Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        CUMHURBAŞKANI Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde Fransa Cumhurbaşkanı Macron ile Paris’te bir araya gelmesi, Türkiye-AB ilişkilerini yeniden gündeme getirdi. Üzerine bir de Almanya’da 110 gündür kurulamayan hükümetle ilgili dün SPD, CDU/ CSU arasındaki “büyük koalisyon” görüşmelerinde ortaya çıkan metinde bulunan Türkiye maddesi, AB’nin içindeki Türkiye ile ilgili bakışı göstermesi açısından önemliydi.

        Maddede Türkiye’nin Almanya için önemli bir partner ve komşu olduğu vurgulanıyor, ancak demokrasi ve insan hakları konusunda kötüye gidiş olduğu ileri sürülerek bu dönemde herhangi bir yeni başlık açılmayacağı ve açılan herhangi birinin kapatılmayacağı belirtiliyor. Vize serbestisi ve Gümrük Birliği’nin genişletilmesinin de koşullar değişmediği sürece mümkün olmayacağı söyleniyor.

        Bu maddenin de bir kez daha ortaya koyduğu şey net: Türkiye-AB ilişkileri çok ciddi bir sıkıntı içinde. Peki AB, Türkiye’ye böyle rezervli bakarken bizdeki kamuoyunun bakışı nasıl?

        TAVAK’IN ARAŞTIRMASINDAN ÇIKAN ÇARPICI SONUÇLAR

        Türkiye-Avrupa Bilimsel Araştırmalar Vakfı (TAVAK), 2017 sonunda “Türkiye’nin AB’ye Bakışı” başlıklı bir araştırma yayınladı. İstanbul, Ankara, Diyarbakır başta olmak üzere birçok şehirden 1282 kişiyi kapsayan araştırmada “Türkiye’nin AB’ye üye olacağına inanıyor musunuz?” sorusuna yüzde 30.2 “Evet”, yüzde 48.8 ise “Hayır” demiş. Aynı araştırmada “Türkiye’nin ekonomik olarak AB’ye ihtiyacı var mı?” sorusuna ise yüzde 62 “Evet”, yüzde 23 “Hayır” cevabı vermiş.

        “Hükümetin AB konusundaki çalışmalarını yeterli görüyor musunuz?” diye sorulduğunda ise çıkan sonuç yüzde 80.6 “Hayır”. “Türkiye’nin bugünkü gündeminde AB’nin konumu ne kadar önemli?” sorusuna verilen cevapların yüzde 28.4’ü “Çok önemli”, yüzde 30.1’i “Önemli” diyor. Yani yüzde 58.5’i gündemimizde AB’nin önemli olduğunu düşünüyor.

        AB’nin Türkiye’ye yaklaşımı Kıbrıs meselesi başta olmak üzere çifte standartlı ve sorunlu oldu hep. 15 Temmuz’dan sonra beklenen tepki ve desteğin gelmemesi arayı iyice açtı. Ancak bu sonuçlar Türkiye kamuoyunda AB’nin artık çok geri planda kaldığı tezinin doğru olmadığını gösteriyor. Brüksel hâlâ önemli bir hedef. AB üyeliğinin fayda sağlayacağını düşünenler çoğunlukta. AB, Türkiye’ye yönelik politikalarını gözden geçirmeli ama Ankara da ipe yeniden asılmalı.

        *********

        BUNUN ADI IRKÇILIKTIR!

        TRUMP’la birlikte ABD’nin büyük mücadeleler sonucu yıllardır oluşturmaya çalıştığı prensipler birer birer yıkılıyor. Irk, din, cinsiyet ayrımcılığına karşı çıkmak için ortaya atılan kavramlar yerle bir ediliyor.

        Son olarak Oval Ofis’te mülteciler konulu bir toplantıda ABD Başkanı’nın bazı ülkelerden gelen mültecileri kastederek “Bu b.k çukuru ülkelerden niye bu insanları kabul ediyoruz” (kullandığı terim bire bir bu: shithole countries) dediğini yazan Washington Post’u Trump yalanlamış olsa da Beyaz Saray Sözcüsü Raj Shah, “Washington’daki bazı politikacılar başka ülkeler için mücadele yolunu seçmiş olabilir ama Başkan Trump her zaman Amerikan halkı için savaşacaktır” açıklaması yaparak bu sözlere destek verdi! Üstelik Trump’ın yalanlamasının ardından aynı toplantıya katılan Demokrat Partili bir isim, Trump’ın bu sözleri söylediğini doğruladı.

        GALİP GELEN YİNE LİBERAL DEĞERLER OLACAK

        Trump’ın “b.k çukuru” olarak tanımladığı yerler Haiti, El Salvador ve Afrika ülkeleri... Hatta Amerikan Başkanı’nın “Neden daha çok Haitili alalım, aksine hepsini çıkaralım” dediği iddia ediliyor.

        Bu kendini gizleme gereği duymayan ayrımcı, apaçık ırkçı mantık, ABD’yi dünyanın en güçlü ve etnik olarak zengin ülkesi yapan zihniyetin zehridir. Bunun yine kendi içinden yıkılacağına eminim. Nitekim şimdiden Trump’ın tam karşısında konumlanan ünlü televizyoncu Oprah Winfrey’in başkan adaylığı iddialarından hareketle desteğinin Trump’ın 10 puan üzerinde olduğu söyleniyor.

        Kısa vadede çok kötü bir gidiş olsa da çoğulculuğun, liberal değerlerin ve dünyaya açıklığın ABD’de yeniden galip geleceğine inancım tam!

        **********

        İFADE DEĞİL HAKARET ÖZGÜRLÜĞÜ!

        “...BU ülkenin siyasetçisinden sanatçısına, sporcusundan gazetecisine, iş insanına... Aklına, önüne gelen herkese... Sayfalar dolusu hakaret... Adı Ekşi Sözlük... Yıllardır burada duruyor bunlar... Bir günden bir güne ne bir dava konusu yaptım, ne sesimi çıkardım, ne engellemeye kalktım...”

        Bu sözler Ertuğrul Özkök’ün bugünkü (cuma) köşesinden. Her harfinin altına imzamı atıyorum. Özkök, “Hakkımda 211 sayfa küfür, hakaret, aşağılama var” diyor. Benimle ilgili de Ekşi Sözlük’te 302 sayfa mevcut. Çoğu ağza alınmayacak laflar, belaltı vuruşlar, hakaretler, tehditler, hatta açık açık ölüm tehditleri... Ve ismimi yazdığımda Google’da ilk sayfada bu çıkıyor. Yıllardır her giren bunları okuyor. Ben de ne dava ettim, ne bir şey söyledim. Ama Özkök’ün yazısını görünce isyanına dayanamadım ve ilk kez buradan yazıyorum: Yeter artık!

        CESARETİNİZ VARSA ÇIKIN ORTAYA

        Bu mudur ifade özgürlüğü? Hedef göstermek, iğrenç cinsel göndermeler yapmak, aşağılık fantezileri birilerinin isminin altına yazmak, tehdit etmek midir “özgür medya”dan anladıkları? Geçin Allah aşkınıza! Birtakım takma isimlerin arkasına sığınıp içindeki kini ve öfkeyi kusmak dünyanın en basit işi. Cesaretiniz varsa isminizle, cisminizle çıkın ortaya...

        Diğer Yazılar