Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Öncelikle belirtmek isterim ki Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına dair beklentim farklıydı. Açıkçası hayal kırıklığına uğradım. Son yazımda çok ciddi yanıldığımı itiraf etmeliyim. Zühtü Arslan’ın başkanlığındaki AYM’den daha özgürlükçü ve evrensel hukuka uygun kararlar bekliyordum. Verilen kararları adil bulmuyorum. Fakat bu konudaki detaylı görüşlerimi gerekçeli kararı okuduktan sonra sizlerle paylaşacağım.

        Gelelim Türkiye’nin yine adaletle ilgili başka bir meselesine… Bundan 9 gün kadar önce İstanbul Havalimanı’nda bir havayolu firmasının İstanbul-Bodrum seferini yapan uçağın gecikmesiyle birlikte yaşanan korkunç olay sosyal medyada ve bütün Türkiye’de çok konuşuldu.

        Ben o gün sıcağı sıcağına herkes Funda Esenç’e hücum ederken bekleyip hadiseyi detaylı ve sakince inceleyerek yazmayı tercih ettim.

        Funda Esenç adlı kadının, havayolu görevlisi Tuğçe Selvi’ye yaptığı çirkinliğin ötesinde zulümler herkes tarafından nefretle kınandı.

        Hemen her konuda kutuplaşan Türkiye’de ilk kez her yurttaşın üzerinde anlaşabildiği ve buluşabildiği bir ahlak meselesi oldu bu olay.

        Hangi sosyal kesim ya da siyasi görüşten olursa olsun herkes bu görüntüleri sonuna kadar izlemekte bile zorlandı. Fakat Funda Esenç yarattığı skandaldan ötürü hala Tuğçe Selvi’den özür dilemiş değil, bırakın özrü, yaptığından ötürü utanç ve üzüntü dahi beyan etmedi. Skandaldan sonra yalnızca bir Twitter mesajı atmakla yetindi.

        Halbuki Selvi’ye üst üste yaptığı korkunç ayrımcılıklar ve ırkçılık seviyesi gerçekten insanın midesine kramplar sokacak denli berbattı.

        Sıcağı sıcağına herkes Esenç’e ağır yüklendi. Sosyal medyada ona olan tepkiler tavan yaptı, herkes catharsis yaşadı.

        Olay yalnızca hakaret ve küfürden mi ibaret?

        Peki sonra hangi gelişmeler oldu? Bu aşağılama dolu ayrımcılık ve ırkçılık hukuka konu oldu mu? İşte ben bunu araştırdım.

        Öncelikle tüm Türk medyası bu üzücü olayı Funda Esenç’in Tuğçe’ye yönelik hakaretleri ve küfürleri diye haberleştirdi ki bu baştan sona yanlış.

        Bu olayda hakaretten öte öncelikle korkunç bir fiziksel aşağılama var. Bu yazıyı yazmadan çok sayıda üstat hukukçu ile konuştum. Funda Esenç’in sözleri ve hareketleri kesinlikle TCK 125 kapsamına yani 3 aydan 2 yıla kadar hapse girer diye hemen hepsi mutabık.

        İkinci olarak Funda Esenç’in Tuğçe’ye söylediği ‘Ben Çingenelerle muhatap olmuyorum’ sözü resmen ve alenen Roman vatandaşlarımıza karşı ırkçılık suçu. Medya işin bu boyutunu hiç görmedi.

        3 kategorik aşağılama

        Bu ülkenin bir rengi olan ve Türkiye’ye birçok katkıları olmuş Çingene-Roman vatandaşlarımızın kimliğinin ismini hakaret olarak kullanma seviyesizliğini de gösteriyor Funda Esenç.

        Yine konuştuğum hukukçuların hepsine göre bu aleni ırkçılık ve ayrımcılık TCK 216-1 kapsamına giriyor yani 1 yıldan 3 yıla kadar hapis ile yargılanması gerekiyor.

        Mussolini onun kadar olamazdı

        Olay burada da bitmiyor ve bir de Tuğçe’ye karşı kendisinin sınıfsal olarak çok daha üstün olduğunu ifade eden ve yine TCK 216 kapsamına giren bir korkunç sözü daha söylüyor orada.

        Funda Esenç gerçekten incelenmesi gereken bir komple faşizm vakası.

        Hem fiziksel hem ırksal hem sınıfsal aşağılamayı 1 dakika içinde kusarcasına makineli tüfek gibi tekrarlıyor. Gerçekten inanılmaz.

        Benito Mussolini mezarından çıksa onun kadar olamazdı sanırım.

