Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dün, bize yüzbinlerce şehid ile koskoca bir imparatorluğa mâlolan ve Birinci Dünya Savaşı’na girişimizin ilk adımını teşkil eden bir hadisenin, Almanya ile uğursuz bir ittifak anlaşması imzalamamızın tam 100. yıldönümü idi...

        Sadece zaferlerle öğünüp mağlûbiyetlerimizi hatırlamamak ve hattâ unutmaya çalışmak millî âdetlerimizden olduğu için, bize koskoca bir imparatorluğa mâlolan Birinci Dünya Savaşı’nın 100. yıldönümünün geldiğini hâlâ farketmedik. Üstelik 2 Ağustos tarihinin Almanya ile imzaladığımız ve savaşa girişimizin ilk adımı olan uğursuz ittifak anlaşmasının tam 100. yıldönümü olduğunu da hatırlamadık.

        GEÇMİŞTE uğradığımız yenilgileri hatırlamamak, mağlûbiyetler tarihini ders kitaplarından ve hattâ hafızamızdan bile silmek, asırlardan buyana değişmeyen âdetlerimizdendir...

        Bu yüzden dün tarihimizdeki en büyük yenilgilerimizden birinin başlangıcı sayılan bir anlaşmanın, 2 Ağustos 1914’te Almanya ile imzaladığımız “İttifak Muahedesi”nin 100. yıldönümü olduğunu da hatırlamadık...

        YİRMİ BEŞ SENELİK ÖRNEKLER

        Tarih bizim için sadece şan, şöhret, fetihler, zaferlerle dolu mutlu günler, yani parlak bir mâzi demektir; galibiyetler her zaman bilinip baştâcı edilir ama aynı geçmişte sık yaşadığımız yenilgilerin bahisleri bile geçmez. Mağlûbiyetlerin getirdiği dertlere, sıkıntılara ve hattâ belâlara uğrayan millet sanki biz değilmişiz gibi bahsedilmelerinden bile çekinilir.

        Son yirmi beş seneden birkaç örnek vereyim:

        1999, Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünün ve parçalanmasının en önemli dönüm noktalarından olan Karlofça Anlaşması’nın 300. yıldönümü idi. Anlaşmada imzaları bulunan memleketler aradan üç asır geçmiş olmasına rağmen kendileri için de son derece önem taşıyan ve bir çeşit zafer belgesi olan metnin imzalanmasının yıldönümünde toplantılar yaptılar, sergiler açtılar ve çeşit çeşit etkinlik düzenlediler. Biz ise tarihimizin dönüm noktalarından olan Karlofça’nın 300. yıldönümü sessizlikle geçiştirdik, üstelik o menhus anlaşmayı imzalayıp onbinlerce kilometrekare toprak kaybeden biz değilmişiz gibi davrandık.

        YILDÖNÜMLERİNDE TIK BİLE YOK

        Bundan iki sene öncesi, yani 2012, Rumeli’nin neredeyse tamamının elimizden çıkması ile neticelenen ve yüzbinlerce Müslüman’ın hayatına mâlolan Balkan Savaşları’nın yüzüncü yıldömününe rast geliyordu. Savaşın galipleri olan Yunanistan ile Bulgaristan yıldönümü vesilesi ile aylarca devam eden faaliyetler düzenlediler, hattâ altın hatıra paraları bile bastılar. Ama biz, Balkan Savaşı’nda uğradığımız büyük mağlûbiyet sırasında canlarını kurtarabilmek için topraklarını terkederek İstanbul taraflarına göçeden yüzbinlerce Müslüman muhacirin soyundan gelen vatandaşlarımızın sayısının bugün milyonları bulmuş olmasına rağmen kılımızı bile kıpırdatmadık. Tarihimizin en büyük facialarından olan Balkan bozgununun yüzüncü yıldönümü, birkaç dernek ile Anadolu’daki biriki üniversitenin düzenlediği ama ses getirmeyen tek-tük toplantılarla sınırlı kaldı!

        Bu sene, tarihimiz bakımından çok daha önemli bir hadisenin, Birinci Dünya Savaşı’nın patlamasının 100. yıldönümü... Avrupa’da Temmuz’dan buyana programlar yapılıyor, hemen her platformda düzenlenen toplantılarda savaşın nasıl bir âfet olduğu ve nelere mâlolduğu anlatılıyor ama dünya savaşında koskoca imparatorluğunu kaybeden Türkiye’de tık bile yok!

        ARTIK BİLİNİYOR

        Dün, yani 2 Ağustos, bu savaşa adım atmamızın ilk aşamasını teşkil eden ve Almanya ile yapmış olduğumuz ittifak anlaşmasını imzalamamızın tam 100. yıldönümü idi.

        Anlaşma ile ilgili olarak ortaya tâââ 1920’lerden başlayarak bundan birkaç sene öncesine kadar değişik iddialar atıldı. Türkiye’de o senelerde iktidarda bulunan İttihad ve Terakki’nin lider kadrosunun, Almanlar ile yapılan anlaşmayı hükümete bile haber vermeden gizlice imzaladığı iddia edildi, gizli olduğu ve maddelerinin bile bilinmediği söylendi.

        İŞİN ASLI BAŞKAYMIŞ

        Bunun böyle olmadığı, önde gelen son dönem tarihçilerinin son senelerde yabancı arşivlerde, özellikle de Alman arşivlerinde yaptıkları araştırmalar neticesinde ortaya çıktı. Bulunan belgeler ve yeni yayınlanan hatıralar, bizde sık sık iddia edildiğinin aksine İttihadçılar’ın Almanlar’ın tarafına öyle kimselere duyurmadan geçmediklerini, İngiltere ve Fransa ile savaştan çok daha önce ittifak arayışlarına girdiklerini ama ordumuzun zayıf olması sebebi ile “ayak bağı” görüldüğümüzü ve talebimizin reddedildiğini gösteriyor.

