Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        RİYAD'daki kraliyet sarayında önceki gece nelerin cereyan ettiği bu yazıyı yazdığım sırada hâlâ anlaşılamamıştı ama ortalığı ayağa kaldıran birşeylerin olduğu belli idi... .

        Sarayın yakınlarından cep telefonu ile yollanan görüntülerde gerçi pek birşey farkedilemiyor ama silâh sesleri ve korku nidâları rahatça işitiliyordu. Suudiler sonradan “Yersen...!” dercesine “Kedi canım kedi...!” misâli “Dron şekerim, dron!” gibisinden bir açıklama yapıp muhafızların saraya yaklaşan oyuncak bir dronu düşürmek için ateş açtıklarını söylediler.

        Bazı memleketler vardır, yönetim kademesinde kıyametler yaşansa bile o hadiselerin ayrıntılarını hemen akabinde öğrenmek imkânsızdır, üstelik resmî açıklama yapmak gibisinden bir âdetleri de olmadığı için nelerin olup bittiği hiçbir zaman tam olarak ortaya çıkmaz.

        Bir zamanların Sovyetler Birliği, bugünün Kuzey Kore’si ile yine zamanımızın Suudi Arabistan’ı gibi memleketlerden bahsediyorum...

        Meselâ, Suudi Arabistan geçmişte darbelere ve darbe teşebbüslerine sahne olmuş ama bu işleri asker değil, prensler halletmişlerdir ve kralın tahtından indirilmesi ile neticelenen saray darbesi ile Kâbe’nin uğradığı işgalin bile ayrıntıları hâlâ meçhuldür.

        VUR PATLASIN, ÇAL OYNASIN!

        Suudi Krallığı’nın kurucusu İbn Saud’un oğlu olan ve 1953’te tahta geçen Saud hadsiz müsrifliği, aile mensuplarına her türlü cefayı çektirmesi ve hızlıdan da hızlı özel hayatının sebep olduğu rezaletler yüzünden kardeşi Faysal’ın düzenlediği bir saray darbesi ile 1964 Kasım’ında tahttan feragate mecbur bırakılıp sürgüne gönderilmiş, Avrupa’da aynen devam ettirdiği bu vur patlasın çal oynasın hayatı 23 Şubat 1969’da Atina’nın lüks bir otelinde noktalanmıştı.

        Oğullarının sonraki senelerde babalarının tahtına sahip olabilmek maksadıyla yaptıkları girişimler netice vermeyecek, Saud’un yerine geçen kardeşi Faysal da 1975 Mart’ında yeğenlerinden olan bir prens tarafından katledilecek ama Suudi sarayı bu hadiseler hakkında hiçbir açıklama yapmayacaktı...

        Kâbe’nin 1979’un 20 Kasım sabahı Cuheyman el Oteybi ile adam ları tarafından başlatılan, iki ay boyunca devam eden ve tamamının önce kolları ile bacaklarının, bir gün sonra kafalarının kesilmesiyle neticelenen işgalinin ayrıntıları da Suudi tarihinin muammalarından biri oldu... Baskının ardında o sırada tahtta bulunan Kral Halid’i tahttan indirmek isteyen prenslerin bulunduğu söylendi ama Suudiler yine suskun kalınca bu hadisenin aslı da ortaya çıkmadı!

        KRALIN ‘NÖBET’ LİSTESİ

        Söz hazır Suudi Arabistan’dan açılmışken Suudi ailesi hakkında az kişinin bildiği ve Ortadoğu memleketlerinden birinin bir prensinin bana verdiği bir malûmatı da nakledeyim:

        Suudi Arabistan’ı kuran, 1932 ile 1953 arasında tahtta bulunan, şimdiki Kral Selman’ın babası olan ve “İbn Saud” diye bilinen Kral Abdülâziz’in 25 kadar karısı ile yüzden fazla çocuğu vardı ve oğulları ile kızlarının tam adedini kendisinin bile bilmediği söylenirdi...

        Çokeşliliğin hüküm sürdüğü saraylarda “nöbet” diye bir âdet vardır, hükümdarın hangi gece hanımlarından hangisi ile beraber olacağı birkaç gün öncesinden belirlenir, bu listeye “nöbet” denir ve haremde nöbet çetelelerini tutmakla vazifeli bir de kadın bulunur.

        İbni Suud’un hareminin, yani hanımlarının çetelelerini ailesi Türkiye’den gitme gayet hoş bir Ermeni hanım tutar, arada bir listelerde değişiklik yaptığı olur, yani Kral’a hasret kaldığını söyleyen kadınların sırasını ciddî meblâğlar karşılığında öne alırdı.

        Bir gün ne oldu ise oldu, işte bu Ermeni hanım nöbet listesine kendini dahil etti, Kral’dan hamile kaldı ve dünyaya bir erkek çocuk, yani yeni bir prens getiriverdi!

        Kral Abdülâziz ile bu Ermeni hanımın oğulları olan prens hâlen hayatta, yani Suudi Arabistan’ın şimdiki kralı Selman ile baba bir anne ayrı kardeş, onun da çocukları var ve oğullarından biri Suudi Arabistan’ın her zaman gözönünde olan meşhur prenslerinden biri! Ama, bu nâdir biyografik malûmatı derinleştirip sıradan bir dedikodu seviyesine indirmemek için, meşhur torunun ismini müsaade buyurun, yazmayayım!

        Diğer Yazılar