Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        KAHİRE Amerikan Üniversitesi’nin bir kitabımı İngilizce’ye tercüme edip yayınlaması vesilesi ile önceki hafta Mısır’a gittim ve on gün kaldım.

        Dostlarımla beraber Kahire’nin ardından Yukarı Mısır’a, yani güneye indik; Assuan’da birkaç gün geçirdik, İsviçreli ve Alman arkeologların yeni ortaya çıkartıp hâlâ çalıştıkları Ptolemi devrinin tapınaklarını özel müsaade ile dolaştık ve perişan bir vaziyete şahit oldum: Mısır’ın dillere destan turizmi bitmişti! Assuan bir tarafa, Kahire’de bile turist yoktu!

        Etrafta “Turizmimiz battı, kimseler gelmiyor, hâlimiz berbat!” diye feryad figan bağırışan felâket tellâllarımız, biten turizmin ne demek olduğunu, gidip Mısır’da görsünler!

        Ve, Türkiye’ye dönüşümden birkaç gün sonra, Mısır’ın Akdeniz sahilindeki el-Ariş şehrinde üçyüz küsur cana mâlolan mâlûm katliam yaşandı!

        Hadise hakkında günlerden buyana konuşulduğunu, ortaya ardarda komplo teorilerinin atıldığını ve yorum üstüne yorum yapıldığını görünce, olup bitenler hakkında ben de düşündüklerimi ifade etmek istedim.

        Bu yazacaklarım Mısır’da senelerce yaşamış ve Ortadoğu’nun her tarafını dolaşmış sabık bir muhabirin kanaatleridir:

        KABİLELER DİYÂRI

        Sina Yarımadası’nın nüfusunun ekseriyetini kabileler teşkil eder. Kabilelerin nüfusu yerleşim merkezlerinin sâkinlerinden daha fazladır ve Mısır bölgede güvenliği sağlayıp otoritesini hâkim kılmak konularında hayli zorlanmaktadır. Kabileler geçinebilmek, daha doğrusu yaşayabilmek için her çabayı gösterirler, hattâ İsrail tehdidine rağmen hayatlarını tehlikeye atarak Sina’nın doğusundaki Gazze ile gizlice ticaret yaparlar. Sina’dan Gazze’ye uzanan ve birkaç ay önce ortaya çıkartılan tüneller, yarımadadaki bu kabileler tarafından inşa edilmişlerdir.

        Şimdi, meselenin diğer tarafına bakalım:

        İsrail Ulusal Güvenlik Konseyi’nin eski başkanlarından General Giora Eiland, 2010 Ocak’ında İsrail’in önde gelen düşünce kuruluşlarından olan “Begin-Sedat Stratejik Çalışmalar Merkezi”ne Filistin meselesi ile ilgili olarak “İki Devletli Çözüm Konusunda Bölgesel Alternatifler” ismini verdiği bir plân sundu. General Eiland’ın plânına göre Mısır’ın Sina Yarımadası’nın Gazze sınırındaki bölgede 600 ile 720 kilometrekarelik bir araziden fedakârlık etmesi hâlinde Sina’da bağımsız bir Filistin Devleti kurulabilecek ve bu yeni devlet Gazze ile birleşebilecekti.

        Plân, o günlerde İsrail ile Mısır basınında yoğun şekilde tartışılırken, İsrail çözüm konusunda Mısır ve Ürdün’ü ikna etmesi için Washington’da yoğun temaslar yaptı.

        OLAN, ABBAS’A OLACAK!

        General Eiland’ın plânının gerisinde Gazze ile Sina’da Mısır’dan alınacak toprakların birleşmesi ile teşkil edilecek bu yeni devlet sayesinde İsrail-Filistin anlaşmazlığının temellerinden olan işgal altındaki Batı Şeria meselesini unutturmak vardı. Plân başarıya ulaşıp da Sina’da Filistin Devleti kurulduğu takdirde Batı Şeria’da yaşayan ve Ürdün’de de nüfusun ekseriyetini teşkil eden Filistinliler’e “İşte, vatanınız orada!” denecek ve Batı Şeria’daki işgal gündemden düşecekti!

        El-Ariş’te geçen hafta yaşanan katliamın ana sebebi, bu hayâlin hakikat hâline getirilmesidir. Benzer katliamların devam etmesi hâlinde Sina’nın yerlileri olan kabileler topraklarını terkederek yarımadanın batı taraflarına göç etmek zorunda kalacaklar, böylelikle Mısır’ın Sina’daki topraklarının bir kısmından feragat etmesi daha kolay şekilde sağlanacak, üstelik yeni bir devlet kurulacağı için Filistin yönetimi, özellikle de Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas devreden çıkartılacak ve Ürdün’de de sıkıntılar başgösterecektir.

        Bütün bu hazırlıklarda şimdi DEAŞ taşeron olarak kullanılıyor ve plânı hayata geçirme çabasının kıvılcımı olan el-Ariş’teki katliamın gerisinde de zaten DEAŞ var!

        Asırlar boyunca devam etmiş imparatorlukların tasfiyesinin birkaç senede ve kâğıt üzerinde mümkün olmadığını, bu işin çok uzun seneler gerektirdiğini yıllardır yazıp söylüyorum...

        Ortadoğu’da, Balkanlar’da ve Kafkasya’da bir türlü dinmeyen huzursuzlukların temelinde, Osmanlı İmparatorluğu’nun mirasının düzgün şekilde hâlâ tasfiye edilememiş olması yatmaktadır ve General Giora Eiland’ın uygulamaya konan plânı da mirastan mal kaçırmak maksadıyla üşüşenlerin çabalarından sadece biridir.

        Diğer Yazılar