Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Hafta başında 102 yaşında ölen David Rockefeller’in dedesi John Davison Rockefeller’in kurduğu vakıf Birinci Dünya Savaşı senelerinde “insanî yardım” maksadıyla Türkiye’ye gelmiş ama sadece Ermeniler’e ve Suriyeli isyancılara maddî destek verdikleri anlaşılınca vakfın İstanbul’daki görevlileri sıkı bir takibe alınmış ve Rockefeller Vakfı’na sadece Osmanlı değil, Ankara Hükümeti de uzak durmuştu.

        Amerika’nın önde gelen ailelerinden Rockefellerler’in büyüğü David, 102 yaşında öldü... Arkasından neler söylenmedi neler! Önce dört veya altı defa kalp, iki defa karaciğer ve bilmem kaç kere de akciğer, böbrek vesaire nakli yaptırdığı yazıldı ama iddiaların tamamı palavra çıktı. Rockefeller ailesinin, özellikle de erkeklerinin uzun ömürlü olmaları genetik özellikleri idi; sermaye imparatorluğunun kurucusu John Davison Rockefeller 98, aynı isimdeki oğlu 86 sene yaşamışlar, David de 102 seneyi görmüştü!

        Rockefeller ailesinin para imparatorluğunu kuran “Baba” John Davison Rockefeller (ortada, silindir şapkalı), 1935’te 96 yaşındayken ailesi ile beraber.

        HİÇ BİTMEYEN İDDİALAR

        Derken, aile hakkında elli küsur senedir devam eden söylentiler, yani “Yeni Dünya Düzeni”nin liderliğini, “Dünya Devleti”nin de başkanlığını yapacakları, hattâ “Büyük Ortadoğu Projesi”nin bile onların fikri olduğu iddiaları tekrar gündeme getirildi ve iddialar hâlâ konuşuluyor...

        Rockefellerler’in karanlık yüzü hakkında söylenenleri, dünya hâkimiyeti meselesini, vesaireyi o bahislerin uzmanlarına bırakıp ailenin Türkiye ile ilişkileri konusunda belgeli birşeyler yazmak istedim, “Belki bir-iki kayıt vardır” diye geçen gün Devlet Arşivleri’ne gittim ve bir-iki değil, dünya kadar evrak buldum...

        ARŞİVDE NELER VAR NELER...

        Arşivde bu aile hakkında neler vardı, neler! Kurdukları vakıfların Türkiye’ye tarım, eğitim ve sağlık alanlarında yaptığı dünya kadar bağışla ilgili sayfalar dolusu hibe listeleri, mensuplarının Türk devlet büyükleri ile yazışmaları, karşılıklı görüş teatileri, vesaire, vesaire...

        Ama arşivde bu teşekkür ve nezaket evrakının haricinde hoş olmayan bazı başka belgeler de vardı. Meselâ, Rockefeller Vakıfları’nın 1915 olaylarında ve Birinci Dünya Savaşı günlerinde Suriye’de Osmanlı İmparatorluğu’na karşı başgösteren isyanlar sırasındaki davranışları, bu vakıflar ile Ankara hükümeti arasında Cumhuriyet’in kuruluşundan hemen önce yaşanan bazı tatsızlıklar gibi evrak...

        Burada, Osmanlı Arşivleri’ndeki belgelere dayanarak sözünü ettiğim tatsızlıklardan ikisini kısaca hikâye edeceğim...

        Dünya Savaşı senelerinde tarafsız ülkelerin bazı vatandaşları “insanî yardım grubu” görüntüsü altında Türkiye’ye gelmiş, özellikle de tehcir ve ayaklanma bölgelerinde faaliyete başlamışlardı.

        102 yaşında ölen David Rockefeller

        ALMAN GENERAL UYARDI

        Hükümet, bu kişilerin sayılarının gittikçe artması üzerine resmî makamlara ardarda talimatlar gönderiyor, yabancıların takip edilmesini ve yapacakları yardımların da devlet kurumları vasıtası ile dağıtılmasını emrediyordu.

