Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bu hafta ay tutuldu ve dünyanın gölgesinin bütün haşmeti ile ayın üzerine düşmesi ile ortaya çıkan tutulma, Türkiye’de mükemmel şekilde görülüp takip edildi…

        Ay tutulması insanoğlunu tarihin en eski zamanlarından itibaren etkilemiş ve hakkında ortaya türlü türlü efsaneler çıkmış, söylentiler yayılmış ve bu söylentilerin bazısı zamanla inanç haline gelmiştir.

        En yaygın inanç, ay ile dünyanın arasına cin, kötü ruh yahut peri gibi bedensiz varlıkların girdiği, insanların bunları sadece gölgeden ibaret gördükleri ve ayın kararmasının bu yüzden “tutulma” zannedilmesidir. Böyle iddialarda daha ileri gidenler de olmuş; iyi ve kötü ne kadar bedensiz varlık varsa hepsinin ayın bizim göremediğimiz arka yüzünde yaşadıklarına ama arada bir ön yüze geldiklerine inanmış ve neticeye aynı şekilde varmış, yani “tutulma” dediğimiz hadisenin bu varlıkların ayın yüzünü doldurup görünmez hâle getirmeleri yüzünden meydana geldiğini söylemişlerdir.

        Dünyanın birçok yerinde ve Anadolu’da ay tutulduğu zaman asırlardan buyana gürültü yapılmasının, haykırmanın ve hattâ yüksek sesle dua etmenin sebebi budur: Ayın ön tarafına giden ve ay ile dünya arasını işgal etmiş olan kötü ruhları kaçırmak!

        Anadolu’da bu iş için zamanla çeşit çeşit ritüeller ortaya çıkmış, meselâ halk arasında tutulma başladığı anda sağ elin işaret parmağı ile dudağa dokunup yüksek sesle birkaç defa salâvat getirmek gibi âdetler hâkim olmuş ama sonraki asırlarda ateşli silâhlar kullanılmış, tutulma zamanlarında aya doğru yaylım ateşi açılmış, hattâ dinamit bile patlatılmıştır.

        Maksat hep aynıdır: Cinleri ve kötü ruhları geldikleri yere gönderip mehtabın eskisi gibi parlamasını sağlamak!

        EZAN, KAMET VE DİNAMİT!

        Ay tutulduğunda tabancayı ve tüfeği kapıp karanlık gökyüzüne ateşleme âdeti hem imparatorluk, hem de Cumhuriyet devirlerinde devleti tedirgin ve meşgul etti. Cinleri kaçırma uğruna ateş açılması sırasında kaza kurşunu ile insanların canlarından olmaları mümkündü, böyle kazalar zaten olup duruyordu ve devlet senelerce bu âdetin önüne geçmek için uğraştı…

        Ama 1930’lardan sonra devletin başına bir başka dert daha açıldı: Ay tutulduğu zaman karanlığa ateş açılıp tehlikeye sebep olunuyor, teneke çalınarak kamu düzeni ihlâl ediliyordu fakat o senelerde uygulamaya konan Arapça ezan yasağı çiğneniyor, tutulma ânında minarelere çıkanlar ezanı Türkçe “Tanrı uludur” değil, Arapça “Alahu ekber” diye okuyup yine Arapça kamet getiriyor, yani inkılâpları tehlikeye düşürüyorlardı!

        Burada, şimdi Cumhurbaşkanlığı Arşivi’nde bulunan, Arşiv Daire Başkanı aziz dostum Muhammet Safi’nin sayesinde bulabildiğim iki belge yayınlıyorum: Ay tutulmasının inkılâp tarihimize kadar girdiğini gösteren ve tutulma ânında Arapça ezan okuyup kamet getirenlerin irticayı canlandırmaya çalıştıkları için hemen adliyeye sevkediklerini gösteren belgeler…

        İlk belge, Atatürk döneminin meşhur İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’ya vekâlet eden Celâl Bayar’ın “Ay tutulması münasebetile Maraş’ta kötü itiyatlar hakkında” başlığı ile 31 Ocak 1936’da Cumhurbaşkanlığı’na gönderdiği yazı…

        O tarihten 14 sene sonrasının cumhurbaşkanı olan Celâl Bayar, yazısında “8 Ocak 1936 Çarşamba günü akşamı ay tutulması bahanesiyle Maraş’ın İsmetpaşa Mahallesi’nde Mehmed, Ali Rıza, Mehmed, Mustafa adlı kimseler evlerinden silâh attıklarından ve Ali, Gani, Mehmed Ali, Ökkeş, Mustafa, Hasan Mehmed, Süleyman, Mustafa, Tevfik ve Halil adlı kimseler de cami minarelerinden Arapça salâ ve kaside okuduklarından ötürü yakalanarak Adliye’ye verildikleri Vilâyetin bildirişinden anlaşılmıştır. Bilgi için saygı ile arzederim” diyor…

        Yayınladığım ikinci belge, Dahiliye Vekâleti’nin, yani İçişleri Bakanlığı’nın 29 Şubat 1936’da Cumhurbaşkanlığı makamına yolladığı “1939 Senesi İkinci Kânun (Ocak) Ayında Memleketin Dirlik ve Düzenlik Raporu”ndaki “Gerileme Çabalayışları” kısmının bir bölümü…

        Sadece bir sayfasını yayınladığım belgede ay tutulması sırasında memleketin dört bir tarafında havaya ateş açılması, gürültü yapılması, hattâ dinamit patlatılması ve Arapça ezan okunup kamet getirilmesi gibi “suçlar” liste halinde veriliyor. Celâl Bayar’ın daha önce sözünü ettiğim yazısında bahsi geçen 8 Ocak’ta Maraş’ta minareye çıkıp selâ ve kaside okuyan 11 kişinin birer gün hapis ile yarımşar lira para cezasına çarptırıldıklarını ve dinamiti patlatanın elinin koptuğunu bu rapordan öğreniyoruz.

        Daktilo ile yazılmış olan belge rahatça okunabildiği için metnini bu yazıya dahil etmeye lüzum görmedim, merak edenler bakıp okuyabilirler…

        Ay tutulmasının irtica ile derin münasebeti işte böyle… Güneş tutulmasının inkılâp tarihimizdeki seçkin yerini de artık bir başka gün anlatırım…

        Celâl Bayar’ın 31 Ocak 1936’da Cumhurbaşkanlığı’na gönderdiği “Ay tutulması bahanesi ile Maraş’ta kötü itiyatlar (alışkanlıklar)” başlıklı yazı (Cumhurbaşkanlığı Arşivi, 01011237-20).

        Eski devirlerde ay tutulmasına cinlerle kötü ruhların dünya ile ayın arasına girmelerinin sebep olduğuna inanılır ve cinleri kovmak için aya yaylım ateşı açılırdı.

        1936 Ocak’ındaki ay tutulmasında hem silâh atan hem de “Arapça ezan okumak” gibi daha ağır suç işleyenler hakkındaki rapor (Cumhurbaşkanlığı Arşivi, 01009392-175).

        Diğer Yazılar