Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        FETÖ’nün verdiği en büyük zararlardan biri de dünyanın dört bir yanına dağılmış okullarını kendi amaçları doğrultusunda kullanacağı birer silah olarak örgütlemesi oldu. Halbuki Türkiye açısından büyük birer güç olabilirdi bu okullar. Dilimizi, kültürümüzü öğretecek, Türkiye’nin bir dünya gücü olmasına büyük katkı sağlayacak, uzak coğrafyalarda bizleri tanıyan yüz binlerce öğrenci yetiştirecek bir yapı haline gelebilirlerdi.

        Devlet bir süredir böyle bir dönüşüm için çalışıyor. Zaman zaman bazı ülkelerden, oralardaki FETÖ okullarının devredildiği ya da kapatıldığı yönünde haberler düşüyor medyaya. Ancak acaba dünya çapında durum nasıl? Genel olarak şimdiye kadar ne yapıldı? Amaçlanan ne? Bunun ne kadarı başarıldı?

        Cumhurbaşkanı ile birlikte çıktığımız Batı Afrika seyahati boyunca bu soruların peşine düştüm ve Maarif Vakfı yetkilileriyle temasa geçip ülke ülke neler yapıldığını araştırdım. Bu yazıda size adım adım son durumu anlatacağım...

        700 OKULUN KAÇI ELLERİNDEN ÇIKTI?

        BU yapının dünyada 100’den fazla ülkede 700 eğitim birimi olduğu düşünülüyor. Tam rakama ulaşmak zor, zira bazı yerlerde yerel isimler altında özel okul olarak faaliyet gösteren kurumlar var ve bunların tespiti kolay değil.

        Bu 700 eğitim biriminin 250’si Avrupa ve ABD’de. Bunlarla ilgili herhangi bir değişiklik ya da gelişme yok. Türkiye’nin çağrı ve telkinlerine rağmen aynı şekilde faaliyete devam ediyorlar.

        Geri kalan coğrafyalardaki yaklaşık 450 eğitim biriminin ise aşağı yukarı yarısı ya Maarif Vakfı’na geçti, ya bulunduğu ülke tarafından kapatıldı ya da Türkiye’nin isteği doğrultusunda el değiştirdi. Afganistan’da geçtiğimiz günlerde açılanlarla birlikte Maarif Vakfı’nın elindeki okul sayısı dünyada 140’ı bulacak.

        MAARİF VAKFI NELER YAPIYOR?

        VAKIF şimdiye kadar 82 ülkeyle temas sağladı, 38 ülkeye direktör atadı ve ofisler açtı. Bazı ülkelerde devir çok daha kolay oluyor. Örneğin Afrika’nın geçtiğimiz günlerde ziyaret ettiğimiz Moritanya, Mali ve Senegal gibi noktalarında devir teslim yapıldı ve Maarif Vakfı okulları devraldı.

        Güney Afrika, Kenya, Tanzanya ve Nijerya’da ise FETÖ okulları halen aynen duruyor. Nijerya ile görüşmeler başlamış, Etiyopya’dakilerde ise birtakım ilerlemeler sağlanmış.

        Gine, Somali, Sudan, Kongo, Nijer, Tunus ve Çad’da da okullar devralınmış. Yukarıda saydığım Moritanya, Mali ve Senegal ile birlikte buralarda toplam 76 okulda 8518 öğrenci var.

        TÜRK DİASPORASI İÇİN AÇILAN OKULLAR DA VAR

        ÖTE yandan bir de Türk diasporası için açılan okullar var. Gambiya, Sierra Leone, Cibuti, ABD, Kosova, Afganistan, Gürcistan, Kazakistan, Bosna Hersek, Tanzanya ve Sao Tome/ Principe’deki okulların sayısı 31’i buluyor. Bu okullarda 1173 öğrenci var.

        26 ülkede de FETÖ okullarının devredilmesi için prosedürler yürüyor. Bu prosedürler geçen hafta Afganistan’da sonuçlandı ve 12 lise ile 3 dershane Maarif Vakfı’na devredildi. Bu kurumlarda 8500 öğrenci eğitim görüyor. Bir de önümüzdeki yıl açılması planlanan okullar var. Örneğin, Bosna Hersek’in başkenti Saraybosna’da 2018-2019 öğretim yılında 4 okul açılacak.

