Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ege tarafları önceki gün defalarca sallandı, halk heyecandan ve korkudan sokaklara fırladı ve binlerce kişi geceyi haklı olarak sokaklarda geçirdi...

        “Haklı olarak” diyorum, zira her depremin ardından ekranlara çıkan uzmanlar başka başka konuşup sarsıntıları değişik şekilde yorumlayınca, hattâ ilk bir-iki saat boyunca depremin merkezi hakkında bile farklı açıklamalar yapılınca zaten can derdinde olan millet sokakta gecelemeyip de ne yapacak? Kimin söylediğine inanacak?

        Türkiye’nin bir depremler ülkesi olduğunu, bu toprakların sâkinlerinin asırlardan buyana depremle yaşadıklarını ve bizim de aynen bu şekilde yaşayacağımızı 1999’daki büyük felâketin ardından tamamen idrak etmiştik. Gerçi 18 sene önceki âfetin üzerinden zaman geçince deprem endişesinden tamamen sıyrılıp uçsuz bucaksız bir umursamazlığa büründük, tedbiri falan bir yana attık ama Marmara’yı uzak olmayan bir gelecekte daha büyük bir felâketin beklediğini de biliyoruz.

        HEPSİ FARKLI TELLERDE

        Peki, bu işin uzmanları bizleri nasıl bilgilendiriyorlar?

        Önce, geçen pazartesi günü meydana gelen sarsıntılardan sonraki açıklamaları hatırlayalım: Kandilli Rasathanesi depremin ardından sarsıntının büyüklüğünün 6.3 olduğunu duyurdu, sonra 6’ya indirdi; AFAD 6.2 olduğunu açıkladı, Avrupa-Asya Sismoloji Merkezi ise “6.3” dedi. Üstelik depremin sadece büyüklüğü değil, merkezi konusunda da her kafadan bir ses çıktı; bazıları Karaburun’un 22 kilometre açığında olduğunu söylerken bir diğer uzman kuruluş, İzmir’in 84 kilometre kuzeybatısını işaret etti.

        Böyle farklı bilgiler teknik sebeplerden yahut verilerin yorumlanmasından kaynaklanabilir, benim gibi işin uzmanı olmadığınız takdirde birşey diyemez ve sadece şaşırırsınız ama iş bu kadarla bitmiyor!

        Hemen her sarsıntının ardından ekranlar deprem uzmanı akınına uğruyor, üstadlar anlatıyor da anlatıyorlar ama dikkat edin, hepsi farklı tellerden çalıyor. Uzmanın biri sarsıntıyı Kuzey Anadolu Fayı’na bağlarken öteki Marmara’dan bahsediyor, diğeri Ege taraflarına uzanıyor, bir başkası “depremin bağımsız olduğunu ve bilinen faylarla alâkasının bulunmadığını” söylüyor...

        Ama bir konuda, ardçı depremlerin yaşanacağı hususunda hocaların hepsi görüş birliği içerisindeler! Sanki şiddetli depremlerden sonra ardçı sarsıntılar gelmiyor, başka şeyler oluyor, meselâ yaz ortasında kar yağıyor ve etrafı dinozorlar basıyormuş gibi!

        CELÂL KUSURA BAKMASIN AMA...

        Meselenin beteri var: Bir hoca, “Deprem gelecek, öleceğiz, biteceğiz, mahvolacağız” derken başka bir hoca, “İnanmayın ve korkmayın! Zeminimiz taş gibi sapasağlam, deprem falan olmaz!” buyuruyor. Bir grup uzman, “Filânca yer üç zaman içerisinde sallanacak” diyor ama geçen Şubat’ın ilk haftasında olduğu gibi kehanetin hemen ertesi günü Çanakkale tarafları zangır zangır sarsılıyor!

        Ve, bir başka tuhaflık: CHP’li eski milletvekillerinden Melda Onur son depremden hemen önce attığı tweet’te “şehir merkezinde yılanların görüldüğünü, bunun muhtemel bir depremin işareti olabileceğini” iddia etti ve deprem hakikaten geldi. Ardından bir uzman, Onur’un doğru söylediğini, sadece yılanların değil; kedi-köpek vesaire ile nebatâtın, yani bitkilerin de depremi önceden haber verebileceğini anlattı ama bir diğer uzman, “Bu işin çoook parametresi var, sadece bunlarla olmaz” dedi!

        Her deprem bahsi geçtiğinde hatırıma birbirini işte böyle ak ile kara dercesine tekzip edip zaten ürkmüş olan milleti daha da şaşkın hâle koyan uzmanlar geliyor ve deprembilimcilerin bir kayanın kaç milyon yaşında olduğunu tesbit edip fosil bulmak yahut bilmem kaç bin sene önceki sarsıntıları incelemek gibi işlerin haricinde etrafı neden şaşırttıklarını merak ediyorum...

        Sebep ekranda görünme arzusu mu, mutlaka bir şey söyleme merakı mı yoksa başka mı, Allah bilir!

        Sismoloji, jeoloji, jeofizik, jeodezi, jeomorfoloji, jeobilmemne üstadı beyefendiler: Mensubu olduğunuz bilim dalı depremleri önceden belirleyemiyor, âmennâ, ama işe yarar bir fikriniz varsa konuşun, şayet yoksa Allah rızası için susun ve insana artık “Deprembilim denen meslek neye yarar?” dedirtmeyin.

        Dostum Celâl (Şengör) kusura bakmasın ama vaziyet maalesef budur!

        Diğer Yazılar