Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        HÜRRİYET’in okur temsilcisi Faruk Bildirici gazetesinde senelerdir sürdürdüğü basın etiği mücadelesini “Günahlarımızda Yıkandık” isimli kitapta anlatmış ve kitabı hakkında gazetesine geçen gün bir mülâkat vermiş...

        Faruk’un kitabında ve mülâkatında dikkat çekip üzerinde durduğu her hususa aynen katılıyorum ama gazetelere ârız olan ama kitapta bahsedilmeyen daha başka zaafların mevcut olduğunu da söyleyeceğim...

        Faruk Bildirici, haklı olarak beş büyük gazetede haber yazımının temeli olan “5N1K”, yani “ne, nerede, nasıl, ne zaman, neden” ve “kim” kuralının artık pek uygulanmadığından şikâyet ediyor ama dert sadece bu kadarla kalsa âmennâ!

        Haber yazımındaki zaafların başında, gazetelerin Türkçe’yi artık neredeyse tamamen unutmaları gelir!

        Hâlâ mevcut mu bilmiyorum; 70’lerde bir “Polis Radyosu” vardı. TRT’de yayınlanması yasak olan müzikler, özellikle de arabeskin 70’li senelerdeki ilk örneklerini gün boyu çaldığı için hayli dinlenirdi...

        Bu radyoda hiç unutmadığım bir de “kayıp eşya” bülteni okunurdu. Haberler polis raporlarından derlenir ve mutlaka “Filânca gün, falanca semtin dolmuşunda siyah renkli bir çanta unutulmak suretiyle kaybedilmiştir” formatında olur, yani “unutulmuştur” yahut “düşürülmüştür” değil, “unutulmak suretiyle kaybedilmiştir” gibi tuhaf bir üslûpla verilirdi...

        TELSİZ DİLİ MERAKI

        Derken, gazetelerin istihbarat servisleri 80’li senelerin başından itibaren, telsiz ile tanıştılar. Genç muhabirler olaylardan ânında haberdar olabilmek için telsiz dinlerlerdi ve her gün birkaç yüz defa “Âmirim, çıkış yaptık” yahut “Giriş yapıyoruz” gibisinden her fiilin sonuna “yapmak” sözünün ilâve edildiği bir Türkçe ile yetiştiler.

        Sonra, fiilin tek başına kullanılması ve özellikle de “yapmak” sözü unutuldu ve her eyleme bir “gerçekleştirme” kelimesinin ilâvesi moda oldu...

        Basının sözü gereksiz yere uzatmasının ve bunu yaparken Türkçe’yi berbad etmesinin kaynaklarından biri, meramını ifade zahmetine kapılmaması, bu tuhaf resmî dili haberlerde de tekrarlama tembelliğidir.

        Örnek mi arıyorsunuz, o kadar çok ki...

        “Başbakan falanca ile telefonda görüştü” demek varken “Başbakan, falanca ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi” tuhaflığı... “Cumhurbaşkanı hastahanedeki yaralıları ziyaret etti” yerine “Cumhurbaşkanı, hastahanedeki yaralılara bir ziyaret gerçekleştirdi” garabeti; “bitirmek”, “sona erdirmek” yerine “final yapmak” şımarıklığı ve en nihayet entellektüelliği ifade vasıtası hâline gelen “okuma yapmak” ibâresi ile hemen her haberde “belirtildi” sözünün en az birkaç defa kullanılması...

        HABER MAKASLAMA GRUPLARI

        Geçen gün büyük gazetelerden biri internet sitesinde “Kendini yakmaya çalışan kişinin 35 yaşında ..... isimli vatandaş olduğu öğrenilirken, ..... Milletvekili .....’ın ve polislerin vatandaşı ikna çabalarının sürdüğü belirtildi” şeklinde bir dil cinayeti işlemişti! Genç muhabir haberi “.... Milletvekili ..... ile polisler kendini yakmaya kalkan 35 yaşındaki ....’yı vazgeçirmek için iknaya çalışıyorlar” diye “Türkçe” yazacağı yerde öteki tuhaf üslûbu kullanmış ama editör de redaktör de Türkçe fukarasından oldukları için bu sakat üslûplu haberi yayınlamakta beis görmemişlerdi.

        Türk gazetelerinin Türkçe’yi unutmuş olmalarına bir misal daha vereyim:

        “Bir opera yakınlarında bir bıçakla saldırması sonucu 1 kişi hayatını kaybettiği ve 8 kişinin de yaralandı öğrenildi”.

        Uydurduğumu yahut abarttığımı düşünmeyin; büyük gazetelerimizden birinde aynen işte böyle yazılmıştı!

        Faruk Bildirici kitabında ve mülâkatında basının birçok derdine temas etmiş, bazı gazetecilerin menfaat merakını zarif şekilde anlatmış ve “internet medyası” denen onun-bunun hayratını makaslama gruplarına da haklı olarak yüklenmiş...

        Ama, gazetelerimizin işte böyle bir “dil” derdi de var ve her düşünceyi ifade edebilecek zenginlikte olan güzel, zarif ve âhenkli Türkçe’yi güzide basınımız ile Türk Dil Kurumu’nun kelime budama merakı şimdi maalesef işte bu hâle getirdi!

        Diğer Yazılar