Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        GEÇEN gün Mısır’daki katliamdan bahsetmiş, el-Ariş’te 300 küsur kişinin hayatına mâlolan saldırının İsrail Ulusal Güvenlik Konseyi’nin eski başkanı General Giora Eiland’ın hazırladığı “İki Devletli Çözüm Konusunda Bölgesel Alternatifler” isimli plânın uygulanmasına yönelik bir tecrübe olduğunu yazmıştım.

        Plâna göre, Mısır’ın Sina Yarımadası’ndan 600 ile 720 kilometrekarelik bir araziden fedakârlık etmesi sağlanacak, burada bağımsız bir Filistin Devleti kurulacak, bu devlet Gazze ile birleşecek ve böylelikle İsrail işgali altındaki Batı Şeria ile ilgili tartışmalar son bulacaktı.

        General Eiland’ın plânını önceki gün BBC de gündeme getirdi. İngiliz televizyonu, Mısır’ın 2011’de devrilen sabık lideri Hüsnü Mübarek’in projeye destek verdiğini, bu konuda çok daha önceleri, 1983’te İngiltere ile görüşmeler yaptığını, daha sonra Amerika vasıtası ile gelen teklifleri, yani Sina Yarımadası’nın bir kısmından feragati kabul ettiğini iddia etti.

        BBC’nin iddiası Mübarek’i hayli hiddetlendirmiş olacak ki, devrilmesinin ardından uzun müddet tutuklu kaldıktan sonra artık ayakta duramayacak kadar hasta olduğu için tahliye edilen 90 yaşındaki sâbık, daha doğrusu “sâkıt”, yani “düşük” lider önceki akşam yedi maddelik bir açıklama yayınladı. Açıklamasında İsrail’in Sina’da bir Filistin Devleti kurulması çabalarını ve bu konuda kendisine teklif gelmiş olduğunu doğruladı, projenin 30 senelik bir geçmişi olduğunu, ayrıntılardan 2010’da haberdar edildiğini ama Mısır’ın Filistinliler için arazi vermesi önerisini ânında reddettiğini söyledi.

        TENEZZÜL MÜ ETMEDİLER?

        El-Ariş’te DEAŞ’ın taşeronluğunda yaşanan katliamın ardında da işte bu projenin hayata geçirilme çabası yatmaktadır ama meselenin, daha doğrusu katliamın ardından Türkiye’de yapılan yorumların anlayamadığım bir tarafı var:

        Hemen her gece kanal kanal dolaşıp ekranlarda birbirinden kıymetli fikirleri ile bizleri aydınlatan mâlûm zevâtı bilirsiniz... Hani doların yükselmesinden yahut Türkiye’nin siyasî durumundan tutun da futbolcu bilmemkimin transferinin neticelerine yahut çiçekçiliğimizin istikbaline kadar aklınıza gelebilecek hemen her konuda mâlûmatı ve fikri olan ve televizyonlarda saatler boyunca ahkâm kesen profesyonel ekran gevezelerinden bahsediyorum...

        Bu üstadlar Mısır’daki katliamı da ele aldılar, uzun uzun konuştular, derin fikirlerinden istifade etmemizi sağladılar ama ne Sina’nın özelliğini, ne General Eiland’ın plânını anlattılar, ne de Mübarek’in son derece önemli açıklamasından sözettiler... Acaba bu son hadiselerin üzerinde durmaya tenezzül mü buyurmadılar, yoksa olup bitenlerden habersiz mi idiler, ne dersiniz?

        ŞADYA DA GİTTİ!

        Söz Mısır’dan açılmışken, Arap, daha doğrusu Mısır Müziği’nin geçen pazar günü vefat eden çok önemli bir isminden, Şadya’dan da bahsedeyim...

        Geçtiğimiz senelerde peşpeşe dünya değiştiren batılı starları, meselâ George Michael’ı, Amy Winehouse’ı, Leonard Cohen’i yahut Michael Jackson’ı gayet iyi tanırız ama “Batılılaştığımızı” zannettiğimiz için Şark Dünyası’nın önemli isimlerinden pek değil, hiç haberdar değilizdir.

        Asıl ismi Fatma Şakir olan Şadya, Arap dünyasının efsanevî sesi Ümmügülsüm’den sonra gelen en önemli hanım icracılarındandı, şarkıları ve filmleri artık klâsik olmuştu. Annesi İstanbullu idi, Türkçe’yi bizler gibi konuşurdu ve 1980’de hacca gittikten sonra tesettüre girip musikiyi bırakmıştı.

        Yakınlarının arasındaki ismi “Fatoş Hanım” olan ve Kahire’deki evinde bizzat yapıp ikram ettiği nefis yaprak dolmalarının lezzetini hâlâ unutamadığım büyük sanatkâr Şadya’ya Allah’tan rahmet diliyorum.

        Şadya’nın şarkılarındaki Türk Müziği’ne yakın nağmeleri alıp kendi isimleri ile ortaya süren intihal üstâdı bestekârlarımızın da başı sağolsun!

        Diğer Yazılar