Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        SEÇİMLERİN hemen ardından, Antalya'da bir "belge yakma" hadisesi yaşandı. Seçimi kazanan AK Partili başkan adayı Menderes Türel, CHP'nin adayı ve bir önceki belediye başkanı Mustafa Akaydın'ın sonuçların gelmesinden hemen sonra çok sayıda belgeyi bir şantiyede imha ettirdiğini ileri sürdü ve iddia maalesef doğru çıktı.

        Ama, Antalya'da yaşanan tartışmanın çok daha önem taşıyan bir başka tarafı var:

        Yakılan evrak AK Partili adayın iddia ettiği şekilde yolsuzluklarla ilgili belgeler, yahut CHP'li eski başkanının söylediği gibi "yer açmak" için imha edilmiş gereksiz dokümanlar olabilir, önemli değil... Önemli olan dünya kadar belgenin "Bunlar işe yaramıyor" denerek ateşe verilmesidir ve resmî belge imhası böyle "Götür oğlum, şunları yak!" diye buyurmakla olmaz!

        Olamaz, zira imha edilebilecek olan resmî belgelerin ortadan kaldırılma yöntemi 3473 sayılı "Muhafazasına Lüzum Kalmayan Evrak ve Malzemenin Yokedilmesi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun" ile bu kanunun uygulanma şeklini göstermek

        maksadı ile hazırlanmış olan yönetmelikle ve genelgelerle belirlenmiştir.

        KANUN, BAKIN NE DİYOR

        Sözkonusu kanunun birinci maddesinde "Bu kanunun amacı, genel ve katma bütçeli dairelerle (saklama, ayıklama ve imha işlemleri kendi mevzuatına tâbi olmak kaydıyla Cumhurbaşkanlığı, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Genelkurmay Başkanlığı, Millî Savunma Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Millî İstihbarat Teşkilâtı hariç) mahallî idareler, üniversiteler ve bunlara bağlı sabit ve döner sermayeli kuruluşlar, kamu iktisadî teşebbüsleri, özel kanunlarla kurulan kamu bankaları ve teşekkülleri elinde bulunan ve arşivlerinde arşiv malzemesi ve arşivlik malzeme niteliği taşımayan, muhafazasına lüzum görülmeyen, yokedilecek evrak ve her türlü malzemenin, ayıklama ve imha işlemlerine dair usul ve esasları düzenlemektir" denmekte, daha sonra bu iş için kurulacak komisyonlar, hangi evrakın imha edilebileceği ve imhanın ne şekilde yapılacağı konuları ayrıntıları ile anlatılmaktadır.

        Dolayısı ile seçimi kazanmış yahut kaybetmiş olsun, bir belediye başkanının "Bu belgeler lüzumsuzdur, bir işe yaramazlar, götürüp yakın" deme hakkı ve yetkisi yoktur! Antalya örneğinde olduğu gibi böyle hareket eden başkanlar hem kanuna, hem de tarihe karşı suç işlemiş sayılırlar.

        BİR DÖNEME EL-FATİHA!

        Meselenin hukukî boyutunu hukukçulara bırakıp tarihî sorumluluktan bahsedeyim:

        Antalya'nın eski belediye başkanı Mustafa Akaydın, yakılan evrakın belediye meclisi gündemleri, kullanılmayan projeler, bütçe ve imar ile ilgili belgeler ve belediye meclisinde meclis üyelerine dağıtılan dokümanlardan ibaret bulunduğunu, yani "önemsiz" ve "çöp" olduğunu söyledi ve "Önemli evrakı yokedecek kadar salak değilim" dedi.

        Şimdi, bundan çok seneler sonra bir tarihçinin, mimarın yahut başka bilimsel disipline mensup bir araştırmacının 2010'lu senelerin Antalyası hakkında, meselâ şehrin geleceği konusunda belediye meclisinde yapılan görüşmeleri incelemek istediğini düşünelim...

        Böyle bir çalışmayı yapamayacak, yahut yapsa bile çabası eksik kalacaktır, zira Antalya'nın sabık belediye başkanı şehrin tarihi kayıtlarının bir bölümünü alevlere teslim etmiştir!

        Meselenin daha da acı bir tarafı var; o da şehrin bir döneminin tarihini ateşe atan kişinin öyle sokaktan alınıp belediyenin başına geçirilmiş cahil biri değil, genel cerrahi profesörlüğü, üniversite rektörlüğü ve üniversitelerarası kurul başkanlığı yapmış bir bilim adamı olması...

        Siyaset, bizde işte budur! Unvan sahibi koskoca bilim adamları bile gün gelir, akademik mantıklarını bir tarafa bırakır ve politikanın getirdiği hırsın neticesinde şehrin tarihini böyle ateşe atarlar!

        Diğer Yazılar