Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Üç seneden buyana bozuk olan ilişkilerimizin önümüzdeki günlerde düzelme yoluna gireceği söylenen Mısır ile ilk büyük diplomatik krizi 1932’de yaşamıştık. Kriz, 29 Ekim 1932 gecesi Ankara Palas’ta verilen Cumhuriyet Balosu’na katılan Mısır Büyükelçisi Abdülmelik Hamza’nın başındaki fes yüzünden çıkmış, Kahire ile Ankara arasında notalar gidip gelmiş ve mesele iki tarafın da alttan alması ile halledilebilmişti.

        Mısır’da General Abdülfettah el-Sisi’nin Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye karşı 2013’te yaptığı darbeden sonra bozulan ilişkilerimizin düzelmesi maksadıyla ilk adımların atılmak üzere olduğu söyleniyor...

        “Akdeniz İçin Birlik Parlamanterler Asamblesi Başkanlık Divanı”nın İtalya’da yarın yapacağı toplantıda Türk ve Mısır meclis başkanları aynı masada oturacaklar...

        OTOMOBİLE SALDIRDILAR

        Cumhuriyet döneminde, Mısır ile aramızda 2013’teki gerginliğe kadar bazen büyük, bazen de küçük boyutta defalarca kriz çıkmış, büyükelçilerimizin “istenmeyen adam” ilân edildikleri olmuş, hattâ 1954’te büyükelçimiz Fuad Hulûsi Tugay diplomatik teamüller bir tarafa bırakılarak Kahire’den apar-topar sınırdışı edilmişti.

        İlk büyük kriz ise, 1932’de yaşanmıştı ve sebebi de Mısır’ın Ankara’daki büyükelçisinin başındaki “fes” idi!

        İşte, bu “fes” krizinin “resmî” öyküsü:

        Türkiye, Cumhuriyet’in ilânının ardından, o senelerde krallık olan ama İngiliz himayesinde bulunan Mısır ile ilk sıkıntıyı 1927’de yaşadı. Mısırlı gençler Kahire Büyükelçimiz Muhidin Paşa’nın otomobiline saldırdılar, büyükelçiyi tartaklamak istediler, polisin müdahalesi üzerine olay fazla büyümedi ama Ankara’dan Kahire’ye şiddetli protesto notaları gitti.

        Mısır tarafının işi alttan alması üzerine gerginlik ortadan kalktı, ancak beş sene sonra daha büyük bir kriz yaşandı: “Fes” krizi!

        Zamanın Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal, 29 Ekim 1932 gecesi, Cumhuriyet’in dokuzuncu yıldönümü münasebetiyle Ankara Palas’ta bir balo vermiş, baloya kordiplomatik mensupları ile beraber Mısır Büyükelçisi Abdülmelik Hamza da katılmıştı ve Hamza’nın başında Mısır’ın resmî serpuşu olan “tarbuş”, yani “fes” vardı.

        NOTALAR GİDİP GELDİ

        Abdülmelik Hamza 1930 Eylül’ünden itibaren Türkiye’de görev yapıyor ve iki memleket arasındaki en önemli mesele olan “Mısır emlâki” konusunu halletmek için yoğun çaba gösteriyordu.

        Balo gecesi Ankara Palas’ta ayrıntıları değişik şekillerde anlatılan birşeyler oldu; yaygın söylentiye göre, Mustafa Kemal ile Abdülmelik Hamza arasında fes yüzünden bir tartışma çıktı ve büyükelçi baloyu terketti! Ankara Palas’ta o gece yaşananlar basına aksetmedi, diplomatik çevrelerde sır olarak kaldı ama büyükelçiler, fes hadisesini başkentlerine hemen rapor ettiler.

        Rapor yazanlar arasında, Ankara’daki İngiliz Büyükelçisi de vardı ve bu rapor Aralık ayının başında önce Reuters haber ajansının eline geçti, bir-iki gün sonra da Londra’da yayınlanan “Daily Herald” gazetesinde manşetten çıktı. Ajansın ve gazetenin haberlerinde Mustafa Kemal’in Mısır Büyükelçisi’ne “Türkiye’de kıyafet devrimi yapıldığını ve fesin yasaklandığını” söylediği, Abdülmelik Hamza’nın fesini çıkartmak zorunda kaldığı ama baloyu terkettiği söyleniyordu.

        Ortalık, işte bu haberlerden sonra karıştı ve Mısır, Türkiye’ye sert bir nota gönderdi. Notada büyükelçinin fesine hakaret edildiği, hakaretin dolayısı ile Mısır’a yapılmış olduğu iddia edilip Ankara’nın özür dilemesi isteniyordu.

        KARŞILIKLI YUMUŞAMA

        Türkiye, Mısır’ın notasını 8 Aralık 1932’de cevapladı ve İngiliz basınında çıkan haberlerin yalan olduğunu iddia etti. Cumhuriyet Balosu’nda fes yüzünden bir hadisenin yaşanmadığını söyleyen Ankara “Balonun resmî kısmı tamamlanıp daha samimî şekilde hareket edilebilen ikinci kısma geçilmeden önce üniformaları ile gelmiş olan kordiplomatik mensuplarına arzu ettikleri takdirde resmî elbiselerini çıkartıp rahat şekilde giyinebilecekleri söylenmiş ve Mısır Büyükelçisi de fesini çıkartmıştır. İngiliz gazetelerinde iddia edildiği şekilde bir hadise asla yaşanmamış, Reisicumhur Hazretleri, Abdülmelik Hamza’yı o gece yabancı bir devletin temsilcisi değil, hakiki bir dost gibi görmüşler ve o şekilde muamele etmişlerdir” diyordu.

