Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ZAMANINDA Ergenekon terör örgütü ve Balyoz gibi darbe planları konusunda çok sert tavır almış bir gazeteci olarak bugün dönüş mü yapıyorum? Hayır, o dönem için esasa dair hiçbir görüşüm değişmedi ama usul yönünden bu davaların hepsi çökmüştür. Hukukun en temel ilkesiyle: “Usul esastan üstündür.”

        Özellikle Ergenekon davasında aleni mafya babası olan bazı teröristler de sanıktı ama onlar dahil hepsinin beraati hukuki bir zarurettir. Bu davaların savcılarının her şeyi sahtekârca yaptıkları artık net. Dolayısıyla tüm Ergenekon-Balyoz ve benzeri davaların beraatle neticelenmesi hukukun bir gereği.

        O bakımdan mahkemenin salı günü 19 sanık hakkında aldığı Yüce Divan kararını doğru bulmuyorum. Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ başta olmak üzere tüm Ergenekon sanıkları beraat etmelidir...

        BAŞBUĞ’UN AVUKATI NE DİYOR?

        KARARIN ardından Başbuğ’un avukatı İlkay Sezer’i aradım. Benimle aynı minvalde düşündüğünü söyleyip şunları ekledi: “Yargıtay, 21 Nisan 2016’da davayı bozma kararı verdiğinde Yüce Divan işareti vardı. Ancak aradan geçen zamanda yaşanan gelişmeler tabloyu değiştirdi. İlker Paşa ile ilgili iddianameyi yazan savcılar ve ilgili hâkimler meslekten atıldılar, HSYK Teftiş Kurulu raporunda Ergenekon davası FETÖ’nün senaryosu olarak tanımlandı. Hem o raporda hem de TBMM Darbe Araştırma Komisyonu raporunda İlker Paşa’nın yargılanmasına ‘Terör örgütü işi’ dendi. Şimdi siz Yüce Divan’a sevk eder ve soruşturma izni isterseniz buna en çok FETÖ sevinir. Çünkü o zaman o hâkimler ‘Bakın, hatalı karar vermişim, karar bozuldu, bu örgütsel bir eylem değildi’ diye kendilerini savunma zemini yakalarlar.”

        ERGENEKON YOK MUYDU?

        BU dava bir yana, bu ülkede bir Ergenekon terör örgütü yok muydu? Bal gibi vardı. Erol Mütercimler’in somut kanıtlarla anlattığı bir Ergenekon terör örgütü vardı. Adına ne denirse densin askeri vesayet rejiminin ayakta kalması için sistematik suç işleyen bir derin yapılanma mevcuttu Türkiye’de.

        Bu terör örgütü, Kemalizm adına cinayetler işledi, katliamlar yaptı, darbe ortamı hazırladı. Fakat burası ne talihsiz bir ülke ki, Fethullahçı terör örgütünün tezgâhları yüzünden geçmişteki bu terör örgütünün üstü örtüldü, sanki bitti gitti...

        SANIKLARDAN RİCAMDIR

        1- Lütfen Ergenekon sanıkları kendilerini savunurken esasa girmesin ve geçmişte yaşanan derin yapılanma suçlarını inkâr etmesin. Usul, esastan üstündür demek yeterli.

        2- Lütfen Balyoz sanıkları kendilerini savunurken 2002-2009 arası mevcut olan darbe planlarını ve çabalarını inkâr etmesin, usul esastan üstündür demek yeterli.

        3- FETÖ savcılarının davalarında şayet esasa girilirse FETÖ’nün istediği olur; çünkü FETÖ bir suçun yanına 5 sahte suç ekleyen bir örgüt. İçeriğe girilirse FETÖ diasporası herkesi ikna edecek o somut deliller üzerinde tepinir ve yaptıkları usulsüz sahtekârlıkları örtme imkânı bulurlar. Bu fırsatı FETÖ’ye vermeyelim.

        MERMİ DEĞİL GÜVERCİN GEREK

        BİR Çengelköylü olarak iki gündür dikkatle takip ediyorum: İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından semtimizin “rehabilite” edileceği açıklandı. Birçok bina yenilenecek, yollar yapılacak, denize nazır saçma sapan otopark alanı belediye tesisi olacak vs... Bunların hepsi güzel. Çengelköy, Boğaz’da eski havasını koruyan, bambaşka bir dünyadır, yolları ve kaldırımları da epey bakımsızdır, dolayısıyla bu güzelliği rötuşlamak çok doğru bir karar.

        Ancak dün bizim gazetede Nihal Bengisu Karaca’nın da çok haklı bir şekilde tepki gösterdiği gibi bu “makyaj” kapsamında semtin girişine bir de mermi şeklinde 15 Temmuz Çeşmesi inşa etmek hangi aklın ürünü?

        15 Temmuz’u mermilerle, silahlarla değil, cesaretle, özgürlükle, inançla hatırlamamız gerekmez mi? Mesela Çengelköy’e, tüyleri diken diken eden ve 15 Temmuz kahramanlarını değil, darbecilerini hatırlatan mermi yerine özgürlüğü temsil eden güvercin şeklinde bir çeşme yapılsa çok daha anlamlı olmaz mı?

        İYİ BİR BAYRAM MUTFAKTAN GEÇER

        BİLENLER bilir, kafamı rahatlatmak için sığındığım liman mutfaktır benim. Yemek yapmaya da, yemek üzerine okumaya da, yemek programları izlemeye de bayılırım. Yemek için seyahat eder, bir insanı tanımak için ne yediğine bakarım... Planet Mutfak’ta hobi olarak yemek programı da yapıyorum. O nedenle zaman zaman bu köşeye yiyecekler de, tarifler de, mekânlar da konu olacak...

        Malum, pazar günü bayram. Tatile gitmeyip evde kalanların mutfaklarında güzel şeyler pişecek. Misafirler gelecek. Bol bol yenecek. Benim de bir katkım olsun... Bugün bir tuzlu, yarın da bir tatlı tarifi vereceğim. Ama paylaştığım tariflerin temel iki özelliği vardır: 1) Tembel işi olacak 2) Az kalorili olacak.

        YEŞİL KEK

        Malzemeler:

        2 rendelenmiş kabak, 1 olgun avokado, 1 su bardağı lor peyniri, 3 yumurta, 1 su bardağı karabuğday unu, 1 paket kabartma tozu, bir avuç dereotu, 3-4 dal taze soğan, tuz, karabiber.

        Nasıl yapılır?

        Bütün malzemeleri ezerek ve çırparak karıştır, yağlı kâğıt serdiğiniz bir kek kalıbına boşalt, 150 derecelik fırında 45 dakika pişir...

        Diğer Yazılar