        Türkiye’de faaliyet gösteren yardım kuruluşları arasında Rockefeller Vakfı da vardı...

        Osmanlı İmparatorluğu’nun Genelkurmay Başkanı olan Alman General Bronsart von Schellendorf, 1916 Haziran’ında İçişleri Bakanı Talât Paşa’ya bir yazı gönderdi ve Türk Hükümeti’ni “Rockefeller’in adamı olan Edward Stover adındaki Philadelphialı bir mühendis, vakfının Ermeniler’e yaptığı insanî yardımları teftiş için Türkiye’ye geliyor. Bu vakıf, geçen sene Belçika’da aleyhimizde yayınlar yapmıştı. Dikkatli olmanızı ve Edward Stover’i sıkı takip altında tutmanızı tavsiye ederim” diyerek uyardı.

        PERA PALAS’TAN ÇIKAMADI

        Türkiye’de daha önce de bulunan, hattâ Ege taraflarında arkeolojik kazılara bile katılan Stover birkaç gün sonra İstanbul’a gelip Pera Palas’a yerleşti ve hemen yakın takibe alındı. Aynı günlerde Dışişleri Bakanlığı da Emniyet’e bir uyarı göndermiş ve “Rockefeller’in adamı İstanbul’a muhtaçlara yardım maksadıyla değil, Ermeniler için geldi. Başka bir şehre gitmesine mutlaka engel olun” demişti... Takip günlerce sürdü, Anadolu’ya gidebilmek için izin isteyen Stover’in talebi her defasında bir bahane ile reddedildi ve Rockefeller Vakfı’nın yetkililerinin savaşın sonuna kadar Anadolu’da seyahatlerinin engellenmesine çalışıldı...

        Derken aradan altı sene geçti, Dünya Savaşı’nı kaybettik, İstiklâl Harbi’ni kazandık ve Ankara Hükümeti zaferin ardından İstanbul’a da hâkim oldu.

        O günlerde Birleşik Amerika’nın İstanbul’daki temsilcisi ve dostumuz olan Amiral Bristol, yani Amiral Mark Lambert Bristol, tarım ve tıp alanlarında destek alabilmemiz için Rockefeller Vakfı’nın bazı yetkililerinin İktisat Bakanlığı tarafından Türkiye’ye davet edilmesi tavsiyesinde bulundu.

        Dışişleri Bakanlığı, Dışişleri’ni Rockefeller Vakfı konusunda 17 Haziran 1916’da bu yazı ile uyarmıştı.

        “İcra Vekilleri Heyeti Reisliği”, yani Başbakanlık, İktisad Bakanlığı’na 24 Nisan 1924’te “Rockefeller Vakfı’nın Türkiye’ye davet edilmesi uygun değildir” diye yazıyordu.

        ANKARA ‘GELMESİNLER’ DEDİ

        İktisat Vekili Mahmud Esad Bey teklif konusunda 24 Mart 1923’te Başbakanlık’ın fikrini sordu ve o zamanki unvânı “İcra Vekilleri Heyeti Reisi” olan Başbakan Rauf Bey, yani Rauf Orbay davete karşı çıktı! Rauf Bey, Meclis’in açılışından bir gün sonra, yani 24 Nisan 1923’te İktisat Vekâleti’ne gönderdiği yazıda “Rockefeller Enstitüsü’nün memleketimize daveti uygun görülmemiştir, izin ancak kendileri müracaat ettikleri takdirde verilebilir” diyordu.

        Ankara, Rockefeller Vakfı’nı Türkiye’ye davetten acaba neden kaçınmıştı?

        Belki savaş yıllarında yaşanan bazı hadiseler, meselâ vakfın tehcir sırasındaki faaliyetleri ve Türkiye’nin aleyhinde çalıştığı şeklindeki söylentiler hâlâ hatırlanıyor; yahut o günlerin Ankara’sında önemli makamlarda bulunan eski Osmanlı bürokratları daha başka sebeplere dayanarak bu şekilde hareket ediyorlardı...

