Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BİLİYORSUNUZ cuma günü 28 Şubat kararları açıklandı. 21 kişiye ağırlaştırılmış müebbet cezası verildi, fakat serbest bırakıldılar. Öte yandan tüm 28 Şubat müdahil avukatları ve davayı takip eden AK Parti milletvekilleri bu “serbest bırakılma” kararlarından rahatsız oldular ve açıklamalar yaptılar. AK Parti tabanında da büyük bir rahatsızlık var. Avukatlar bu 21 müebbet almış darbecinin tutuklanması yönünde ilgili mahkemeye başvurdular.

        Ben cumartesi günü mahkemenin hem müebbet hem de yaş haddinden ötürü adli kontrol ile serbest bırakma kararına saygı duyduğumu ifade ettim. 28 Şubat darbecileri konusunda en sert yazıları yazmış ve yayınları yapmış gazetecilerden biriyim ama 2018 yılı itibarıyla tüm toplumsal kesimler olarak hesaplaşmadan çok helalleşme yönüne rotayı kırmamız gerektiğini düşünüyorum.

        GÜNEY AFRİKA’DAKİ GİBİ HAKİKAT KOMİSYONLARI

        Biz de Mandela sonrası Güney Afrika toplumu gibi hem hakikatle yüzleşelim yani darbe suçluları ortaya çıkarılsın, pişmanlıklarını beyan etsinler ama aynı zamanda sağduyulu bir yaklaşımla toplumsal bir uzlaşma noktasında buluşalım. Kimse bu yaştan sonra hapiste yatmasın, öte yandan vesayetçilik ve darbecilik suçları mahkûm edilsin. TRT tarafından sansürsüz ve canlı yayınlanacak “Hakikat ve Uzlaşma Komisyonları”nda herkes eteğindeki taşı döksün, yüzleşme yaşayan mağdurlar rahatlasın...

        Güney Afrika’da aynen böyle oldu. Toplumun çoğunluğunu oluşturan zenciler üzerinde ırkçı bir vesayet kuran tüm “beyaz üstünlüğü” yandaşları, yaptıklarından ötürü çoğu zaman ağlayarak pişmanlıklarını canlı yayında milyonların önünde ifade ettiler. Mandela’nın bilge liderliğinde zenci çoğunluk da intikam isteklerinden vazgeçti ve toplum bir uzlaşma noktası yakalayarak yoluna devam etti.

        KARADAYI’NIN AÇIKLAMASI

        Ben bizim toplumun da böyle olmasını ve artık demokrasi zemininde uzlaşmasını istiyorum, ama bakın 28 Şubat askeri darbesinin Genelkurmay Başkanı olan ve zamanında bu darbeyi başarıya ulaştırmaktan gurur duyan İsmail Hakkı Karadayı bu insaflı kararın ardından mahkeme heyetini nasıl itham ediyor:

        “Olay tamamen akla mantığa aykırı ve hukuk dışıdır. Mahkeme kendi itibarını düşürmüştür.”

        28 Şubat askeri darbesini hepimizin gözü önünde yapan ve 2007’de emekliyken bile hâlâ siyasete dışarıdan tehditle müdahale etmeye kalktığı ortaya çıkan Karadayı, mahkeme sürecinde kendisini kurtarmak için tamamen astlarını suçlamıştı. BÇG diye bir olayı hiç duymadığı yalanını dahi söyleyebilmişti. Emekli Hâkim Albay Ahmet Zeki Üçok’un dediği çok doğruydu:

        “Biz yargılama süreçlerinde üniformaları çıkarıldığında komutanlarımızın çırılçıplak kaldığını ve bir hiç olduğunu gördük. Hepsi tel tel döküldü. Silah arkadaşlığı kavramının palavra olduğunu yaşadık.”

        Karadayı, Genelkurmay Başkanı iken FETÖ’nün üst düzey heyetini makamında karşılayıp çok yakın davranmış bir isim. Gülen’in de bu yüzden Karadayı’ya övgüleri olmuştu. Yargıya Gülenistlerin hâkim olduğu dönemde tutuksuz yargılanan tek darbeciydi. Geri kalan tüm 28 Şubat ekibi yaklaşık 1.5 yıl kadar hapiste kaldılar ve çok tuhaf şekilde tam 17-25 Aralık darbe teşebbüsünün başlarında Gülenistler tarafından hapisten çıkarıldılar. Çünkü artık o dönem 17-25 Aralık’ta darbeye girişen Gülenistlerin 28 Şubat medyasıyla da uzlaşma ve ittifak yaşadığı bir dönemdi.

