Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        KAPADOKYA’daki Meryemana Kilisesi’nde bir dizi çekiliyormuş, çekim ekibi iddiaya göre işlerini daha rahat görebilmek için kilisenin ayakta kalmasını sağlayan demirleri kesmiş!

        Kesilen demirler hâlen kilisenin içinde duruyor ama herkes topu birbirine atıyor. Korumacılar çekimi yapan şirket hakkında suç duyurusunda bulunuyorlar, şirket ise bu işi kendilerinin yapmadığını söylüyor.

        Ne olacağını şimdiden söyleyeyim: Konu birkaç gün daha tartışılacak ama tartışma öyle üst seviyede ve yetkililer arasında falan değil, gazete sayfalarında olacak, karşılıklı açıklamalar birbirini takip edecek, haber daha sonra küçülüp iç sayfalara kayacak, bir-iki hafta sonra unutulup gidecek ve olan kiliseye olmuş olacak. Kesilen demirler söylendiği gibi hakikaten binanın yıkılmasını engellemek için konmuş iseler desteksiz kalan çatı, kubbe yahut duvarlar çökecek ve 1849’da, Sultan Abdülmecid zamanında inşa edilen 165 yaşındaki kilise bir dizi uğruna hâk ile yeksân olacak!

        MAĞARAYA TECAVÜZ

        Unutmuş olabilirsiniz, hatırlatayım: Benzer bir rezaleti bundan iki sene önce İstanbul’da yaşamıştık. Marmara’nın en eski yaşam merkezlerinden olan ve geçmişi binlerce sene öncesine, paleolotik devre dayanan Yarımburgaz Mağarası’nın da canına okunmuştu. Esrarcısından tinercisine, ayyaşından bilmemnesine kadar ne kadar curufat varsa hepsinin mekânı olan mağarayı diziciler de işgal etmişler ve Yarımburgaz tarih öncesinde yaşamış yaratıkların bile vermedikleri zarara uğramıştı. Giriş oyulup kapı takılmış, zemin kazılmış, içeride ateşler yakılmış, tavana senaryo gereği yapay sarkıtlar çakılmış, üzerinde fresklerin bulunduğu duvara boya ile “Acil çıkış kapısı” yazılmış, velhâsıl yine bir dizi yahut film uğruna mağaraya tecavüz edilmişti.

        Yarımburgaz’daki rezalet basına da yansıdı, günlerce yazılıp konuşuldu, koruma kurulları savcılığa suç duyurusunda bulundu ama netice?

        Koskoca bir hiç!... Ortada iki ile beş sene arasında hapis gerektiren, üstelik ertelenmesi ve paraya çevrilmesi kanunen mümkün olmayan bir suç vardı ama unutuldu, gitti!

        Artık ekonomimizin ve ihracatımızın önemli kalemlerinden olduğuna inanılan dizi sektörü, belki de bu pohpohlamaların getirdiği hava ile herşeyi yapma, hattâ tarihî kiliseleri çökertip binlerce senelik mağaraları bile makyajlama hakkına sahip bulunduğu zannına kapılıyor, çekim uğruna etrafı tahrip ediyor, yakıp yıkıyor. Sebep oldukları zararlar ve rezaletler ortaya çıkmalarının ardından birkaç günlüğüne şöyle bir tartışılıyor ama umursamazlık artık o derecede ki, unutulup gidiyor!

        Tarihî binalar yıkılacakmış, yapılan çekimler yüzünden her an yangın çıkabilirmiş yahut insanlık tarihinin en eski mekânlarından birinin içine edilmişmiş, ne gam! Milleti saatlerce ekran başına kilitleyen ve üstelik ihraç ettiğimiz dizilerimiz var ya!

        İMPARATORA YALAKALIK

        Bu şekildeki vandallıklar gerçi son senelerde gittikçe artmıştır ama işin doğrusunu söylemek gerekirse, aslında genlerimizde de vardır. Bunun böyle olduğunun en mükemmel örneklerinden biri de, 1898’de, Sultan Abdülhamid’in iktidar senelerinde Türkiye’yi ziyaret eden Alman İmparatoru İkinci Wilhelm’in otomobilinin rahatça geçebilmesi için Kudüs’te Kanunî Sultan Süleyman’ın yaptırdığı Yafa Kapısı’nın bazı yerlerini yıktırmamızdır.

        Kısaca anlatayım: Hristiyanlar’ın koruyucu melekliğine soyunan Wilhelm, İstanbul’dan Kudüs’e uzanmıştı ama majestelerinin otomobilinin Yafa Kapısı’ndan geçmesi imkânsızdı. Mesele bizim teşrifatçılara derd olmuş, uzun uzun düşünülüp taşınılmış ve çözümün majestelerinin arabalarının şerefine kapının “genişletilmesinde”, yani yan taraflarının yıkılmasında olduğu görülmüş ve Kanunî’nin eseri olan kapıyı bir güzel rötuşlamıştık.

        O zamanlar Alman İmparatoru’na hoşluk etme yarışındaki aynı kafa, şimdi de reyting aşkı ile başka tarihî mekânları hallediyor!

        Diğer Yazılar