Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        KÜLTÜR Bakanlığı bundan seneler önce, İstemihan Talay'ın zamanında bandrol uygulaması başlatmıştı ve uygulama hâlen devam ediyor...

        Yayınevi sahibisiniz ve yeni bir kitap mı çıkartacaksınız? Bakanlığa başvuruyor, çıkartmak istediğiniz eserin yayın haklarını yazarından yahut yazar hayatta değil ise vârislerinden almış olduğunuzu belgeliyor ve bakanlığın verdiği baskı adedi kadar bandrolü kitabın arka kapağına yapıştırıyorsunuz.

        Aynı uygulama müzik ve görüntü yayıncıları için de sözkonusu... Müzik CD'si veya bir filmin DVD'sini çıkartmak isteyen ticarî kuruluşlar da bandrol alarak CD'lere ve DVD'lere yapıştırmak zorundalar.

        Bandrol uygulamasının maksadı telif haklarındaki muhtemel istismarların önüne geçmek ve daha da önemlisi, korsan yayıncılarla mücadele edebilmekti. Etik kurallara uymayan ve ticarî ahlâka uygun tarzda hareket etmeyen bazı yayınevlerinin yazarları ve vârisleri mutazarrır etmelerinin önü bu yolla bir yere kadar alındı ama korsan yayıncılığın önüne pek geçilemedi. Herhangi bir kitap çok satıp listelere girdiği anda, korsan baskıları kaldırımlarda hemen arz-ı endâm ediyor.

        VÂRİSİNİZ YOKSA YANDINIZ!

        Ama, bandrol konusunda başlatılan bir başka uygulama hem yayıncılığın, hem de okuyup öğrenmenin önünde aşılması imkânsız bir engel teşkil ediyor: Hayatta olmayan ve vârisi bulunmayan yazarların eserlerinin yayınlanmasının imkânsızlaşması!

        Yazarlar ve besteciler gibi eser sahiplerinin telif hakları 70 yıl ile sınırlıdır, yani eser sahibinin ölümünden 70 sene sonra o eserin bütün hakları kamuya ait olur, serbestçe basılıp yayınlanabilir ve yayıncıların telif hakkı ödemek gibi bir yükümlülükleri kalmaz.

        Daha açık anlatayım: Bundan 40 sene önce vefat etmiş bir yazar düşünün... O yazarın eserini yeniden basmak isteyen yayınevi vârislere müracaat eder, telifi öder, hazırladığı belgeleri göstererek bakanlıktan bandrolü alır ve kitabı yayınlar. Ama yazar şayet 70 sene veya daha önce vefat etmiş ise herhangi bir telif meselesi sözkonusu değildir, eserleri serbestçe basılabilir.

        Sıkıntı işte burada, ölümlerinin üzerinden 70 sene geçmemiş, yani telif hakkı süresi devam eden ama vârisi bulunmayan yazarların eserlerinin yayınlanmasında!

        Kültür Bakanlığı'nın böyle durumlar için bundan birkaç sene öncesine kadar makul bir uygulaması vardı: Yazarın yahut bestecinin vârislerine ulaşamayan yayıncılar notere taahhütname bırakır, vârislerin ortaya çıkması hâlinde derhal ödeme yapacaklarını peşinen kabul eder ve taahhütnameyi göstererek kanunen şart olan bandrolleri alabilirlerdi.

        Uygulama yakın zamanda değiştirildi, notere taahhütname bırakma usulü kaldırıldı ve yayıncının vârisleri arayıp bulması ve hepsinden muvafakat belgesi getirmesi şartı kondu!

        TEK BİR TEBLİĞ KÂFİ!

        Yayınlanması gereken, hattâ şartolan birçok önemli eser, şimdi işte bu yüzden yayınlanamıyor. Bakanlık, vârislere bir türlü ulaşamayan yayıncının hazırlayacağı taahhütnameyi kabul etmiyor; hattâ yazar veya besteci vâris bırakmadan vefat etmiş olsa bile bakanlığı ikna etmek mümkün olmuyor ve dolayısı ile bandrol alınamadığı için dünya kadar önemli eser artık bir köşede unutulmaya terkediliyor.

        Pek ahlâkî şekilde çalışmayan bazı yayıncılar gerçi işin kolayını bulmuşlar: Eserini çıkartmak istedikleri ama telif süresi henüz dolmamış olan yazarın ölümünün üzerinden 70 seneden fazla geçtiği yolunda uydurma bir beyan yahut belge ile bakanlığı ikna edip bandrol alabiliyorlar ama ciddî yayıncılar elleri-kolları bağlı oturmak zorundalar!

        Birçok önemli eserin yeniden hayat bulmasının, okuyup öğrenmenin ve bilginin yaygınlaşmasının önündeki bu büyük engeli kaldırmanın yolu, aslında gayet basit ve öyle kanun değişikliğine falan da gerek yok. Çözüm, Kültür Bakanlığı'nın birkaç satırlık bir tebliğ yayınlayıp notere taahhütname bırakılması uygulamasını yeniden başlatmasından geçiyor, o kadar!

        Diğer Yazılar