        Gerginlik iki hafta devam etti. Abdülmelik Hamza, Aralık ayının sonlarına doğru Ankara’dan İstanbul’a geçti ve Türk gazetelerine yatıştırıcı mesajlar vermeye başladı. Demeçlerinde fes hadisesini ama Mustafa Kemal’in yaptığı “fesini çıkartması” teklifini “hakaret olarak görmediğini” söylüyordu.

        BİRKAÇ AYLIĞINA GİTTİ

        Büyükelçinin hadiseyi doğrulayan ifadeleri Mısır basınında yeniden geniş şekilde yeraldı ve Kahire gazetelerinin “Büyükelçinin fesine yapılan hakaret Mısır’a yapılmıştır” şeklindeki yayınları üzerine Türk gazeteleri geri adım attılar: Abdülmelik Hamza’nın fes hadisesini doğrulayan ifadeleri ile ilgili olarak “Büyükelçi bazı bilgileri yayınlamamız şartıyla vermişti, bu sözlerini kullanmamamız gerektiği halde kullandık ve hata ettik” diyorlardı.

        Mısır Büyükelçisi Abdülmelik Hamza İstanbul’da bir ay kadar kalacak, 17 Ocak 1933’te gemi ile Mısır’a gidecek ve Türkiye’ye birkaç ay sonra, ortalığın yatışması üzerine dönecekti...

        Mısır ile aramızdaki asıl kıyamet ise 22 sene sonra kopacak ve Kahire’deki Türk Büyükelçisi Fuad Hulûsi Tugay, Mısır’dan sınırdışı edilecekti...

        İki memleket arasında uzun seneler boyunca devam eden gerginliğe sebep olan 1954’teki hadisenin ayrıntılarını da aşağıdaki kutuda okuyabilirsiniz...

        KAHİRE, 1954’TE ELÇİMİZİ ‘İSTENMEYEN ADAM’ İLÂN EDİP HAKARETLE GÖNDERMİŞTİ

        Mısır Kralı Faruk, 1952 Temmuz’unda bir darbe ile tahtından indirildi ve idare liderliğini Albay Cemal Abdülnasır’ın yaptığı “Hür Subaylar Hareketi”nin eline geçti...

        Kahire’deki Türk Büyükelçisi bir Osmanlı paşazadesi, Deli Fuad Paşa’nın torunu Fuad Hulûsi Tugay idi ve Mısır hanedanından Prenses Emine ile evliydi...

        Kralı darbe ile devrilen memlekette devrik hanedana mensup bir prensesin başka bir memleketin sefiresi olarak kalmaya devam etmesi aslında aklın ve mantığın kabul edebileceği bir değildi... Mısır gazeteleri zaten hemen her gün Türk Büyükelçisi’nin hanımına hakaretler yağdırıyorlardı.

        İşlerin daha da sarpa saracağını farkeden Fuad Tugay, Ankara’ya “Bu işin sonu kötü bitecek, elimden bir kaza çıkmadan beni buradan alın” diye yazıyor ama zamanın Dışişleri Bakanı Fuad Köprülü “Londra’ya tayin edileceksiniz ama zamanı gelmedi” diyordu...

        Kıyamet bir buçuk sene sonra, 1954’ün 2 Ocak akşamı, Kahire Operası’nda koptu...

        GÜMRÜKTE KÜÇÜK DÜŞÜRÜLDÜ

        Devrim Komuta Konseyi’nin güçlü adamı ve Başbakan Yardımcısı Cemal Abdülnasır, operada o geceki programın tamamlanmasından sonra salonlardan birinde temsili izleyen kordiplomatik için bir kokteyl veriyordu ve davetliler arasında Türk Büyükelçisi de vardı.

        Gazetelerde aynı gün, büyükelçinin hanımı Emine Tugay’ın aleyhinde yine hakaret dolu dünya kadar yazı çıkmıştı...

        Abdülnasır salonda büyükelçilerin ellerini sırayla sıkmaya başladı ve Türk Büyükelçisi’ne de elini uzattığı anda Fuad Tugay “Ben sadece centilmenlerin elini sıkarım” dedi, sonra Abdülnasır’a uzun uzun hakaretler etti, “Mısır’ı felâkete sürüklediğini” söyledi ve muhatabının cevap vermesini beklemeden arkasını dönüp salonu terketti!

        Kordiplomatiğin önünde yaşanan skandalın örtbas edilmesi imkânsızdı. Fuad Tugay hemen o gece “istenmeyen adam” ilân edildi ve Mısır’dan 24 saat içerisinde ayrılması istendi! Üstelik protokol kuralları de bir tarafa bırakıldı, Kahire’den ayrılmak üzere ertesi sabah havaalanına giden büyükelçi, diplomatlara mahsus salona alınmadı, normal yolcularla beraber sıraya girmesi istendi ve uçağa binmesinden önce bagajları bile kontrol edildi. Bütün bunlar yapılırken Mısırlı gazetecilere bol bol fotoğraf çektirildi ve fotoğraflar Kahire’de ertesi gün çıkan bütün gazetelerde yayınlandı!

        Türkiye hadiseye çok büyük tepki gösterdi ama Ankara’daki Mısır Büyükelçisi sınırdışı edilmedi.

        Ankara ile Kahire birbirlerini suçlamaya haftalarca devam edecekler ve Türkiye ile Mısır arasındaki münasebetler 1980’lere kadar tam olarak düzelemeyecekti.

        Diğer Yazılar