Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        SEVGİLİ okurlarım, bir süredir zaman zaman sizinle dertleştiğim yazılar yazıyorum. Bu yazıların temel motivasyonu, gördüğüm çok ciddi bir sıkıntı: Türkiye’de özgürlükçü demokrat bir yazar olmak da, gerçek bir özgürlükçü demokratik hukuk devleti sisteminin oturması da çok zor.

        Yanlış anlaşılmasın, otoriter siyasi görüş sahibi olan kimi isimlere asla katılmıyorum ama onları da anlıyorum... Çünkü güçsüz ve aciz durumda olup adeta kurbanlık koyun gibi başına gelecekleri bekleyenlerin bile zalim olabildiği bir ülke burası. Biliyorsunuz, Sözcü Gazetesi hakkında FETÖ’nün 17-25 Aralık darbe teşebbüsüne destek olmaktan, yani FETÖ’ye yardım ve yataklık suçundan -benim doğru bulmadığım- bir dava var. Bu davanın genişleyeceği ve 17-25 Aralık sürecinde FETÖ tezlerini desteklemiş ve Erdoğan’ın devrilmesini istemiş medyadaki bütün isimlerin de TCK 220/6 kapsamında yargılanacağı hükümete ve yargı kaynaklarına yakın medyada her gün yazılıyor.

        MUHALİFLERİN HAKKINI SAVUNMAK

        Ben, 17-25 Aralık darbe teşebbüsünde FETÖ’ye karşı çok sert mücadele veren ve Erdoğan’ı savunan bir insanım. Öte yandan ısrarla bu köşeden, “O süreçle ilgili kapsamı bu kadar genişletmek doğru olmaz. Böyle bakılırsa yüzlerce yazar tutuklanır. Çok yanlış olur” diye yazıyorum ve muhaliflerin haklarını savunuyorum.

        Takip ediyorsunuzdur, son zamanlarda AK Parti’ye yakın medyada, bu soruşturma kapsamında Emin Çölaşan, Soner Yalçın, Uğur Dündar, Necati Doğru ve birkaç ismin daha Sözcü davasından tutuklanacağı iddia edilerek haberler yapılıyor. Ben ta 15 Kasım 2017’de bu köşeden açık tavır koydum. Bunun üzerine Uğur Dündar teşekkür için aradı. Diğer yandan bu tavrımdan ötürü bazı üst düzey yargı yetkilileri de bana “Çölaşanları mı savunuyorsun?” diye sitem ediyorlar.

        ŞUURSUZLUK MU? KOMEDİ Mİ?

        Durum böyleyken adını anmaya değmez bir kişi, iki gün önce Emin Çölaşan’ı savunmak uğruna ismimi vererek benim tutuklanmamı istedi. Ne diyebilirim ki? Şuursuzluk mu? Komedi mi? Karar veremedim...

        Bunu gören Ankara’dan çok önemli bir isim aradı ve şöyle dedi: “Hakkını savunduğun adamları görüyorsun işte... Bunların 15 Temmuz ya da 28 Şubat darbecilerinden bir farkı yok!” Daha sonra o kişinin “Muaviye’den Erdoğan’a Din ve Siyaset” başlıklı kitabında Cumhurbaşkanı’na çok ağır hakaretler ettiğini, FETÖ ağzıyla iftiralar attığını hatırlattı ve bunun hukuki bir bedelinin olacağını söyledi. Ardından 15 Şubat 2018’de, yani 1 hafta önce Erdoğan ve Bahçeli’ye yönelik birçok iftirayı barındıran ve şöyle başlayan yazıyı gönderdi: “28 Şubat müdahalesi Erdoğan’ı iktidara getirmek için ABD tarafından yürütülmüş bir operasyondur...”

        Adını anmaya değmez bu kişinin ipe sapa gelmez laflarını yazıp bu köşeyi doldurmak istemem.

        HER ŞEYE RAĞMEN ÖZGÜRLÜK VE HUKUK

        Sevgili okurlarım, tüm iftiracılığına ve kötücüllüğüne rağmen bu şahsın tutuklanmasına ben karşı çıkarım. Kimileri beni “saf” bulsa da gerçek bir demokratik hukuk devleti olabilmemiz için bizden nefret eden ve meczup laflar eden yazarların da hakkını hukukunu savunmamız gerekiyor. Zaten böyle marjinal insanlar bu toplumda bundan böyle asla güç sahibi olamayacak. Bırakınız saçmalasınlar... Biz her koşulda herkes için temel hakları ve özgürlükleri savunmaya devam edelim...

        ***********

        ‘İYİ HAL’ KALKMADAN BU MESELE BİTMEYECEK!

        ADANA’da minicik bir kız çocuğuna saldıracak kadar gözü dönmüş sapık bütün ülkeyi ayağa kaldırmışken, siyaset harıl harıl bu konuda en sert tedbirleri almayı konuşurken, İzmir 9. Ağır Ceza Mahkemesi tuttu, 8 yaşında bir kız çocuğuna cinsel istismarda bulunmak suçlamasıyla yargılanan sanığa verdiği 22 yıl hapis cezasını iyi hal uygulayarak 18 yıla indirdi!

        Gündem bu konularla bu kadar meşgulken, farkındalık bu denli artmışken bile bu konuda iyi hal indirimi uygulanabiliyorsa siz bir de gündemin değiştiği günlerde neler oluyor, onu düşünün!

        Sadece bu örnek bile bu davalarda “iyi hal”in kalkmasının ne kadar elzem ve acil bir ihtiyaç olduğunu gösteriyor!

        ***********

        SPORLA UYUŞTURUCUYA UZAK, HAYATA YAKIN...

        ÖNCEKİ gün İstanbul’da çok önemli bir konuya dikkat çekmek amacıyla bir toplantı yapıldı. Başkanlığını ATV Ankara Temsilcisi Şebnem Bursalı’nın yaptığı Radyo ve Televizyon Gazetecileri Derneği tarafından İçişleri Bakanlığı ile Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın desteğiyle düzenlenen toplantı, “Sporda kal, güvende kal” projesinin 2. buluşması mahiyetindeydi. Amaç uyuşturucunun panzehiri olarak sporu anlatmak...

        Gençleri uyuşturucudan uzak tutmak için sporun önemi büyük. Hakikaten de düzenli sporun madde bağımlılığından kurtulmadaki rolü kanıtlanmış.

        Ben ülkemizde spor alışkanlığının çok düşük seviyede olduğunu görüyorum. Maalesef bu konu üzerinde fazla durulmuyor, halbuki spor küçük yaşlarda kazanılması gereken bir alışkanlık. Ama bizdeki “beden eğitimi” dersleri bu alışkanlığı kazandırmaktan çok uzak. Kurallara hapsolmuş, çocukları özgür bırakmayan, teşvik etmeyen bir ders... Oysa spor aynı zamanda bir eğlencedir. Tadını alan ve rutinine alışan için vazgeçilmez bir uğraştır. Çocuklara ve gençlere bunu göstermek gerekir...

        Diğer Yazılar