Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        24 HAZİRAN akşamından beri, Muharrem İnce’nin oyu ile partisinin aldığı oy arasındaki farkı konuşuyoruz. Tartışmalar hep “yüzde 30.5 zaferi” üzerinden gidiyor. Kamuoyu önünde konuşan herkes bu rakamın büyük başarı olduğunu söylüyor, Ecevit’i hatırlatıyor, yüzde 30’u bir psikolojik bariyer diye tanımlıyor.

        Peki acaba Kılıçdaroğlu ve çevresi bu rakama nasıl bakıyor? Onların İnce’den beklentileri neydi? CHP’nin oyunun bu rakamın altında kalması yönetime ne hissettirdi?

        Bu soruların peşine düştüm ve en yetkili isimlerden son derece çarpıcı bilgiler aldım. Bu yazıda size Kılıçdaroğlu cephesinin gözlerinden manzaranın nasıl olduğunu anlatacağım...

        BEKLENTİ ‘HAYIR’I YAKALAMAKTI

        Kemal Bey referans olarak referandum sonuçlarını alıyor. Oradaki yüzde 48.5 “Hayır” oyunun kendi rüzgârıyla elde edildiğini, bu rakamın içinde “kentli, modern muhafazakârların” da olduğunu düşünüyor.

        Seçim sürecinde ortak aday arayışında gösterdiği gayret de Kılıçdaroğlu’nun bu bloku konsolide etmeye çalıştığını gösteriyor. Yani CHP Genel Başkanı, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP’nin çok dışına çıkarak, partilerüstü bir kampanyayla “Hayır” blokunu kendi adayları için sandığa çekme stratejisi güdüyordu. Aday belirleme sürecinin uzaması, bu çerçevede bir isim arandığı içindi. Bence fevkalade yanlıştı ama kâğıt üzerinde Abdullah Gül de bu çerçeveye oturuyordu.

        Nitekim İnce’nin çıkışının partinin içindeki hava sonucu ve Kılıçdaroğlu’na rağmen olduğu açık. Ancak Kılıçdaroğlu, İnce’ye nefis kavgası nedeniyle değil, başarıya gideceğine inandığı stratejinin adayı olamayacağı için karşıydı. Nitekim İnce seçildikten sonra strateji üzerine konuşulmuş. Kemal Bey, İnce’ye “Türkiye’deki yüzde 35-yüzde 65 sol-sağ seçmen dengesini referandumda kırdık. Bu havayı koruyalım; sakin, itidalli ol’ demiş.

        Peki CHP yönetimi, İnce’nin kampanyasının istedikleri gibi sakin ve itidalli yürütüldüğünü düşünüyor mu? Kampanyanın ilk evresi için bu sorunun cevabı “Evet”. Ancak daha sonra İnce’nin meydanların havasına kapıldığı ve sadece CHP tabanını konsolide edici bir havaya büründüğü düşünülüyor. Mesela Kılıçdaroğlu’na göre Erdoğan’a meydanlardan yanıt vermek yanlıştı. Apolet tartışmasında ısrarcı olmak da öyle. Zira bunlar CHP’ye uzak, AK Parti’ye yakın kesimi ikna etme stratejisine tersti.

        Kısacası, Kemal Bey ve yakın çevresi İnce’nin yüzde 30’unu CHP’nin yüzde 22’si ile değil, referandumun yüzde 48’iyle kıyaslıyor. Dolayısıyla ortada bir başarı olduğunu düşünmüyor.

        **********

        İNCE ‘HAYIR’I YAKALAYABİLİR MİYDİ?

        CHP Genel Başkanı ve kurmayları böyle düşünseler de “Hayır” blokunu temsilen tek başına İnce değil, başka adayların da seçime girdiğini unutmamak gerek. Yani kâğıt üzerindeki hesaba göre, AK Parti’ye küsmüş muhafazakârlar Saadet’e, MHP’ye küsmüş ülkücüler İYİ Parti’ye gidecekti.

        Bu sonuçlara bakınca karşılaştırmanın referandumla değil, 2014 cumhurbaşkanlığı seçimleriyle olması gerektiği ortaya çıkıyor. O zamandan beri sosyolojik yapıda değişen pek bir şey yok. Deniyor ki: “O seçimde Erdoğan yüzde 52’yi tek başına almıştı, şimdi ise MHP ile aldı.” Ben bu tespite katılmıyorum. O zaman CHP ve MHP’nin ortak adayı Ekmeleddin İhsanoğlu’nun oyu yüzde 38’di. Bugün de İnce ve Meral Akşener’in oyu yüzde 38. MHP geçen sürede ikiye ayrıldı. Sahillerdeki seküler-milliyetçi profil Akşener’e kaydı, ama muhafazakâr milliyetçi olan daha büyük bir kitle MHP’de kaldı. O kitle 2014’te de büyük oranda Erdoğan’a oy vermişti...

        **********

        YENİ KABİNE İÇİN DUYDUĞUM İSİM

        CUMHURBAŞKANI Erdoğan’ın kabinesi şu sıralar siyasetin en çok merak edileni. Bu, şimdiye kadarkilerden çok farklı ve sürprizli bir kabine olacak. Siyasilerden ziyade teknokratlardan oluşacak.

        Ankara’da isimleri belirlemek için büyük bir hazırlık var. Cumhurbaşkanı’nın hem kendisi hem de yakın çevresi çok geniş bir çerçevede her konuda olabilecek en iyileri belirlemeye çalışıyor.

        Çok önemli bir kaynaktan duyduğuma göre bu isimlerin içinde dünya çapında bir marka olan, Nobel Ekonomi Ödülü alabilecekler listesinde ismi geçen, değerli ekonomist Daron Acemoğlu da var. Dünyanın en iyi iktisatçılarından biri olan Acemoğlu, Türk ekonomisinin yapısal sorunlarını kökünden çözecek vizyonuyla tarihi bir görev yapabilir. Her zaman ezberleri bozan ve herkesi şaşırtan bir lider olmuş Erdoğan, Acemoğlu’na Türk ekonomisinin başına tam yetkiyle geçme teklifini yapabilir. Bu güzel haberin gerçekleşmesi ihtimali bile beni çok umutlandırdı...

        Daron Acemoğlu

        Diğer Yazılar