Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İslâmiyet hakkında söylemediğini bırakmayan ama para uğruna Sultan Abdülhamid’e sekiz ayrı dilde ve bazı bölümleri şiir şeklinde tebriknameler gönderen Süryani papaz Lui Sabuncu’nun öyküsü...

        Fotoğraf tarihinin önemli isimlerinden olan Lui Sabuncu aslen Suriyeli idi, Avrupa’da çok iyi bir teoloji eğitimi alıp rahip olmuştu, amansız bir İslâmiyet düşmanı ama mükemmel bir yağcı idi! Müslümanlık hakkında demediğini bırakmayan Sabuncu’nun sekiz dilde kaleme alıp zamanın hükümdarı Sultan Abdülhamid’e gönderdiği 13 Şubat 1907 tarihli bayram tebriki, dünya yalakalık edebiyatının şâheserlerindendir!

        Yarın bayram, hepinizin ve hepimizin bayramı kutlu olsun! Bu günlerde bayramla alâkalı birşeyler yazmak âdetten olduğu için öyle yapacak ve Sultan Abdülhamid’e sunulan emsalsiz bir tebrikten sözedeceğim... Tebriki gönderen, Lui Sabuncu adında Suriyeli bir Süryani rahibi idi... Hükümdara senelerce muhalefet eden ama sonraları hizmetine giren ve 1890 ile 1909 arasında Yıldız Sarayı’nda bulunan Lui Sabuncu, aynı zamanda devrinin en iyi fotoğrafçılarından kabul ediliyordu.

        BİTMEYEN DUALAR

        Sarayda görev yaparken mübarek günler ve geceler vesilesiyle birçok devlet erkânı ile beraber Lui Sabuncu da İkinci Abdülhamid’e tebriklerini sunuyordu. Sabuncu’nun gönderdiği tebrikler içerisinde en dikkati çekeni ise, hükümdar için 1907 Ramazan’ında sekiz lisanda kaleme alıp takdim ettiği tebrik idi.

        Sabuncu 13 Şubat 1907 tarihini taşıyan “Sekiz Lisan Üzere Tebrikname” başlıklı metinde önce Osmanlıca bir giriş yaparak “Bin üç yüz bu kadar senedir tekerrürü (tekrarı) ile dünyayı feyizlendiren ve bahtiyar eyleyen mübarek bayramın bu sene dahi (de) şerefle gelmesi münasebetiyle sadakatimin nişanesi (bağlılığımın belirtisi) olarak, bildiğim sekiz lisan üzere padişahımız hazretlerine arza cesaret ediyorum” diyordu. Süryani rahip, tebriknamesinde Allah’a dualarla padişahın daha nice seneler başta kalmasını ve dinin gereğini yerine getirmesi temennisinde de bulunuyordu.

        YARISINI ŞİİR İLE YAZDI

        Türkçe dışında Arapça, Keldanice, Süryanice, Latince, İtalyanca, Fransızca ve İngilizce olarak tebrikname şeklinde kaleme alınmıştı. Arapça metinde padişahın dinin bütün gereklerini yerine getirdiğini, halifenin iyiliklerinin inkâr edilemeyeceğini, Hazreti Muhammed’in bütün emirlerine uyduğunu, orucunu aksatmayan örnek bir mü’min olduğunu, bütünsevapları kazanmasını temenni ettiğini, iyiliğini oruçla ve takvayla tamamladığını, orucunu mutlu bir şekilde açtığını söylüyor ve gelen bayramın yeryüzündeki en büyük bayram olduğunu ifade ediyordu.

        Sabuncu, tebriknamesinin Keldanice, Süryanice ve Latince kısımlarını bu dillerin alfabeleri ile, nesir şeklinde kaleme almıştı. İtalyanca, Fransızca ve İngilizce bölümler ise Arapça kısımda olduğu gibi şiir biçiminde idi.

        ÇENESİ DURMADI

        Lui Sabuncu daha önce, 30 Mart 1895’te gönderdiği bir başka tebrikinde de hükümdarın Ramazan Bayramı’nda her bakımdan mesut olmasını dilemiş, “Allah’ın Halife-i Rûy-i Zemin veEmirü’l-müminin olan padişaha daha nice seneler böyle mübarek bayramları idrak ettirmesi, hilâfet ve saltanat tahtında her zaman Cenâb-ı Hakk’ın lütfunu kazanarak mutlu şekilde oturması” temennisinde bulunmuş ve uzun uzun dualar etmişti.

        Sabuncu’nun ilginç olan tarafı ise, padişaha bu şekilde tebriknameler gönderirken bir taraftan da İslâmiyet’in aleyhindekonuşmaya devam etmesi idi...

        Sarayda görevli olduğu günlerde Lübnan’ın önde gelen ailelerinden birine mensup entellektüellerinden olan Şekib Arslan ile karşılaştığında Osmanlı Devleti ve İslam dini aleyhinde ağır sözler söylemişti. Karşılaşmayı anlatan Şekib Arslan, Sabuncu’nun Mısır’ı, İstanbul’a bağlayan iplerin beş-altı sene içerisinde kopacağını iddia ettiğini de söylüyordu.

