Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        IRAK’ta 2003 Nisan’ında kültür tarihinin en utanç verici hadiselerinden biri yaşanmış, Bağdat Müzesi yağmalanmış, tâââ Sümer medeniyetinden kalma dünya kadar eser çalınmış, sonra elaltından Avrupalı ve Amerikalı zenginlere satılmıştı.

        Yağma hakkında benimle mülâkat yapan gazeteci arkadaşlara Türkiye’de günün birinde Irak’taki gibi bir karışıklık yaşandığı takdirde müzelerimizin maalesef oradan beter yağmalanması ihtimalinin yüksek olduğunu söylemiştim...

        Sonra aradan seneler geçti ve Mısır’da Hüsnü Mübarek karşıtı olaylar çıkınca sıra bu defa Kahire Müzesi’ne geldi ve Tahrir Meydanı’nın üzerinde bulunan müze, göstericilerin saldırısına uğradı. Yağmalanmadı, pek birşey çalınmadı, fakat beteri yapıldı ve kızgın gruplar müzenin girebildikleri kısımlarında ellerine geçirdikleri eserleri parça parça ettiler. Firavunların binlerce sene öncesinden bugünlere kadar gelebilmiş olan yadigârları Hüsnü Mübarek’i devirme aşkı ile tutuşanların kurbanı olup gitti.

        ANKARA’DAKİ YAĞMA UNUTULDU

        Bu vandallıklar artık maalesef bizde de yaşanıyor! Bağdat’ta ve Kahire’de olup bitenlerin benzerine, daha doğrusu öncülüğünü teşkil eden bir harekete önceki gün Diyarbakır’da, Varto’da ve Siirt’te şahit olduk. Diyarbakır’daki Ziya Gökalp Müzesi, Siirt Halk Kütüphanesi ve Varto Kültür Merkezi, IŞİD’in acısını kendi memleketinden çıkarma hevesindeki güruhun saldırısına uğradı. Ziya Gökalp Müzesi’nden bazı eserler çalındı, çalınacak bir şey bulunmayan mekânlar, yani kütüphaneler de tahrip edildi.

        Benzer bir utanmazlığı bundan birkaç sene önce Ankara’da yaşamıştık ama her zamanki âdetimiz veçhiyle unuttuk gitti: DTCF’de, yani Ankara Üniversitesi’ne bağlı Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi’nde öğrenciler eylem yapmış, polisle çatıştıktan sonra kütüphaneye girmiş, hırslarını kütüphaneden çıkartmış ve elyazması yahut basılı eser olduğuna bakmadan yüzlerce kitabı parçalayıp pencerelerden dışarıya atmışlardı...

        Bunu yapanlar o fakültenin öğrencileri, parçalayıp attıkları kitaplar da o öğrencilerin gelecekteki meslekleri ile alâkalı kaynak eserler idi!

        Diyarbakır’da, Varto’da ve Siirt’te önceki gün yaşananları karşı karşıya bulunduğumuz büyük bir tehlikenin, kültürü de hedef alabilecek olan geniş çaplı bir vandalizmin ilk habercisi saymalıyız!

        Bu gösteriler ve hadiseler Allah göstermesin ama devam edip daha da büyüdüğü takdirde memleketin birçok yerindeki, özellikle de doğudaki müzeler ve kütüphaneler çok büyük tehdit altında kalacaklardır!

        MERKEZE TAŞIMA ŞART OLDU

        Kütüphaneler ve müzeler, Türkiye’de güvenlik bakımından en zayıf olan yerlerin maalesef ilk sıralarında yeralırlar. Çoğunda alarm sistemi vardır ama bir tehlike ânında müdahalede bulunacak ekip bulma sıkıntısı mevcuttur ve dolayısı ile tehdit büyüktür.

        Dolayısı ile başta Kültür Bakanlığı olmak üzere resmî makamları olay çıkması muhtemel bölgelerdeki kütüphanelerdeki elyazması eserleri güvenlik altına almaları gerekmektedir. Elyazmalarını korumanın yolu, bunların muhafaza edildikleri kütüphanelerin güvenliğini güçlendirmekten değil, daha önceden alınmış olan bir kararı uygulamak, yani Ankara’da veya İstanbul’da kurulması planlanmış olan “elyazması merkezi”ni biran önce hayata geçirerek kitapları bu merkeze nakletmekten geçer.

        Türkiye kültür konusunda bugün artık eskisi gibi değildir, maalesef geri kalmış bir memleket hâlini almaya başlamıştır ama unutmayalım: Kütüphanelerimiz, özellikle de elyazması eserlerin bulunduğu kitaplıklarımız dünyanın önde gelen kolleksiyonlarına sahiptirler ve bu kolleksiyonları her ihtimali düşünerek muhafaza etmek de artık şart olan bir vazifedir!

        Diğer Yazılar