        Bu kadar da değil... Talât ve Cemal Paşalar ile zamanın Maliye Nâzırı Cavid Bey’in İngiliz ve Fransız diplomatlar ile yaptıkları temasların sonuçsuz kalması üzerine Almanlar ile kurmak istediğimiz ittifakın İstanbul’daki Alman Büyükelçisi Baron Hans von Wangenheim tarafından da olumsuz karşılandığı ve Wangenheim’ın 2 Ağustos tarihli anlaşmayı bütün muhalefetine rağmen Alman İmparatoru Wilhelm’in talimatı ile istemeye istemeye imzaladığı anlaşılıyor.

        BEŞ MADDELİK ANLAŞMA

        Zamanın sadrazamı Said Halim Paşa ile Büyükelçi Wangenheim’ın 2 Ağustos 1914’te imzaladıkları anlaşma beş maddeden ibaretti ve maddeler özetle şöyle idi:

        1. Türkiye ve Almanya, Avusturya- Macaristan ile Sırbistan arasındaki anlaşmazlıkta tarafsız kalacaktır.

        2. Rusya’nın Almanya ile Avusturya- Macaristan’a karşı askerî bir harekâta girişmesi, Türkiye tarafından savaş sebebi sayılacaktır.

        3. Almanya, savaş çıkması hâlinde Türkiye’ye askerî bir heyet gönderecek ve Türkiye bu heyetteki Alman subayların Türk Ordusu’nda etkin görevler almasını sağlayacaktır.

        4. Türkiye’ye karşı bir saldırı durumunda Almanya silâhlı şekilde yardım edecektir.

        5. Bu anlaşma, 31 Aralık 1918’e kadar yürürlükte kalacaktır.

        Dünya Savaşı’na girişimizi en etraflı şekilde anlatan kaynaklardan biri, zamanın sadrazamı ve Almanya ile yaptığımız ittifak anlaşmasına Türkiye adına imza koyan Said Halim Paşa’nın aslını Fransızca olarak kaleme aldığı “Osmanlı İmparatorluğu ve Dünya Savaşı” isimli hatıralarıdır. Paşa’nın hatıraları İstanbul’da 2000’de yayınlanmış ama Türkçe’ye hâlâ çevrilmemiştir!

        Türkiye, Birini Dünya Savaşı’na 11 Kasım 1914 günü katılmıştı ve aradan yüz sene geçmiş olmasına rağmen bizde bu anlaşmanın orijinal metni bile henüz ortaya konmadı!

        Dünya Savaşı’nın yıldönümünde Türkiye’nin adı yok

        BİRİNCİ Dünya Savaşı’nın patlamasının 100. yıldönümü münasebeti ile, savaşa katılmış olan Avrupa ülkelerinde birkaç aydan buyana anma törenleri, toplantılar ve kongreler yapılıyor; sergiler açılıyor ve konferanslar düzenleniyor.

        İlk resmî etkinlik, savaşın kıvılcımını teşkil eden hadisenin 100. yıldönümünde, Saraybosna’da, Avusturya-Macaristan Veliahdı Arşidük Ferdinand ile karısı Hohenberg Düşesi Sophie’nin 28 Haziran 1914’te genç bir Sırp milliyetçisi tarafından katledildiği yerde yapıldı. Savaşa iştirak etmiş olan Avrupa devletlerinin sağladıkları maddî desteklerle kurulan “Avrupa’nın Kalbi Saraybosna Vakfı” tarafından hazırlanan etkinlikler hâlâ devam ediyor, savaşın getirdiği askerî, sosyal ve ekonomik sıkıntıları konu alan sempozyumlar düzenleniyor, konferanslar veriliyor, sergi açılıyor ve değişik dillerde yayınlar yapılıyor.

        Dünya Savaşı üzerine yoğun bir kitap yayını faaliyeti ise önceki senelerde başladı. İngiltere ile Fransa’da savaş yıllarının diplomatik yazışmalarından kartpostallara, fotoğraf albümlerinden askerî hatıralara uzanan geniş bir yelpazede dünya kadar kitap çıktı, hattâ “Dünya Savaşı Ansiklopedileri” bile yayınlandı.

        Tarihin yine garip bir cilvesi: Savaşta yüzbinlerce şehid verip koskoca bir imparatorluğu kaybetmiş olmamıza rağmen yapılan yayınlarda ve anma etkinliklerinde Türkiye’nin ismi bile geçmiyor! Avrupa, dünya savaşını bugün sadece kıt’a Avrupası’nda dört sene boyunca yaşanan kanlı çatışmalardan ibaret görüyor, öncelik Belçika’daki yahut Fransa’daki muharebelere veriliyor, Çanakkale’den bile kısaca bahsediliyor, sonrası ise, koskocaman bir boşluk! İngiliz tarihçiler Basra, Mısır ve Sina’daki harekâtları da pek anlatmıyorlar, zira oralarını imparatorluklarının o devirdeki toprağı olarak görüyorlar!

        Burada Avrupa’da son bir sene içerisinde yapılan yayınlardan bazılarının kapak fotoğrafların görüyorsunuz...

        Bu uğursuz yıldönümünü hatırlayıp hatırlamayacağımızı, birkaç ay içerisinde zaten hep beraber göreceğiz...

        Diğer Yazılar