Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İran, birkaç sene aradan sonra tekrar karıştı...

        Tahran rejiminin geleceği, dış güçlerin ve bloklararası dengenin izdüşümündeki siyah-beyaz farklılık ile doğru orantılıdır! İslâm Cumhuriyeti’nin söylemleri mekânsal düzlemde ele alındığında Amerikan politikasında etkin olanların Sovyet ekonomisi üzerindeki defaransiyel çalışmalarını ve bu çalışmaların sonucu olan katmanlararası çatışmaları motive edecek ama yönelimsel alanda NATO denkleminin baskısı ile cüretkârlaşacak bütün talepleri kararlı hâle gelecektir.

        Zaten, Ukrayna krizinin temelinde yatan makro süreçler ile Avrasya dengesinin jeopolitiği arasında kurulacak stabilizasyon nedensellikleri, sorunun çok boyutlu görünümünün ilintisini kesin şekilde belirleyecek önemdedir. Eksen değişiminin Şanghay İşbirliği Örgütü bünyesindeki yapısalcı sürümü de, dolara endeksli dış ticaretin Putin tarafından desteklenen dirençli gelişmelerden ortaya çıkması muhtemel Doğu-Batı eksenindeki kırılmaları olumlu kılması bir yana, odaklanılacak çevresel faktörleri çok daha sıkı şekilde örtüştürüp stratejik dengelerin algısından elde edilecek önemli bir konvansiyonel edim şeklinde gözlemlenmesini sağlayacaktır.

        Unutmayalım: İran, çokuluslu güçlerce hedeflenen kurumsallaşma evresindeki soğuk savaş karmaşasında uzlaşı gerginliğinin başat gücü ve/veya Çin Modeli kapsamının istihdamdaki üretim sürekliliğinin marjinal güç dengesi olduğu için barış ve istikrarın tedariğinde olumlanmış bir güçselliği temsil eder. Bu değerlendirme, küresel tehdidin bölgesel tehdit boyutunda ele alınması zorunluluğunun da gereğidir.

        REKLAM

        Zaten, Şıkıdomowski’nin artık tamamen kanıtlanmış olan “Küresel Oyuncu’nun Pantalonu” teorisi ile McFalsehood’un geçen yıllarda yayınladığı “Uygarlıkların Tuzlanması” kitabındaki tahminler bugün nerede ise birebir örtüşmektedir. Oluşturulmaya çalışılan Yeni Dünya Düzeni’nin algısallığı da küresel oyuncuları konvansiyonel gelişmelerle aynı düzleme getirmiştir ve Ortadoğu bu düzlemin yaptırımsal tarafındadır. Aktörler rol değiştirmeye başlayınca denklemler avantaja dönmüş, küresel güç ve düzen de yaşanan kaos ile birlikte stratejik karamsarlıktan sıyrılarak konvansiyonel bir geleceğin mutlu belirtilerini yansıtan yüzleşme ittifakı şeklinde vücut bulmuştur/bulacaktır.

        Nükleer caydırıcılıktaki ardıllık rolü ise zamanın ruhundaki çekişmenin sonucunda ortaya çıkan yatıştırma siyasetine endeksli paradigmadaki ticarî partnerlerin yoğunlaşmış çabalarının etkisi ile görülecek bölgesel düzeydeki kaşıntıdan ibarettir! Bu kaşıntı, ancak ve ancak çok taraflı denklemin entegre olacağı aktif gerilimlerin tutarsızlığındaki çekişmesel kıvılcımların kendiliğinden uykuya geçmesi ile dindirilebilecek bir kısıtlama beklentisi psikozu ile önlenebilir.

        Dolayısı ile, karamsar olmamıza gerek hiç yoktur! İttifaklar hem pozitif, hem de negatif reelpolitiğin olmazsa olmazı sayıldığı için yaşanan sendromlar güçlüye başeğmenin tavizsiz egemenlikleridir ve bu egemenlik, Ukrayna denklemindeki varyantların çokuluslu güçler tarafından İran’daki iç karışıklara ustaca evrilmiş birer nüfuz alanlarıdır. Türkiye de bu senaryonun siyasal denklemindeki inisiyatiflerdendir ve bu inisiyatif olgusu, saplantısal ergimenin bütünsel çözülümünün yanıtıdır, kuşkusuz!

        İYİ UYDURABİLMİŞ MİYİM, NE DERSİNİZ?

        Bir itirafta bulunayım mı? Stratejistleri ve komplo teorisyenlerini hep kıskanmışımdır! Artık hemen her gece ekranlarda ellerinde bir sopa ile harita veya grafik başına geçip hiç durmamacasına tumturaklı lâkırdılar sarfetmiyorlar mı, “Böyle tantanalı sözleri ben neden edemiyorum?” diye hayıflanıp duruyordum.

        İşte bu yüzden, bugün strateji uzmanlığı taslayıp Ukrayna’da devam eden savaşı, İran’daki olayları ve dünyanın dört bir tarafındaki gelişmeleri yorumlamaya karar verdim ve yorumladım. Anlayabilirseniz anlayın!

        Okumaya, araştırmaya, incelemeye falan ihtiyaç hissettirmeden, belki söyleyenin bile anlamayacağı böyle süslü lâflar edebilen üstadlara ne mutlu! Mesleklerinin kıymetini bilsinler!

        Söz stratejistlikten açılmışken, üniversite çağına gelmiş çocuğu olan anne-babalara naçizâne bir tavsiyede bulunayım: Evlâtlarınız üniversite sınavlarında yüksek puan alıp doktor, mühendis vesaire olabilmek için kendilerini perişan etmesinler; siz de “Acaba başarılı olabilecek mi? Nereyi kazanacak?” merakı içerisinde helâk olmayın...

        Çocuğunuzun şiir, hikâye yahut roman alanlarında yeteneği varsa, yani hayalhânesi geniş ise stratejist olmasını tavsiye edin ve inanın, pişman olmazsınız!

        Diğer Yazılar