Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İSTANBUL Modern’de bir sergi açılmış: “Türk Sinemasının 100. Yılı”...

        Bir haftadır yurtdışında olduğum ve Türkiye’ye önceki gün döndüğüm için gidip sergiyi gezemedim ama hakkında yazılanlardan bazılarını okudum.

        Türk Sineması’nın başlangıcı, Âli Fuad Bey’in (Uzkınay) 1914’te çektiği söylenen ama kayıp olan ve hakkında hiçbir resmî kayda rastlanmayan “Ayastefanos’taki Rus Abidesi’nin Yıkılışı” isimli belgesel filme dayandırılır. İstanbul Modern’de açılan sergide de sinemamızın başlangıç noktası olarak bu film kabul ediliyor.

        Sergiyi her ne kadar görmemiş isem de, Türk sinemasının yüzüncü yıldönümü münasebeti ile böyle bir faaliyette bulunmanın gayet faydalı bir iş olduğunu düşünürüm. Hele, sinema tarihimiz konusunda ellerinde inanılmaz derecede zengin materyal ile bir daha toparlanması gayet güç emsalsiz kolleksiyonlar bulunan, bazılarını bizzat tanıdığım ve sinemayı hakikaten bilen kişilerden de istifade edildi ise, gösterilen çaba daha kıymet kazanmış demektir.

        Ama, burada üzerinde durulması ve aslının artık mutlaka ortaya çıkartılması gereken bir başka mesele var: Birkaç sene ara ile gündeme gelen, sadece bir-iki köşe yazısında kalan ve hemen ardından unutulan bir konu; ilk Türk filminin “Ayastefanos’taki Rus Abidesi’nin Yıkılışı” isimli belgesel mi olduğu, daha doğrusu bu belgeselin hakikaten çekilip çekilmediği meselesi...

        ÜÇ AYRI İDDİA

        Şimdi, bu film hakkında ortaya senelerden buyana atılan üç iddiayı sıralayayım:

        Film çekilmiştir ama kaybolmuştur. Daha doğrusu şimdilik kayıptır ve günün birinde arşivlerden çıkma ihtimali mevcuttur.

        Bu film hiç çekilmemiştir. Ön hazırlıklar yapılmış ama çekim işi hayata geçirilememiştir.

        Filmin çekilmesine çalışılmış ama kamerayı kullanan Fuad Uzkınay kayıt işinde henüz acemi olduğu için düzgün bir çekim yapamamış ve film çıkmamıştır.

        Yukarıda da söyledim; bu iddialar şimdiye kadar birkaç sene ara ile tekrar edildi, tartışmalara Fuad Uzkınay’ın bundan 30 küsur sene öncesine kadar hayatta bulunan kızlarından biri, emekli kütüphane müdiresi Mutena Uzkınay da katıldı.

        Bu arada ortaya bir de yanlış bilgi atıldı: Filmi zamanın başkumandan vekili Enver Paşa’nın talimatı ile çektiği söylenen ve 1956 Mart’ında vefat eden Fuad Uzkınay’ın kendisi ile yapılan mülâkatlarda film konusuna hiç temas etmediği, yani filmden bahsetmediği ve bunun da “Ayastefanos’taki Rus Abidesi’nin Yıkılışı”nın hiç çekilmemiş olduğu mânâsına geleceği iddia edildi.

        KELLE KOLTUKTA ÇEKİM

        Ama iddia yanlıştı, zira Fuad Uzkınay filmi çektiğini açıkça ifade etmişti. Bir röportajında Ayastefanos’taki anıtın dinamitle yıkılmasının mümkün olamadığını, bu yüzden Hamidiye savaş gemisinden atılan toplarla havaya uçurulduğunu ve çekimi “150 metre uzaklıktan kelle koltukta, top ateşi altında” yaptığını söylemişti.

        Fuad Uzkınay bu sözleri ile filmi çekmiş olduğunu ifade ediyor ama filmin âkıbeti hakkında bilgi vermiyordu.

        Üniversitelerimizde şimdi dünya kadar sinema-televizyon bölümleri var, mebzul miktarda sinema yazarlarımız ve sinema tarihçilerimiz de mevcut ama ilk Türk filmi olarak gösterilen çekimin hakikaten vârolup olmadığı konusu zifirî karanlıkta, üstelik işin aslını ortaya çıkartmak için hiçbir ciddî çalışma da yapılmıyor ve hep aynı sözler tekrar ediliyor, o kadar...

        Senelerden buyana şahit olduğum bir hakikattir: Türkiye’de resmî olarak yapılmış hiçbirşey; yazı, resim, film, vesaire asla kaybolmaz. Bir köşede sıkışıp kalmış ise bile günün birinde mutlaka ortaya çıkar ve bulunabilmelerinin tek şartı, gerektiği şekilde ve lâyıkı ile aranmalarıdır.

        Diğer Yazılar