Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        93 yaşındaki bir İtalyan gazeteci “Papa Fransuva cehennemin olmadığını söyledi” diye yazınca Katolik dünyası birbirine girdi ve Vatikan iddiayı hemen yalanladı. Bu hadise sizlere şimdi tuhaf gelebilir ama Vatikan’ın tarihinde daha dünya kadar şaşırtıcı olay vardır. Meselâ “Gilberta” adındaki bir kadının 853’te “Sekizinci John” olarak Papa seçildiği ama bir âyin sırasında doğum yapınca öldürüldüğü söylenir. Katolik rahiplerin evlenmelerinin yasak olmasına rağmen birçokPapa çoluk-çocuksahibi olmuştur.

        PAPA Fransuva, bir İtalyan gazetecinin iddiasına göre cehennemin olmadığını, günahkâr ruhların âhırette yokolacağını söyledi ve kıyametler koptu. Vatikan hemen bir yalanlama yaptı, kutsal pederlerinin böyle bir şey söylemediğini, Papa’nın sözlerini gazetecinin anlamadığını ve günahkârların cehennemde ebediyyen yanacaklarını duyurdu.

        İşin tuhaf tarafı, Papa’nın açıklamasının hemen ardından bir tuhaf hadise daha yaşandı ve Fransuva’nın gazeteci ile konuştuğu salonun alçı süslemeleri döküldü. Şimdi, “Papa’nın sözleri Aziz Petrus’u hiddetlendirdi ve ihtar maksadıyla kilisenin tavanının küçük de olsa bir kısmını Fransuva’nın kafasına geçirdi” deniyor!

        Papa’nın 81, mülâkatı yapan ve ateist olduğunu daha önce defalarca açıklayan gazeteci Eugenio Scalfari’nin de 93 yaşında olduklarını ve kayıt cihazı kullanmayan gazetecinin röportajı mülâkat sırasında aldığı notlara dayanarak yayınladığını düşünürsek, ortada hakikaten bir tuhaflığın bulunduğu rahatça farkedilebilir...

        ERKEK ZANNEDİLDİ

        Şimdi cehennem meselesini tartışıp “Papa Hazretleri öyle dememişti, böyle söylemişti, aslında şöyle konuşmuştu” diyerek ruhanî liderlerini töhmetten kurtarmaya çalışan Katolik dünyası geçmiş asırlarda aslında öyle skandallarla sarsılmıştı ki, bugün Papa Fransuva’ya atfedilen sözler bu skandalların yanında pir ü pâk kalır!

        Meselâ, 853 senesinde “Joan” isimli bir kadının erkek zannedilip “Sekizinci John” unvânıyla Papa yapılması gibi...

        Yakınlarının “Gilberta” yahut “Jutta” dedikleri Joan, Almanya’da yaşayan bir İngiliz misyoner ailenin kızıydı ama bir tuhaftı: 12 yaşına geldiğinde kadın elbiselerinden sıkılmış, erkek gibi görünmek istemiş, erkek elbiseleri giymeye ve erkek çocuk gibi davranmaya başlamıştı.

        SOKAKTA DOĞURUVERDİ

        Sonra ilâhiyata merak saldı, Atina’ya gidip din ve felsefe öğrendikten sonra Roma’ya geçti, erkek zannedildiği için rahip olmayı başardı, zamanla yükseldi, kardinal oldu ve her ne yaptı ise yaptı, 853’te ölen Dördüncü Leo’dan sonra kendini Papa seçtirmeye muvaffak oldu, “Sekizinci John” adını aldı ve iki sene beş ay dört gün boyunca Papalık tahtında oturdu.

        Kadın Papa Joan’ın gelişi gibi gidişi de garip oldu. Hizmetkârlarından biriyle, bir iddiaya göre de Roma’ya hâkim olan imparatorun oğluyla ilişkisi vardı ve hamile kalmıştı. Hamileliğini dokuz ay boyunca gizlemeyi başardı ama doğum zamanı yaklaşıyordu ve 855 yılında Aziz Petrus Kilisesi’nin dışında kortej halinde yapılan bir âyin sırasında, sokakta doğuruverdi! Şeytan görmüş gibi olan Kardinaller hem Joan’ı, hem de yeni doğmuş çocuğunu hemen oracıkta taşlayıp öldürdüler.

        Vatikan, Joan’ın öldürülmesinin ardından ismini Papalar listesinden sildi ve kilisenin tarihinin o dönemi hiç yaşanmamış hâle getirildi. Ama, Joan’dan 17 sene sonra tahta geçen ve “John” adını almak isteyen bir başka Papa, “Dokuzuncu John” olduğu takdirde sekizincisinin adı listelerden çıkartıldığı ve dolayısıyla da “John”ların sıralamasında eksiklik görüleceği için Vatikan kendisi için yüzkarası olan kadın Papa’nın adının başındaki sayıyı da almak zorunda kaldı, yeni Papa “Sekizinci John” oldu ve böylelikle sıralamanın da namusu kurtarıldı!