        Tuğçe Selvi bir sembol olmalı

        Tüm bu suçları işlerken hiç yüksünmeden kameralara Tuğçe Selvi’yi işaret ederek ‘çekin çekin çekin’ demesi yaptığı ayrımcılık ve aşağılamalardan bir zerre utanmadığının göstergesi.

        Birkaç gün önce 1 Mayıs emekçi bayramıydı. Bu olay vesilesiyle işçilerin ve emekçilerin müşterilerin kölesi olmadığını bir kez daha hatırlamak zorundayız. Tuğçe Selvi bir sembol olmalı.

        Erkek egemen sistemin dayattığı fit olma zorunluluğu

        İkincisi biz kadınlara erkek-egemen sistem tarafından dayatılan fit olma ve zayıf görünme mecburiyeti faşizmini tartışmalıyız.

        Aslında maalesef Funda Esenç de bu erkek-egemen dayatmanın delirttiği bir kadın olarak görülebilir. Bir başka kadına fiziksel açıdan bu kadar çirkin dille saldırmasının bağlamı bu.

        Kadınlar üzerindeki bu fit ve güzel görünme faşizmi feminist akademisyenler arasında çok konuşuluyor. Bu konuda faydalı bir literatür var.

        Fakat bu konu marjinal çevrelerden çıkarak popüler medya platformlarına gelmek zorunda. Biz tüm kadınların ihtiyacı bu.

        Bu, kadınlığa karşı işlenmiş bir suç

        Ben Tuğçe Selvi’nin suç duyurusunu ve resmi ifadesini okudum. Nagehan Alçı olarak benim de Tuğçe’ye sözümdür ki bu davayı kesinlikle takip edeceğim.

        Kendisi de bana mail adresimden ve Habertürk telefon hattından ulaşabilir. Bu ayrımcılık yapanın yanına kazanç kalmamalı.

        Her ne kadar bir kadın bir kadına yapsa da ben bu olayı kadınlığa karşı işlenmiş bir suç olarak görüyorum. Funda Esenç’i de erkek-egemen faşizan düşüncenin kurbanı olarak görüyorum.

        Esenç de keşke erkeklerin esir ettiği bir zihin olarak kendini görüp rehabilitasyon sürecine girebilse.

        Burada neden farklı davranıldı?

        Bu davanın hukuki seyrinin ne olacağı ile ilgili tanıdığım bir önemli yargı yetkilisiyle de konuştum. Bu yetkili Türkyargısının bu tür davaları algılaması ile ilgili bence gerçekten ilginç sözler söyledi.

        Şöyle konuştu:

        "Yargı teşkilatımızda toplumun da haklı baskısıyla erkeklerin kadına karşı işlediği suçlar konusunda birhassasiyet oluştu. Aynı şekilde hayvanlara ve çocuğa karşı işlenen suçlarda da öyle. Bakın daha dün bir adam sokakta çocuğa kötü davrandı diye tutuklandı. Mesela bir erkek o havayolu görevlisi hanıma aynı lafları etseydi jet hızıyla soruşturma açılarak muhtemelen tutuklanır ve 10-15 gün kadar tutuklu kalırdı. Şu an yargımızda böyle bir teamül var. Tutuklamanın tedbir kadar caydırma işlevi kuvvetli olduğundan bu yol tercih ediliyor."

        Bu söz üzerine ben "Yani Funda Esenç bir erkek olsa tutuklanırdı ama kadın kadına saldırdığı için mi bu tedbire başvurulmadı" diye sordum. "Evet öyle düşünüyorum ayrıca eğer saldırılan kişi başörtülü bir hanım olsaydı ve bu şekilde net görüntüler olsaydı da şu anki teamüle göre yine tutuklanır ve yine 10-15 gün kadar tutuklu kalırdı diye değerlendiriyorum. Daha önce başörtülü hanımlara bu tür bir ayrımcı ve dışlayıcı video çeken birkaç kişi hemen tutuklandı" dedi.

        Bana bu bilgileri ifade eden yargı yetkilisinin eşinin de başörtülü olduğunu ve bu bağlamda bu uygulamayı eleştirmediğini de söylemek isterim.

        Bilakis bu yetkilibaşı açık bir kadın olan Tuğçe Selvi’ye yönelik bu olayda da benzer bir caydırma tedbirine başvurulması gerektiğini düşündüğünü ifade etmek için bu örnekleri veriyor.

        Yani çok ilginç şekilde iki başı açık kadın arasında bu vaka yaşandığı için Türk yargısı kontrpiyede kalmış görünüyor bu yetkiliye göre. Bu da bu hadisenin yargısal anlamda ilginç bir ayrıntısı.

        Diğer Yazılar