Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Malazgirt Savaşı’nın 948. yıldönümü münasebeti ile hem Malazgirt, hem de emsalsiz mezartaşlarının mekânı olan Ahlat günlerden buyana gündemde…

        Anadolu’nun Türkleşmesini sağlayan Malazgirt Muharebesi hakkında senelerden buyana konuşmuş, çok şey söylemiştik. 1071’deki savaş son senelerde gündeme eskisinden de yoğun şekilde geldi ve daha büyük kalabalıkların iştirak ettiği törenler yapılır oldu…

        Ama, Malazgirt’te seneler öncesinde başlamamız gereken son derece önem taşıyan bir başka işe henüz girişmedik: Batı’nın “Battlefield Archaelogy” dediği “Savaş Alanı Arkeolojisi” araştırmalarına…

        Bildiğimiz arkeolojinin yan dalı olan savaş alanı arkeolojisi aslında yeni, 1980’lerin başında Amerikalı arkeolog Douglas D. Scott’ın öncülük ettiği, sonraki senelerde de İngiliz akademisyenlerin geliştirdikleri bir bilim ve isminden de anlaşılacağı gibi savaşların meydana geldiği yerlerde araştırma yapılmasına dayanıyor. Son birkaç yüz sene içerisinde meydana gelen çarpışmaların ayrıntılarını ortaya çıkartabilmek için yüzeyin bir-iki metre derinine iniliyor, hattâ yeni savaşlar için toprağı birkaç karış kazmak bile kâfi geliyor ve araştırmalarda kazma-kürek yerine toprak altındaki ok, mızrak ucu, kılıç yahut tüfek gibi madenî objeleri tesbit eden sonarlardan da istifade ediliyor.

        1071’deki zaferin yıldönümünü her sene törenlerle kutluyoruz ama muharebe alanını, yani Selçuklu Sultanı Alparslan ile Bizans İmparatoru Romen Diyojen’in ordularının karşı karşıya gelip kıyasıya bir mücadeleye giriştikleri yerin tam olarak neresi olduğunu bilmiyoruz! Muharebenin cereyan mekânı olarak farklı yerler gösteriliyor, tahminler Malazgirt’te iki ayrı bölge üzerinde yoğunlaşıyor ama hepsi bu kadar, yani savaşın asıl yeri hâlâ karanlıkta…

        Malazgirt’te ilk arkeolojik çalışmayı 20. yüzyılın başlarında Harry Finnis Blosse Lynch adında hem gezgin hem de politikacı olan bir İngiliz yapmış, elde ettiği neticeler 1901’de çıkarttığı ve “Armenia Travels and Studies” yani “Ermenistan, Seyahatler ve Çalışmalar” isimli eserinde yayınlamıştı.

        Bahsin uzmanlarının yazdıklarına göre, Malazgirt’in arkeolojisi hakkındaki en önemli kaynak, yayınlanmasının üzerinden bir asırdan fazla zaman geçmiş olmasına rağmen hâlâ Liynch’in eseridir!

        DAHA O KADAR ÇOK MEKÂN VAR Kİ…

        Malazgirt’te savaş alanı arkeolojisi üzerinde çalışmalar başlatılacak olduğu takdirde muharebenin teknik tarafı hakkındaki bilinmezlerin ekseriyeti kısa zamanda ortadan kalkacaktır, üstelik sadece Malazgirt’de değil, daha pekçok savaş alanında da bu şekilde araştırmalar yapılması gerekmektedir.

        Meselâ, Eskişehir’in birkaç kilometre ilerisindeki Karacahisar’da…

        Karacahisar, mâlûm, Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk başkentidir! Söğüt’ten sonra ilk önce burası fethedilmiş ve Osman Gazi ilk hutbeyi burada okutmuştur.

        Rahmetli Prof. Halil İnalcık, savaş alanı arkeolojisi çalışmalarının başlamasından birkaç sene sonra, 1990’larda, Anadolu Üniversitesi’ni Karacahisar’da kazı yapmaya teşvik etmişti. Kazılar başladı, hattâ Halil Hoca ilerlemiş yaşına rağmen çalışmalara bizzat katıldı ve ilim adına dağ-tepe demeden yürürken şiddetli bir kalp krizi geçirdi. Ama bir müddet sonra kazı için ayrılan tahsisat bitti ve proje rafa kaldırıldı; anlı şanlı, servet ü sâmân sahibi ve aslî vazifelerinden biri bu gibi çalışmaları desteklemek olan Türk Tarih Kurumu projeye maddî destek vermeyi her nedense akıl edemedi!

