranması ve bunlara sahip olanların “Necmeddin Efendi’den intikal etti” diye övünmelerinin sebebi de aynı meraktır. Dolayısı ile, Birmingham’daki Kur’an varaklarının yaşını belirleyebilmek maksadıyla yapılması gereken iş, karbon testinin kâğıda yahut deriye değil, yazıya, yani mürekkebe uygulanmasıdır; “kodikoloji”, yani “elyazması bilimi” bunu gerektirir ve böyle bir araştırmanın örneği de vardır: İtalya’da bundan birkaç sene önce bulunan çok eski bir İncil’in hem sayfalarına hem de mürekkebine ayrı ayrı karbon testleri yapılmış ve kâğıdın mürekkepten 370 sene öncesine ait olduğu ortaya çıkmıştır.

        NEDEN ENGEL OLDULAR?

        Eski mushaflar konusunda dünyanın önde gelen uzmanlarından olan Prof. Tayyar Altıkulaç, Birmingham’daki sayfaların Hazreti Muhammed’in zamanına ait olmasının mümkün bulunmadığını söylüyor. İhtimaller değerlendirilirken Tayyar Hoca’nın görüşü tabii ki dikkate alınacaktır ama IRCICA Genel Direktörü Dr. Halit Eren, geçen gün Birmingham’daki sayfalar hakkında konuşurken çok önemli bir başka hususa temas ediyor: Dünyanın en eski Kur’anlarından olduğu düşünülen ve Topkapı Sarayı’nda bulunan nüshanın yaşını tam olarak belirleyebilmek için birkaç sene önce dört milimlik bir parça alıp karbon testi yaptırmak istemişler ama zamanın Kültür Bakanı, IRCICA’nın talebini reddetmiş!

        Bakanlık bilimsel bir gerçeğin ortaya çıkmasına neden engel oldu, merak ediyorum!

        Diğer Yazılar