Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        HİÇ lafı dolandırmadan söyleyeyim: Aysel Tuğluk’un annesi Hatun Tuğluk’un cenazesindeki provokasyon, Türkiye’nin düşmanı Ergenekon Terör Örgütü’nün yeniden sahneye çıkışı ve mevcut ortamda rol kapma hamlesi gibi görünüyor. Devletin tüm güvenlik ve adalet birimleri kesinlikle teyakkuza geçmeli. Konuştuğum önemli devlet yetkilileri de bu meselede son derece hassaslar.

        Unutmayalım, bu çete tıpkı FETÖ gibi devletin içinde teşkilatlı bir terör organizasyonuydu. Evet, artık devletin içinde ne Ergenekon Terör Örgütü, ne de Fethullahçı Terör Örgütü yapılanması kaldı. Bu iki örgüt de 10 sene içinde çok zor bir mücadeleyle temizlendi. Fakat bireysel olarak Ergenekoncu ve Fethullahçı kalıntılar devlet içinde bugün de var. Ayrıca sivil uzantılar bağlamında da Ergenekon hâlâ azımsanmayacak bir güç. Bazı eski mafya çeteleri bir yandan hükümete de yaltaklanarak adeta Ergenekon terörünü yeniden canlandırmaya çalışıyorlar.

        VALİLİK VE EMNİYET GEÇ KALDI

        Ankara Valiliği’nin ve Ankara polisinin, bu faşist provokasyonu görür görmez otomatik olarak duyarlı olması gerekirdi. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun kesin talimatı üzerine müdahale ettiler ama geç ettiler. Valinin ve Emniyet Müdürü’nün bu konuda özeleştiri yapması gerekiyor. Kimi Ergenekon kalıntısı memurlar konusunda da hassas olunmalı. Çünkü bu faşist grup ile birtakım polislerin gayet samimi diyalogda olduğu yönünde iddialar var.

        Bu iğrenç eylem sırasında sistematik olarak 3 slogan atılmış:

        1) Burası Müslüman mezarlığı, buraya Ermeni gömdürmeyiz.

        2) Burası Sünni mezarlığı, buraya Alevi gömdürmeyiz.

        3) Burası Türk mezarlığı, buraya Kürt gömdürmeyiz. (Yazarken bile midem bulanıyor-N.A.)

        Tüm bunlar Türkiye toplumunun altına dinamit koymayı amaçlayan faşist sloganlar. PKK terör örgütüne karşı Türkiye’nin verdiği haklı mücadele bahane edilerek kimse Kürt, Alevi ya da gayrimüslim düşmanlığı yapamaz. Bu çok açık bir suç! Neyse ki polis ve yargı isabetli bir şekilde harekete geçti. Bu faşistler bulunup yakalanmalı ve adalete teslim edilmeli.

        Bu tip -sözde milliyetçilik- adına hareket eden organize suç örgütlerine göz yumulursa Türkiye 80 öncesine ya da 90’lara döner. 2005- 2007 döneminde de Hrant Dink’e sistematik olarak düşmanlık eden ve benzer provokasyonları yapan aynı örgüttü. Ben o dönemi sahada bir muhabir olarak bizzat yaşadım. Fethullahçılar, Hrant Dink cinayetine kasten yol vererek ardından kendi hesaplarını gördüler. Ama herhalde Büyük Hukukçular Birliği denen faşist kuruluş ve başındaki avukat da Fethullahçı değildi...

        FETÖ, Ergenekon gerçeğinden hareket edip kafasına esen herkesi tutukladı ve Ergenekon soruşturmasını berbat etti. Adına ister gladio deyin, ister kontrgerilla, ister derin yapılanma, ister Ergenekon Terör Örgütü... Bu ülkede organize bir faşist çete gerçeği vardı ve hâlâ uzantıları var. Dikkatli ve müteyakkız olmak gerekiyor...

        **************

        BİR ANNEYE VEDA ETMEK BÖYLE Mİ OLMALIYDI?

        AYSEL Tuğluk’un başına gelenlerin bir de duygusal yanı var. Bir çocuk için annesini, babasını defnetmek dünyadaki en büyük acılardan biri. Ben maalesef babamda bu acıyı yaşadım ve o anda asılı kaldım. Zaten bunca üzüntü varken annesine veda eden bir insanı bir de iğrenç laflarla provoke edenlerin olması, defnedilen yerde gözünün arkada kalması ve oradan o cenazenin yeniden çıkarılması... Bunları düşünmek bile insanı kahrediyor!

        Yeniden söylüyorum: Bu olayın failleri olan faşistlerin hemen yakalanması gerekiyor. “Ermenileri gömdürmeyiz”, “Alevileri gömdürmeyiz”, “Kürtleri gömdürmeyiz” gibi apaçık faşist sloganlar başlı başına nefret suçudur. Şayet bu suçu işleyenlerle ilgili gerekenler yapılmazsa hem Kürt hem Alevi hem de gayrimüslim yurttaşlarımız büyük bir huzursuzluk içine girecek. Bir güvercin tedirginliğinde yaşayan Hrant Dink’i hatırlayalım... Bu topraklardaki herkes Türkiye Cumhuriyeti’nin eşit yurttaşıdır ve tüm devlet görevlileri bu bilinçle davranmak zorundadır...

        **************

        DÖNÜN ARTIK ŞU KIŞ SAATİNE

        GEÇEN yıl kış saati uygulamasına geçilmemesi çocuklarda travma yarattı. Bizim kızlar ilk kez okula başladılar ve okulu gece gidilen bir yer bellediler. Bütün kış karanlıkta evden çıkarlarken, “Anne bu gece de mi okul var?” diye sormalarını yaz boyu unutamadım...

        Görülüyor ki aynı yanlışta bu yıl da ısrar edilecek. Telafi etmek için valilere bulundukları bölgeye göre okulların başlama saatinde esnekliğe gidilmesi yetkisi verildi. Yani bazı şehirlerde okullar diğerlerine göre daha geç başlayacak ve iş iyice karmakarışık olacak. Düşünsenize mesai saati yerli yerinde duruyor, ama okul saatleri değişiyor ve nerede nasıl değişeceği tam bir muamma.

        Peki çocuğunu okula gönderip işe giden anneler ne yapacak? Onların saati ileri alınmıyor ki... Ya da öğlenciler ne olacak? O zaman da onlar akşam karanlığına kalacak...

        Rakamlara baktığımızda dikkat çekici bir enerji tasarrufu da sağlanmış değil bu değişiklik sayesinde. O zaman biri bana kış saatine geçilmemesindeki ısrarın nedenini anlatabilir mi? Kış zaten zor bir mevsim, hava soğuk, puslu, ufukta tatil yok... Bir de bu zorluğun üzerine karanlıkta yollara dökülüyor olmak kime ne fayda sağlıyor?

        Diğer Yazılar