        Arşiv belgeleri, geçmişte maddî bakımdan dünyanın en güçlü müsseselerinden olan Rockeller Vakfı’nın Cumhuriyet’in ilânından sonra Türkiye’ye yüksek meblâğlarda ve sık sık yardımlar yaptığını ama Ankara’nın vakfa karşı hiçbir zaman tam bir teslimiyet içerisinde bulunmadığını gösteriyor.

        Vakıf ile Ankara arasında çok sonraları yaşanan bir başka görüş ayrılığının belgeli öyküsünü de aşağıdaki kutuda okuyabilirsiniz...

        Süleyman Demirel, 1960’larda bir mitingde.

        ROCKEFELLER ÇOK DİL DÖKTÜ AMA DEMİREL'İ DOĞUM KONTROLÜNE BİR TÜRLÜ İKNA EDEMEDİ

        Hayattan bu hafta başında 102 yaşında ayrılan David Rockefeller’in dokuz yaş büyük ağabeyi John Davison Rockefeller III 1966’da Türkiye’de başbakanlık makamında bulunan Süleyman Demirel’den bir talepte bulunmuş, doğum kontrolü konusunda bizzat kaleme aldığı niyet belgesini imzalamasını istemiş, Demirel teklifi reddedince de Rockefeller “Beni şaşırttınız” demişti.

        Rockefeller, Demirel’e 26 Eylül 1966’da gönderdiği mektubunda hızlı nüfus artışının önüne geçebilmek için alınması gereken tedbirlerin sıralandığı bir belge yazdığını, hükümet başkanlarının bu belgeyi imzalayarak ortaklaşa yayınlamaları hâlinde metne Amerikan Başkanı Lyndon Johson’un da imzasını koyacağını söylüyordu. Amerikalı işadamı, 30 Kasım’daki bir başka mektubunda da bildirinin Hindistan, Pakistan, Güney Kore, Seylan, Singapur, Malezya, Japonya, Nepal, Mısır ile Suriye’den meydana gelen Birleşik Arap Cumhuriyeti, Tunus, Türkiye, Fas, Kenya, Şili, Kolombiya, Jamaika, İsveç, Finlandiya ile Yugoslavya’nın başbakanları tarafından imzalanacağını ümid ettiğini yazıyordu.

        John Davison Rockefeller III’ün Süleyman Demirel’e yazdığı mektuplardan biri.

        DEMİREL, BÜYÜK PATRONU ŞAŞIRTTI

        Ama, Süleyman Demirel metni imzalamadı... Rockefeller’e 7 Ocak 1967’de gönderdiği cevabî mektupta, “Çabalarınızı hayranlıkla ve bütün kalbimle desteklememe rağmen bu metne imza koymama maalesef imkân yok; zira son derece hassas böyle bir işin başbakanlar değil, uluslararası teşkilâtlar, meselâ Birleşmiş Milletler tarafından yapılmasının daha doğru olacağını düşünüyorum” dedi.

        Rockefeller, Demirel’in mektubunu 31 Ocak 1967’de cevaplayacak, “Düşüncenizin gerisinde yatan sebebi anlıyorum ama kararınız beni çok şaşırttı” diye başladıktan sonra diplomatik ve kibar bir dil kullanacak, mektubunu “Ülkenizdeki aile plânlaması programını dünya liderleri de uygulama cesaretini gösterdikleri takdirde insanlığın hayat kalitesinde önemli bir ilerleme sağlanmış olacaktır” sözleriyle tamamlayacaktı.

        Bütün bunlar, Rockefeller ailesi hakkında Türk Arşivleri’nde sadece iki saat içerisinde bulabildiğim belgeler... Arşivler iyice bir tarandıkları takdirde daha neler çıkar, kimbilir...

        Diğer Yazılar