        Kilise, Joan’ın unutulması için elinden geleni yapmış fakat bazı mensuplarının hadiseyi tarihlere kaydetmelerine bir türlü mâni olamamıştı...

        Joan’ın macerasını, önce 11. asırda yaşayan Martinus Scotus adında bir rahip yazdı. Martinus’u 12. asır kilise tarihçisi Gemiorslu Siegebert takip etti, ondan bir yüzyıl sonra yaşayan tarihçi Martinus Polonus da “Cronikon Pontificum en Imperatum” yani “Papaların ve İmparatorların Tarihi” isimli eserinde hadisenin bütün ayrıntılarını anlattı. 18. asırdan itibaren romanlara konu olan Joan hakkında 1930’lardan itibaren filmler de yapıldı, hattâ çizgi romanlar bile yayınlandı...

        Ama, Joan hadisesi yaşandığı sırada kardinaller bazı hatalar yapmışlar, meselâ Joan’ın hayatına mâlolan cür’etinden ibret alınması gerektiğini düşünmüş ve kadın Papa’yı öldürüldüğü yere gömüp üzerine mermerden bir plâket, plâketin hemen yanıbaşına bir anne ile çocuğunu gösteren bir de heykel dikmişlerdi. Plâket ve heykel asırlar boyunca orada durdu ve 16. yüzyılın sonlarında yaşayan Papa Beşinci Pius, kadın Papa’dan geriye artık hiçbir iz kalmaması için heykeli kırdırdı, plâketi söktürüp parçalattı, Papalık Arşivi’ndeki gözlerden kaçan kayıtları da imha ettirdi ve Joan’ın adı sadece macerasından bahseden tarih kitaplarında kaldı.

        Papa seçilen kardinallere uygulanan ve asırlarca devam eden “testis muayenesi” âdeti de, işte bu Joan hadisesinden sonra başladı!

        YEĞENİYLE İLİŞKİYE GİRDİ

        Papalar tarihinin sadece Joan rezaletinden ibaret olduğunu zannetmeyin... Bekâret yemini eden ve zamanla Papalığa kadar yükselebilen Katolik rahiplerin kadınlarla hiçbir şekilde ilişki kurmamaları, dünya nimetlerinden de el-etek çekmeleri gerekirdi ama Vatikan’ın tarihi bunun tam aksi örneklerle dolu idi.

        İşte, bu örneklerden bazıları:

        904’te Papa olan ve yedi yıl hüküm süren Üçüncü Sergius’un Marozia adında 16-17 yaşlarında bir sevgilisi ve bu sevgilisinden de gayrımeşru bir oğlu vardı. Marozi’nın annesi Theodora, kendi sevgilisini 914 yılında “Onuncu Jean” unvanıyla Papa seçtirmeyi başardı; Sergius’un gayrımeşru oğlu da 931’de “Onbirinci John” olarak Papalık tahtına oturdu.

        Sergius’un gayrımeşru oğlu John, Papa seçildiğinde henüz 18 yaşındaydı ve sekiz sene o makamda kaldı. Kendine yeni bir sevgili bulmak yerine babasının metresini kullanmayı tercih etti, sonra öz yeğenleriyle ilişkiye girdi ve yaptıklarını eleştiren bir papaz yamağının cinsel organını kestirdi. 963 Kasım’ında Roma’daki Aziz Petrus Kilisesi’nde toplanan 50 kadar kardinal, Papa’yı kutsal kavramlara saygısızlıkla, makamını satın almakla, yalan yere yemin etmekle, cinayetle ve zina ile suçlayıp Papalık’tan azlettiler.

        Sekizinci Innocent 1484’te Papa olduğunda biri kız, diğeri erkek iki gayrımeşru çocuğun babasıydı. Innocent’in 1492’de yerini alan ve Borjia ailesinin mensubu olan Altıncı Alexander’ın ise dört çocuğu vardı ve çocuklarından ikisi, Sezar ile Lükres Borjiya, dünya cinayet tarihinde çok önemli bir mevki edindiler!

        KENDİSİ DE GAYRIMEŞRUYDU

        Çoluk-çocuk sahibi Papalar sadece bu kişilerden ibaret değildi. 1523’te Papa olan Yedinci Clement’in hem kendisi gayrımeşruydu, hem de sevgilisinden bir oğlu olmuştu. Üçüncü Paul’un dört oğlu ve iki erkek torunu vardı, üstelik henüz 20 yaşına bile basmamış olan torunlarını da kardinal yapmış ama Dördüncü Pius sadece üç çocukla yetinmişti.

        Bunlar, Vatikan’ın tarihindeki tuhaflıklardan sadece birkaçı... Dolayısı ile Papa Fransuva’ya atfedilen “Cehennem yoktur” iddiası sizleri hiç şaşırtmasın...

        Diğer Yazılar