Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Seçimler yapıldı, bitti, sonuçlar hakkında bir-iki yerde tartışmalar hâlâ devam ediyor ama gerginlik neyse ki bitti gibi ve normal hayatımıza yavaş yavaş dönmeye başladık...

        Bizde hemen her seçimin ardından neredeyse bir asırdır vârolan tartışmaların temelinde ya seçmenin sopa zoruyla iktidar partisine oy vermeye zorlanması yahut oyların çalınması veya tutanakların değiştirilmesi iddiaları yatar...

        Ama uzak diyarlardaki bazı memleketlerde, meselâ Afrika taraflarında seçimlerin gündeme gelmesi ile beraber bir başka tartışma daha başlar: Adayların iktidar için yaptırdıkları büyüler ve iktidarın büyü sayesinde elde edildiği iddiaları...

        BÜYÜYE KURULU HAYATLAR

        Bu “seçim ve büyü” tartışmaları konusunda iki Afrika ülkesinden, Benin ile Fildişi Sahili’nden birer örnek vereyim:

        “Benin”, Afrika’nın bir ucunda, beş milyon nüfuslu ufak, fakir bir ülkedir. Kişi başına, yılda sadece 1500 küsur dolar düşer. Eski bir Fransız sömürgesidir, önceki ismi “Dahomey”i bağımsız olduğu 1960’tan sonra, “Benin”e çevirmiştir.

        Beninliler, yediden yetmişe “cucu”yla uğraşırlar. “Cucu”, “Afrika büyüsü” demektir ve dünyanın en güçlü cucu üstadları, Benin’de yaşarlar. Cucu günlük hayattan siyasete, ekonomiden dış politikaya kadar heryere ve herşeye hâkimdir.

        DİNİNİ DE DEĞİŞTİRDİ

        Bundan seneler önce Benin’e gitmiştim. Gazetede cucuyu anlatan bir dizi yapmak için Afrika’yı baştanbaşa turluyordum ve Nijerya’dan binbir zorlukla, Benin’in başkenti Porto-Novo’ya geçmiş, kapı kapı dolaşıp büyücülerle konuşmuştum.

        Benin, 1960’tan sonra tam beş darbe yaşamış, iktidarı 1972’de Ahmed Kereku almış ve Benin’i tek partili komünist bir diktatörlük haline getirmişti. Bankaları kapatmış, parayı pula çevirmiş ve ekonomi öyle berbat bir hal almıştı ki, Kereku çare olarak önce Marksizm’den vazgeçtiğini ilân etmiş, hattâ dinini bile değiştirip kâğıt üzerindeki Hristiyanlığını bırakıp Müslüman olmuş ve 1991’de serbest seçimlere gitmek zorunda kalmıştı.

        FRANSIZLAR KURTARDI

        Seçimi, rakibi Nicephore Soglo kazandı. Soglo, sonuçların açıklanmasından tam bir gün sonra, rengârenk boyanmış binlerce kişinin katıldığı davulların refakatindeki danslı merasimlerle başkanlığı devralıp sarayına yerleşti ama hemen o gece hastalandı, Fransa’dan gelen bir hastahane uçağına bindirilip Paris’e yollandı. Haftalarca yoğun bakımda kaldı ve hayata zor belâ döndürüldü...

        Hastalığının sebebi, büyü idi! Eski diktatör Ahmed Kereku, kabilesinin büyücülerini işbaşına çağırıp cucu yaptırmış ve çiçeği burnunda başkanı öteki dünyanın eşiğine kadar göndermişti. Fransızlar’ın o dünyanın eşiğinden geri çevirdikleri Nicephore Soglo tehlikeyi atlatır atlatmaz memleketine döndü ve bu defa kendi büyücülerini koşuşturdu. Cumhurbaşkanlığı sarayında hemen her gün büyüler yaptırdı ve beş yıl boyunca iktidarda kalmayı başardı...

        Ama, 1996’da yapılan seçimleri kaybetti, iktidarı eski başkan Kereku’ya terketmek zorunda kaldı, zira Kereku büyü işini daha da büyütmüş, artık “erdiğini” ve hattâ “Allah ile konuştuğunu” ve Benin’i de “Allah’ın cenneti yapacağını” vaadetmiş; kabilesinin büyücülerini de harıl harıl çalıştırıp seçimleri kazanmıştı.

        Ahmed Kereku, 1996’ya kadar işbaşında kaldı ve Beninliler’e göre cucu yani büyü kuvveti ile aldığı iktidarı ancak yaşı ilerleyince bırakmak zorunda kaldı.

        Benin’deki büyü mücadelesine benzer bir hadise, 2011’de Batı Afrika’daki eski Fransız sömürgesi Fildişi Sahili’nde yaşandı!

        ‘CADI’ FIRST LADY

        2010 Kasım’ında yapılan genel seçimleri muhalif lider Alassane Ouattara kazanmış ama on sene boyunca Fildişi Sahili’nin başında olan Laurent Gbagbo seçim sonuçlarını iptal etmiş ve iktidarı bırakmamıştı.

        Ülke birbirine girdi, Fransa kargaşanın büyümesi üzerine başkent Abidjan’a birlikler sevketti ve seçimleri kazanan Alassane Ouattara 2011 Nisan’ında Fransız askerlerinin desteği ile Laurent Gbagbo’yu alaşağı etti. Başkanlık sarayı ele geçirildiği sırada bir de rezalet yaşandı, Ouattara’ya bağlı askerler gözaltına aldıkları sabık lider Laurent Gbagbo’nun karısı Simone’u taciz ettiler ve bol bol “taciz hatırası resmi” de çektirdiler.