        Anadolu Üniversitesi, Karacahisar kazılarını bir müddet önce tekrar başlattı ve bulunan ok uçları hakkında bir de araştırma yayınlandı…

        Malazgirt Muharebesi’nin hakiki mekânı hakkındaki tartışmaların benzeri, 1176’da Anadolu Selçukîleri’nin hükümdarı İkinci Kılıç Arslan’ın kumanda ettiği Selçuklu ve İmparatoru Birinci Manuel Komnenos’un başında bulunduğu Bizans kuvvetleri arasında meydana gelen ve Selçuklular’ın zaferi ile neticelenip Anadolu’nun kapılarının Türkler’e bir daha kapanmamak üzere açılmasını sağlayan Miryakefalon Savaşı hakkında da yaşanıyor…

        Tarih kitaplarının “Miryakefalon” dedikleri yerin nerede olduğunu bilmiyoruz ve hâlâ tartışıyoruz!

        Daha önce Denizli taraflarında, yahut Eğridir Gölü’nün etrafında veya daha başka yerlerde aranan Miryakefalon’un şimdi de Konya’da, Bağırsak Boğazı’nda olduğu söyleniyor. Bütün bu bölgelerde, özellikle de üzerinde daha fazla durulan Bağırsak Boğazı’nda arkeolojik çalışmalar yapılıp savaştan kalanların ortaya çıkartılması hâlinde Miryakefalon’un yeri bulunmuş demektir ve bütün bu tartışmalar sona erecektir!

        “Savaş alanı arkeolojisi” alâkanızı çekti ise, Amerikalılar’a ait History Channel’de 2000’lerin başında yayınlanan ve bazı bölümleri şimdi internette de bulunabilen “Battlefiels Detectives” , yani “Savaş Detektifleri” isimli belgesel serisini, özellikle de 1850’li senelerde Avrupalı müttefiklerimiz ile Rusya’ya karşı giriştiğimiz Kırım Savaşı ile alâkalı bölümü seyredin. Savaş alanı arkeologlarının Kırım Harbi sırasında yaşanan ama tarihlerimizde bahsedilmeyen bizimle alâkalı birçok hadiseyi nasıl ve hangi metodlarla ortaya çıkarttıklarını görüp hayret edersiniz…

        Ankara’daki bazı dostlarım, Malazgirt’te bu hafta başında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın da katıldığı törenlerinin ardından Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın önemli muharebelerin meydana geldiği arazilerde arkeolojik araştırmalar başlatmaya karar verdiğini söylediler…

        Bu karar son derece yerindedir ama araştırmalara sadece klâsik kazı heyetlerinin değil, muharebe meydanları konusunda uzmanlaşmış arkeologların da katılması gerekir fakat mesele işte burada: Şunun şurasında 30-35 senelik geçmişi olan bu bilim dalının Türkiye’de eğitimi yapılmıyor, uzmanımız yok, üniversitelerimiz de bu iş için gereken teknik teçhizata henüz sahip değiller.

        Dolayısı ile önceliğin bu işin uzmanlarının yetiştirilmesine verilmesi lâzımdır, zira Anadolu savaş meydanları bakımından mükemmel bir hazinedir!

        Malazgirt Ovası’nda güneşin doğuşu… Foto muhabiri arkadaşlar bu hafta yapılan törenler sırasında ovanın genel görüntüsünü çekmeyi maalesef düşünemedikleri için, bir arkadaşımın cep telefonuyla kaydedip gönderdiği bu romantik görüntüyü kullanıyorum.
        Malazgirt Ovası’nda güneşin doğuşu… Foto muhabiri arkadaşlar bu hafta yapılan törenler sırasında ovanın genel görüntüsünü çekmeyi maalesef düşünemedikleri için, bir arkadaşımın cep telefonuyla kaydedip gönderdiği bu romantik görüntüyü kullanıyorum.
        Malazgirt’in hemen yanıbaşında bulunan Ahlat’taki Selçuklu dönemi mezartaşları. Ahlat da, Malazgirt gibi modern arkeoloji için mükemmel bir çalışma alanıdır.
        Malazgirt’in hemen yanıbaşında bulunan Ahlat’taki Selçuklu dönemi mezartaşları. Ahlat da, Malazgirt gibi modern arkeoloji için mükemmel bir çalışma alanıdır.

        Diğer Yazılar