Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BAŞBAKANLIK'ın 1915'te can veren Ermeniler için önceki gün yayınladığı taziye mesajı, Türkiye'nin Ermeni meselesi konusunda 1915'ten buyana yaptığı en önemli politika değişikliğidir.

        Ankara'da bazı resmî kurumlarda Ermeni meselesi hakkında senelerden buyana faaliyet gösteren bazı "masa"lar vardı. Bu "masa"larda görevlendirilen zevât yıllardır yayın yapar ama yayınlarının hiçbiri bu konu ile alâkalı dışarıdaki çevrelerde ses getirmez, hattâ ciddiye bile alınmazdı. Zira yaptıkları yayınların muhatabının diaspora yahut Ermeni meselesi ile alâkadar olan kuruluşlar değil, Türkiye, Türk kamuoyu, hattâ sokaktaki vatandaş olduğunu zannederlerdi. Yazıp söylediklerinin temelinde "Âââh bu Ermeniler yok mu? Yüzbinlerce Müslüman'ı katlettiler! Siz etrafta '1915', 'tehcir' yahut 'soykırım' falan denmesine bakmayın; biz onları değil, onlar bizi kestiler. İşte, meselenin aslı budur!" gibisinden tuhaflıklar vardı. Başımızı kuma gömmüş, Ermeni meselesini ucuz bir "cesed sayma" seviyesine indirmiştik!

        HANGİSİNE ÜZÜLECEKSİNİZ?

        Üstelik, kendi kendimize çalıp söylemekle meşgul olduğumuz tuhaflıklarla dolu bu teraneler, asıl muhatabın dışarıda olduğu hatıra getirilmeden ve soykırım suçlaması sanki Türk kamuoyu tarafından yapılıyormuşçasına seneler boyu ısıtılıp ısıtılıp önümüze sürüldü. Yıllarca devam eden ve hiçbir işe yaramayan böylesine gariplikler neticesinde doğru dürüst karşılığını bir türlü veremediğimiz soykırım iddialarının dallanıp budaklanmasına mı esef edersiniz, senelerin boş yere akıp gitmiş olmasına mı üzülürsünüz, yoksa israf edilen dünya kadar paraya mı?

        Mensuplarının geçim kaynağı olmaktan ve emeklilik imkânı sağlamaktan başka bir işe yaramayan bu "masa"ların faaliyetine birkaç sene önce sessiz sadasız son verildi ve Ermeni meselesi üzerinde ciddî şekilde çalışılması maksadı ile Başbakanlık bünyesinde yeni bir oluşuma gidildi.

        Önceki gün yayınlanan taziye mesajı, bu politika değişikliğinin neticesidir.

        Ermeni meselesi konusunda yayın yapmış bir kişi olarak her vesile ile ifade ettiğim görüşümü tekrar edeyim: 1915'te verilen kararların son derece acı, hattâ acıdan da öte neticeler getirmiş olduğunu kimse inkâr edemez ama tehcir o zamanın şartları içerisinde bir mecburiyetten, savaş içerisindeki devletin nefis müdafaasından ibarettir. Türkiye'nin geçmişinde Ermeni iddiaları, özellikle de soykırım suçlaması ile ilgili olarak korkmasını, endişe etmesini ve bu yüzden birşeyleri gizlemeye çalışmasını gerektirecek bir günahı yoktur. Sadece diaspora değil, o grupların memleket içerisindeki gönüllü mensupları da konuyu istedikleri kadar eğip bükerek, kıvırarak, kıvırtarak, yahut oradan-buradan dolandırarak binbir zorlama ile soykırım kavramına bağlamaya ne kadar çalışırlarsa çalışsınlar netice alamazlar; zira aynı çabalar 1920'lerden bugüne defalarca gösterilmiş ama hukukî bir sonuç vermemiştir.

        ASIL ŞİMDİ BAŞLIYOR

        Önceki gün yapılan açıklama, Ermeni meselesi konusunda senelerdir çekingen kalan ve mâlûm "masalar"ın mensupları tarafından hiç durmadan yanıltılan devletin artık kendine güvenini kazandığını ve arşiv, cesed sayma yahut "ben öldürmedim-sen öldürdün" gibisinden eskimiş ve yanlış müdafaa taktiklerinin bir tarafa bırakıldığını gösteriyor...

        Son açıklama diasporayı ikna edecek mi? Tabii ki hayır! Zira, Ermeni meselesinin tamamen hallinin imkânsızlığı bir tarafa, 1915 olaylarının bugün bir de ekonomik boyutu vardır. Tehcir meselesi bizde kısa bir zaman öncesine kadar nasıl dar bir çevre için ekmek parası hâlini almış ise, aynı durum diaspora için de sözkonusudur; üstelik çok daha büyük ve geniş bir sistem şeklindedir ve diaspora bu çarkın dönüşünün devamı için her zaman talepkâr olup gerginliği devam ettirmek mecburiyetindedir.

        Dolayısı ile Başbakanlık'tan dokuz dilde yapılan son açıklamanın bu işin çözümünü kolaylaştırdığını zannetmeyin; asıl iş şimdi başlıyor!

        Diğer Yazılar