        BU TAVIR TOPLUMDA ÖFKE YARATIYOR

        Karadayı tek bir gün bile hapis yatmadı. Ben kimse hapse girsin demiyorum ama hâlâ 28 Şubat darbesini savunmak ya da 28 Şubat askeri darbesi gerçeğini inkâr etmek de Türkiye’nin büyük çoğunluğunda kuvvetli bir öfke uyandırıyor ve şu an sorsanız toplumun büyük bir kesimi 28 Şubat darbecilerinin hapse girmesini istiyor.

        Çoğunluktaki bu duyguyu ancak samimi bir pişmanlık ve itiraflar engelleyebilir. Maalesef Ahmet Zeki Üçok ve Emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin gibi birkaç insan dışında Ergenekon-Balyoz mağdurları içinde de TSK’nın darbeci geçmişiyle yüzleşerek özeleştiri yapan neredeyse yok.

        28 ŞUBAT ‘BAŞARISI’ İÇİN BİRBİRLERİYLE YARIŞAN GENERALLER

        Oysa Kemalist kimliğiyle tanınan Hulki Cevizoğlu’nun “Generalin 28 Şubat İtirafı: Postmodern Darbe” adıyla Şubat 2001’de yayımlanan kitabında şimdi müebbet alan Erol Özkasnak 28 Şubat’ın postmodern bir darbe olduğunu gururla ifade ediyordu. Orada generaller 28 Şubat “başarısı”nda aslan payının kendilerinde olduğu yönünde birbiriyle yarışıyor hatta kavga ediyorlardı. Hiç cemaat-tarikat bahanesini uydurmadan, eşi başörtülü olan tüm subayları-astsubayları ordudan atmakla övünüyorlardı. O dönem dindarlara ve Kürtlere sistematik zulmedenler yaptıklarından çok mutluydular.

        Şimdiyse aynı isimler “Vallahi hiçbir şey yapmadık” diye darbeyi ve kendi eylemlerini inkâr edip suçu birbirilerine atma derdindeler. Öyle olunca da toplumun çoğunluğu Mazlumder Genel Sekreteri Kaya Kartal’ın şu demecindeki hislerini aynen paylaşıyor:

        “Türkiye’de normal, basit yaralama dosyalarında insanlar tutuklu yargılanırken anayasal düzeni değiştirmiş, hükümeti devirmiş ve bundan ceza almış 21 sanığın tutuksuz yargılanması adalet, eşitlik ilkesi açısından bakıldığında ciddi bir problem oluşturuyor. Bu kimseye izah edilemez. Bu sanıkların brifingleriyle ceza almış insanlar cezaevlerinde ihtiyarladılar ama bu sanıklara yaşlılıkları gözetilerek mahkemece tutuksuz yargılama kararı verildi. Karar yönünden bizce en büyük hayal kırıklığı bu.”

        ***********

        SURİYE’YE YAPILAN OPERASYON SONUÇ GETİRİR Mİ?

        ABD, Fransa ve İngiltere’nin Suriye’ye düzenledikleri ortak operasyon çok gecikmiş ama son derece doğru bir adım. Bu operasyonu “kimyasal silah kullanıldığı için” gerekçesine indirgemeyi ya da karşı çıkmak için “Kimyasal silah daha kanıtlanmadı” argümanını öne sürmeyi son derece yanlış ve adaletsiz buluyorum.

        ABD, Fransa ve İngiltere’nin birçok konuda aldıkları tavırlar yanlış olabilir, Trump’ın siyasi çizgisi yerden yere vurulabilir, Zeytin Dalı Harekâtı ile ilgili kasıtlı olarak hatalı bir tablo çizmeye çalıştıkları söylenebilir ama Esad’ın yıllardır süren kıyımına sert bir müdahalede bulunarak doğru yaptıkları kesin.

        Cumartesi sabaha karşı yapılan operasyon meşruiyetini kimyasal silahlara borçlu değil. Kimyasal silah apaçık kullanıldı, üstelik defalarca Esad tarafından kendi halkına yönelik kullanıldı ama yalnızca bu kadar olsa... Bu cani diktatör 7 yıldır sistematik olarak sivilleri öldürüyor. Onu durdurmak için çoktan harekete geçilmeliydi...

        ESAD BİTMEDEN KAN DURMAZ

        Bu kısa süreli ve hedef odaklı operasyon bir gözdağı olabilir ama yeterli olmayacağı açık. Esad bitmeden, Suriye’yi toplama kampına çeviren aktörler inmeden kan durmayacak. Bugün hâlâ “Bu operasyon olmamalıydı” diyenler, açsınlar, küçücük çocukların 7 Nisan’daki saldırıdan sonra hastanelerde nasıl adım adım öldüklerine baksınlar...

        Suriye’ye yapılan müdahale haklı ancak oradaki tabloyu değiştirmeyecekse bir güç gösterisi olarak kalacak. Sonuç getirmesi için Esad’ın gücünün elinden alınması gerekiyor.

        Diğer Yazılar