        Sabuncu, Şekib Arslan ile daha sonra tekrar karşılaştı ve bu defa da Afrika’nın Amerika gibi Avrupalılar’ın eline geçerek parçalanacağını, Afrikalılar’ın da mahvolacaklarını iddia etmişti. Dayanamayıp cevap vermek zorunda kalan Şekib Arslan “Afrika söylediğinizin aksine Amerika’ya benzemez, sakinleri kalabalık ve çoğu Müslüman’dır, bu yüzden mahvolmazlar ve İslamiyet bu kıt’ada daima ayakta kalacaktır” diyecekti.

        Lui Sabuncu ile sonraki günlerde sık sık karşılaşan Şekib Arslan, bir defasında Liverpool’da Müslümanlığa geçen İngilizler’in bulunduğunu söylemiş, Sabuncu ise kendisinin uzun yıllar İngiltere’de yaşadığını, orada böyle şey işitmediğini ve söylentilerin yalan, hattâ imkânsız olduğunu biraz da küstah bir üslûpla ifadeye kalkışmıştı!

        Sabuncu, İslamiyet’e açıkçadüşman olduğunu özel meclislerde her vesile ile söylemeye devam ediyordu. Bir defasında Mirac’ın kabul edilemeyeceğini, bunun ilimle izahının mümkün olmadığını ileri sürünce tartışmalara sebep olmuş, üstelik Hazreti Muhammed’in peygamberliğine de lâf etmişti.

        PROFESÖR-BÜYÜKELÇİ BULDU

        Lui Sabuncu’nun bu şekildeki konuşmalarının saraya aksedip aksetmediğini bilmiyoruz ama bugün elimizde bulunan belgeler, İslâmiyetdüşmanı bu papazın bir taraftan dinimize hakaretler yağdırırken bir taraftan da Sultan Abdülhamid’e eşiörneği olamayan tabasbus tebrikleri gönderdiğini gösteriyor. Mâlûm papazın şimdi Osmanlı Arşivleri’nde bulunan vebugün bu sayfada gördüğünüz yalakalık şâheseri sekiz dildeki bayram tebrikini seçkin bir bilim adamı olan ve Türkiye’yi Çad’da uzun seneler büyükelçi olarak temsil eden Prof. Dr. Ahmet Kavas bulmuştu...

        Lui Sabuncu’nun maceralı ama tuhaf hayatını da yine bu sayfadaki kutuda okuyabilirsiniz...

        ABDÜLHAMİD'İN SARAY TERCÜMANI OLAN GEZGİN VE FOTOĞRAFÇI PAPAZ

        Süryani bir ailenin çocuğu olan Lui Sabuncu, 11 Temmuz 1838’de Diyarbakır’da doğdu. 12 yaşında iken Suriye’de okula gönderildi, 1854’te Antakya Patriği tarafından Roma’daki “İman Yayma Kolleji”ne doktoraya yollandı ve 1863’te tezini tamamlayarak Beyrut’a dönüp rahipliğe başladı.

        Beyrut’ta kardeşi ile beraber kurduğu matbaada “en-Nahle” ve “en-Necah” gazetelerini çıkarttı, sonra Amerika’ya yerleşti, Amerika’dan da İngiltere’ye geçti. Londra’da “Mirâtü’l-Ahvâl”i yayınladı, ardından “en-Nahle” ile “el-Hilâfe” gazetelerini neşretti ve OsmanlıDevleti’ne karşı ağır eleştiriler yaptı.

        KAMERA İCAD ETTİ

        İyi bir fotoğrafçı olan Lui Sabuncu, 1871’de 2 yıl 7 ay sürecek bir dünya turuna çıkıp bol bol fotoğraf çekti. Bu dünya turunun hikâyesini daha sonra İstanbul’da yayınladığı “el-Rahla el-Nahliya” isimli kitabında anlattı. Mucitlerinden olduğu “stereoscopic” kameranın patentini Manchester’de sattıktan sonra bir başka fotoğraf makinesi üzerinde çalıştı.

        1890’da Osmanlı Devleti aleyhindeki yayınlarından vazgeçipİstanbul’a döndü ve İkinci Abdülhamid’in saray tercümanlığına getirildi. Büyükada’da kendisine bir ev tahsis edildi ve 50 altın haftalık almaya başladı. Saray tercümanlığı sırasında Avrupa’da Osmanlı ve İslam dünyası aleyhindeki yayınları tercüme ederek İkinci Abdülhamid’e takdim etti, şehzadelere tarih dersleri verdi, gazetelere fotoğrafla ilgili haberler yazdı ve yine fotoğraf konusunda kitaplar çıkarttı. Lui Sabuncu, 1909’da İkinci Abdülhamid’in tahttan indirilmesi üzerine Amerika’ya döndü ve 1931’de Los Angeles’ta öldü.

        Diğer Yazılar