        HANGİ ÜLKELER TAMAMEN KAPATTI?

        DEVLETİN ve Maarif Vakfı’nın çabalarıyla şimdiye dek Fas ve Ruanda, FETÖ okullarını tamamen kapattı. Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Pakistan ve Irak’ta ise okullar o devletlerin kontrolüne geçti, FETÖ bağlantılı öğretmenler ya çıkarıldı ya da sayıları önemli oranda azaltıldı.

        Ancak bazı ülkelerde de bu okullar başka ülkelerin bayraklarını çekerek faaliyet göstermeye devam ediyorlar. Örneğin Almanya’da Etiyopya bayrağı, ABD’de Bosna Hersek bayrağıyla devam ediyorlar. Bir de duyduğum kadarıyla bu okulları kapatmamakta direnen ülkelerde o ülkelerin ABD ya da bazı Avrupa büyükelçileri destek olmak için zaman zaman bu okulları ziyaret ediyor ve resmi makamlara, “Merak etmeyin bizim himayemizde, kapatmanıza gerek yok” mesajını veriyorlarmış.

        ***********

        HUKUK DEVLETİ

        DÜN Yargıtay’ın 150. yılı dolayısıyla bir sempozyum vardı. Başbakan Binali Yıldırım’ı o sempozyumda dinlerken Türkiye’nin en acil ihtiyacının gerçek bir hukuk devleti inşa etmek olduğunu düşündüm.

        Maalesef bugüne kadar sağlıklı işleyen bir adalet sistemini, hukuka bağlılık anlayışıyla hareket eden bir yargı düzenini tesis etmeyi başaramadık. Önce askeri vesayetin güdümünde, sonra da FETÖ’nün kontrolünde bir yargı egemen oldu ülkeye.

        15 Temmuz sonrasında FETÖ bağlantılı binlerce kişi meslekten uzaklaştırıldı, Başbakan’ın da hatırlattığı gibi hâkim ve savcı sayısı yüzde 72 oranında artırıldı ve temel kanunlar yenilendi. Bunlar elbette çok önemli adımlar. Ancak tüm bunlarla birlikte zor süreçlerde hukuka bağlılığını ispat etmiş HSK Başkanvekili Mehmet Yılmaz gibi isimlerin önü açılmalı. Türkiye yargıdaki iki büyük kamburdan kurtuldu. Şimdi sıra gerçek hukuk insanlarının katkılarıyla yükselecek sağlıklı bir hukuk devleti inşasında...

        ***********

        O HALIDA NEYİ EN ÇOK BEĞENDİM?

        BU yılın Oscar’ları dağıtıldı ve sonuçlarda hiç sürpriz yok. “En İyi Film” dahil 4 ödül alan “Suyun Sesi”ni henüz izlemedim ama Gary Oldman’ın Churchill performansı ile “En İyi Erkek Oyuncu”yu alacağına emindim. “Darkest Hour” Winston Churchill’in Başbakan olur olmaz sergilediği müthiş performansıyla Hitler’le savaşmaya İngiltere kamuoyunu ikna edip, bir dünya liderine dönüştüğü birkaç haftalık süreci inanılmaz bir akıcılıkta anlatıyor.

        “Three Billboards Outside Ebbing, Missouri”deki kızını bir cinayete kurban vermiş anne rolüyle “En İyi Kadın Oyuncu”yu alan Frances McDormand’ın performansına diyecek yok. Zaten Fargo ile gönlümüze taht kurmuş bir oyuncudur McDormand. Ancak film için aynı şeyi söylemek zor. Ben “Three Billbords...”u fazla mesaj kaygılı ve havada buldum.

        “I, Tonya”yı çok beğenmiştim. Oradaki anne rolünde harikalar yaratan Alison Janney “En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu”yu fazlasıyla hak ediyordu. Öte yandan son dönemde en çok beğendiğim isimlerin başında gelen Margot Robbie heykeli alamasa da olağanüstü güzelliğiyle bence gecenin kazananıydı. Bu arada Robbie’nin saçları “Good Bye Charles Robin” filminden. O filmdeki (esasen hepimizin bildiği bir oyuncağın hikâyesini anlatan olağanüstü bir film-N.A.) Daphne Milne karakteri için saçlarını küt kestirdi Robbie.

        Diğer Yazılar