Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        SURİYE'de aylardan buyana yaşanan iç çatışmalar artık Şam'a kadar uzandı ve geçen gün patlayan bombanın Savunma Bakanlığı ile istihbaratın ileri gelenlerini ortadan kaldırmasından sonra başkente sevkedilen birlikler tam bir insan avı başlattılar.

        Herşeyin tam bir kaosa döndüğü Suriye'den son haftalarda gelen haberlerde, Beşşar Esed'e bağlı birliklerin birçok kentte, özellikle de Halep, Hama ve Humus'ta rejim karşıtları ile çatışmaya girdikleri ve çok sayıda sivilin hayatını kaybettiği söyleniyordu.

        Katledilen sivillerin kim olduklarını bilmem hiç merak ettiniz mi?

        Etmediniz yahut bilmiyor iseniz söyleyeyim: Çoğu Türkmen'dir, yani soydaşlarımızdır!

        Suriye ile ilgili çok önemli bir tarihî gerçeği uzun zamandan buyana gözardı ettik, 11. asırda Asya'dan ve İran taraflarından aşiretler halinde batıya yürüyen Türk aşiretlerinin Anadolu'dan önce Irak ile Suriye'ye gitmiş olduğunu unuttuk.

        MALAZGİRT'İN ARDINDAN

        Türk aşiretleri bu büyük yürüyüş sırasında önce Irak ile Güneydoğu Anadolu'ya yerleşmiş, Anadolu'nun iç kısımlarına daha sonra geçmişler, bir kısmı da Malazgirt Savaşı'nın ardından ve Alparslan'dan sonra tahta geçen Melikşah'ın iktidar yıllarında Uvakoğlu Atsız'ın liderliğinde Suriye'ye gitmişlerdi. Buraya yerleşen Türk boylarının en kalabalık grubunu daha sonra "Şam Bayatları" adı verilen Türkmen aşireti teşkil ediyordu.

        Oğuz boylarından Bayatlar'ın kolu ve göçebe olan ve "Halep Türkmenleri" de denen Şam Bayatları, Halep ve çevresini yurt edindikten sonra bazıları hem Selçuklu, hem de Osmanlı devirlerinde kış aylarını Halep taraflarında geçirir ve her yaz yaylaya çıkmak için Sivas'a uzanır oldular. Bu gidiş-gelişler göçebe vergi tahsil etmek ve asker sağlamak maksadıyla aşiretlerin zorunlu iskâna tabi tutulmalarına kadar yüzyıllarca devam etti. Bayatlar'ın yanısıra Suriye'ye onlarla beraber giden Salur boyu da yine asırlarca Halep ile Sivas arasında mekik dokudu. Üsküdar'daki Valide camilerinden biri için hazırlanan vakfiyenin en önemli gelir kaynağını, mecburî iskânların ardından bu iki aşiretten alınmaya başlayan vergiler teşkil edecek, aşiretler kayıtlara "Yeniil" diye geçeceklerdi.

        Suriye'de bugün iki milyonun üzerinde olduğu tahmin edilen Türkmen nüfusun 1.5 milyon kadarı kendisini doğrudan doğruya "Türk" sayar ve bir milyon civarındaki Suriye vatandaşının anadili de zaten Türkçe'dir. Türkmen nüfusun en yoğun olduğu yer Halep'tir; Halep'i Humus, Lâzkiye, Rakka ve Deraa takip eder, 1967 savaşından buyana İsrail'in işgali altında bulunan Golan Tepeleri ile Lübnan'ın Trablus şehrindeki Türkmen nüfus da Bayat aşiretinin mensuplarıdır.

        ACABA NEDEN SUSTUK?

        Bütün bu yazdıklarımı, şimdi bir başka şekilde ifade edeyim: Beşşar Esed'e bağlı ordu birliklerinin günlerden buyana başta Halep olmak üzere Hama ile Humus'ta katlettikleri ve haberlerde "isyancı", yahut "rejim karşıtı" olarak geçen muhalif Suriyeliler'in büyük çoğunluğu Bayat ve Salur aşiretinin mensuplarıdır, yani Türk'türler!

        Bağdat rejiminin bundan senelerce önce Irak Türkmenleri'ne karşı giriştiği katliamlara karşı pek bir şey yapamamış olsa da hemen her zaman sesini yükselten Türkiye, Suriye'deki soydaşlarımızın bugünlerde uğradığı kanlı felâketler karşısında sesini artık nedense yükseltmiyor.

        Ben, Beşşar Esed'in canlarından ettiği o muhaliflerin "bizden" olduklarını bir hatırlatayım dedim...

        Diğer Yazılar