        Darbe sonrasında Gbagbo ile karısı Simone’u zindana attılar, çift hâlâ zindanda ama Simone siyasî faaliyetleri yüzünden suçlanmıyor, “ülkenin en büyük cadısı” olduğu için hapiste tutuluyor, üstelik bu konuda oldukça sağlam kanıt bulunduğu da söyleniyor.

        Sözkonusu kanıt, başkent Abidjan’ın dışındaki çalılıkların arasında ele geçirilen büyü malzemesi!

        Fildişi Sahili’nin yeni lideri Alassane Ouattara’ya bağlı bir grup asker, Simone’un kırsal bölgede bir kaidenin üzerine yerleştirip çalıların arasına gizlediği küçük bir sütun bulmuşlar, sütunu kırmış ve içerisinde kanlara bulanmış elbise parçaları olduğunu görmüşlerdi.

        OY PUSULASININ RENKLERİ

        Sütun “başcadı” Simone Gbagbo’nun hükmettiği ruhların ve güçlerin mekânı, kanlı elbise parçaları da rakiplerini kahretmek için yaptığı büyüler idi. Ama, yeni lider Alassane Ouattara’nın büyücüleri Simone’dan daha güçlü çıkmış ve hem Simone’un, hem kocası Laurent’in, hem de cucu için dikilmiş gizli sütunun sonunu getirmişlerdi.

        Ve son olarak, Afrika’da cucudan istifade edilerek sık sık yapılan bir seçim oyunu:

        Cucuda renkler iyi ve kötü diye ikiye ayrılırlar... İktidar partisi seçim pusulasına kendi amblemini iyi, öteki partilerin amblemini de kötü kabul edilen renklerdeki kâğıtlara bastırır. Muhalif partiye oy verecek olan seçmen sandık başında uğursuz rengi görünce geri dönmek ister ama tam o sırada tepesine dikilen polis “Oy kullanmamak suçtur” deyip kafasına copunu indirince adamcağız yeniden sandığa döner ve kötü rengi eline alamadığı için iyi renge, yani mecburen iktidar partisine oy verir...

        İşte, dünyanın başka yerlerinde seçimler sırasında bu işlerle de uğraşılıyor; dolayısı ile seçim dönemlerinde tek derdimizin oy sayımı anlaşmazlıklarından ibaret olmasını öpüp de başımıza koyalım!

        Amerika’da ‘vudu’ denen kara büyüye Afrika’da ‘cucu’ derler

        Türkçe’de “kara büyü”, Afrikalı Amerikalılar arasında “vudu”, Afrika’da da “cucu” denen inanç sadece büyü değil, bir bilgiler sistemidir.

        Bu sistemde din, inanç ve varlık kavramları derinlemesine yeralır. Cucu ile uğraşacak olanlara tabiat güçleri derinlemesine öğretilir, günümüzün şartlarına ve ihtiyaçlarına uyarlanır ve bilgiler sistemi işte bu noktada büyü ile buluşur.

        YORUBA KABİLESİ

        Cucunun Afrikalılar’ı ilgilendiren tarafı da artık sadece bu yönü, yani tabiat kuvvetlerini kullanarak geleceği etkileyebilme gücüdür... Neticede, ortaya iki sektör çıkar: Her anını büyüye ve “balalau” denilen cucu ustalarına dayamış bir yaşam sistemi ile bu talebi karşılayan geniş bir büyücülük sanayii...

        Artık tamamen bir “büyü ekolü” halini almış olan cucunun en büyük üstadları, Nijerya ile Benin’in gerçek sâkinleri olan Yoruba kabilesidir... Büyücü herhangi bir dine mensup olabilir, yani din ile cucu birbirlerinden tamamen ayrı şekilde mütâlâa edilir ve Müslüman, Hristiyan yahut Paganist olması cucunun önünde engel teşkil etmez.

        KÂBE VE HAZRETİ İSA

        Afrika’nın birçok ülkesinde büyücülük zaten serbesttir ve büyücülerin evlerinin duvarları Hazreti İsa’nın tasvirlerinin yanında Kâbe resimleriyle, Mekke manzaralarının hemen altında Kudüs’teki Ağlama Duvarı’nın tablolarıyla yahut Meryem Ana çizimleriyle doludur...

        Cucu üstadının müşterileri de sadece sıradan insanlardan ibaret değildir, en üst seviyedeki politikacı bile “balalau”ların önünde elpençe divan durur; zira iktidarın gerçek gücünün cucu babalarında olduğunu herkes gayet iyi bilir. Siyasî mücadele sadece dünyada değil aynı zamanda kutsal ruhlar arenasında yapılmaktadır...

        MADMAZEL AYELALA

        Diyelim ki, kabilenizin reisi olmak istiyorsunuz... Oralarda bol bulunan ve usta bir vantrilog olan büyücüyle beraber Ayelala’nın huzuruna çıkıp iyi bir adak adayacaksınız. Adağın mutlaka kendisini değil, tutarı kadar doları tanrıçanın hemen altındaki ıvır-zıvır yığınının içine bırakmanız kâfi... Gerisini yanınızdaki büyücü, yani cucu üstadı olan “balalau” halledecek... Bitmek tükenmez dualar okuyup hoplaya-zıplaya danslar edecek, bir yerinizi kesip birkaç damla kan akıtacak ve “Ayelala isteğini kabul etti... Şef olmaya hazırlan” diyecek ve birkaç yüz dolarınızı daha alacak...

        Meraklısı için, Ayelala’nın adresini vereyim... Nijerya’nın başkenti Lagos’tan Sokota taraflarına uzanan anayolun 40. kilometresindeki bir köyde ikamet ediyorlar... Zaten 35. kilometreden sonra, kime sorsanız yerini gösterirler...

        Diğer Yazılar