Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        CNN’de, yani asıl CNN’de, geçen gece son aylarda en fazla eğlendiğim TV programlarından biri vardı: Amerika’da önümüzdeki senenin Kasım’ında yapılacak olan başkanlık seçimine Cumhuriyetçi Parti’den katılacak olan adayların tartışması...

        Amerikalılar’ın “debate” dedikleri tartışma perşembe sabahı bizim saatle geceyarısından sonra birde başladı ve komedi programlarına rahmet okutacak şekilde tam beş saat devam etti. Eğlenceli olan, Amerika’nın muhafazakâr kesimini temsil eden Cumhuriyetçi Parti’ye mensup 15 adayın, yani aynı partinin mensuplarının iki grup hâlinde ve beş saat boyunca hiç durmadan birbirlerini yemeleri, hakaretlerin ve suçlamaların havada uçuşması idi...

        Başrolde seçimlerin en popüler adayı olan, New York’ta diktiği gökdelenlerle, servetiyle eski karılarıyla ve patavatsızlığıyla daha doğrusu açık sözlülüğü ile bilinen Donald Trump vardı. Diğer 14 aday yardımcı rollerde idi ve hemen tamamı “Bu adam da nereden çıktı?” dercesine Trump’a saldırdılar. Trump programdan günler önce Twitter’dan başlattığı saldırılarına orada da devam etti ve yayında kendine söylenenleri sineye çekecek değil ya, o da verip veriştirdi ve sayelerinde kahkahalarla dolu beş saat geçirdim...

        ESTETİKLİ KADIN ADAY

        “Tartışma” denen kavga ile komedi arasındaki programdan birkaç sahneyi nakledeyim:

        Donald Trump, Cumhuriyetçiler’in tek kadın başkan adayı bol estetikli Carly Fiorina hakkında “Şu surata bakın! Buna kim oy verir? Böyle bir suratın Amerika’nın yeni başkanı olacağını düşünebiliyor musunuz?” demişti ve Fiorina bu sözleri sadece “Bu memleketteki bütün kadınlar Trump’un söylediklerini işitmiştir” diye cevapladı. Trump bunun üzerine hafifçe kıvırıp “Yok canım, suratın güzel, zaten hoş bir kadınsın” diyecek oldu ama Fiorina tepki göstermedi, buz gibi bir çehreyle boşluğa baktı.

        Trump, kendisini Amerikan kadınlarına şikâyet eden Fiorina’dan intikamını almak için biraz sonra “Amerikan Başkanlığı’na aday olmaya nasıl cesaret edersin? Başında bulunduğun koskoca Hewlett-Packard şirketini batırıp iflâsına sebep olan sen değil misin? Amerika’yı da böyle batırmak mı istiyorsun?” demez mi?

        Derken, Trump dışındaki bütün adaylar hep beraber Trump’a verip veriştirmeye başladılar. Önce, başkan seçildiği takdirde Amerika’da kaçak yaşayan bütün yabancıları, en başta da Meksikalılar’ı sınırdışı edeceğini söyleyen Trump’a insan haklarından falan bahsettiler. Trump da bunun üzerine eski başkanlardan George Bush’un oğlu ve aynı ismi taşıyan diğer başkanın kardeşi olan Florida’nın sabık valisi Jeb Bush’a dönüp “Bu düşünceme karşı olmana şaşırmadım, zira sen Meksikalılar’ı seversin. Senin karın Meksikalı!” diye bağırdı. Komedi devam ediyordu. Adayların bastırmaları üzerine Jeb Bush gençlik senelerinde marihuana kullandığını itiraf etti, adaylardan bazıları diğerlerinin daha önceki konuşmalarında Demokrat başkan adayı Hillary Clinton’u takdir ettiklerini söylemiş olduklarını hatırlatıp “Sen yoksa gizli Demokrat mısın?” diye yüklenince de yine çıngar çıktı. Sonra kamuoyu yoklamalarında yüksek oy alanlar daha düşük oy alanlara “Adaylık yarışına hangi yüzle devam ettiklerini” sordular ve bir başka kavga da, göçmen polikası yüzünden yaşandı: Adaylardan bazıları bir göçmenler ülkesi olan Amerika’ya artık göçmen alınmaması gerektiğini söyleyip öteki adaylar buna karşı çıkınca iyi bir şenlik oldu.

        İŞİMİZ ZORLAŞABİLİR...

        İşin şakası bir tarafa, adayların tamamının ortak düşüncesi, IŞİD yüzünden zirveye yükselmiş olan İslâm fobisi idi ve önümüzdeki sene yapılacak başkanlık seçimlerini Cumhuriyetçiler’in kazanması hâlinde bizim de epey sıkıntı yaşayacağımız geçen hafta açıkça belli oldu!

        Tartışma programında birbirlerine girenler, karşılıklı olarak hakaret yağdırıp demediklerini bırakmayanlar iki muhalif partinin değil, aynı partinin adayları idi...

        Benzer bir tartışmanın bizde de olmasını, yani aynı partinin adaylarının birbirlerine yüklenmelerini hayal bile edemezsiniz; zira herşeyin mutlak hâkimi olan genel başkan ne derse, en doğru ve tek mutlak odur!

        “Demokrasi” dedikleri şey, aynı partiye mensup adayların kimseden ve hiçbirşeyden çekinmeden birbirlerini sonuna kadar eleştirebilmeleri olmalı...

        Diğer Yazılar