Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Gelişmeler çok hızlı ilerliyor. Barış Pınarı Harekatı hava operasyonları ile başladı. Karadan da üç noktadan girildi.

        Peki bu harekat nasıl ilerleyecek? Siviller terör unsurlarından nasıl ayırt edilecek? Batı medyasında yoğun bir şekilde Türkiye aleyhine bir hava esiyor.

        Operasyon PKK terör örgütüne değil de sanki sivil Kürt halkına yapılıyor algısı oluşturulmaya çalışılıyor. Bu açık kara propagandaya karşı Türkiye neler yapmalı?

        1.5 YIL ÇALIŞILDI, HER MİLİM TESPİT EDİLDİ

        Tüm bu soruların cevaplarını operasyonu adım adım takip eden ve sürece başından beri hakim olan hem Genelkurmay hem de sivil istihbarat ve güvenlik bürokratlarına sordum…

        Önce şu çok önemli ayrıntı ile başlayayım: Türkiye gözü kapalı bir operasyona girmedi. Bu nokta çok iyi bilinmeli.

        MİT tam 1.5 yıllık bir çalışma ile o bölgeyi adım adım taradı, nerede hangi mühimmat deposu var, nereye tünel kazılmış, hangi noktada sivil unsur yer alıyor, hepsini milimi milimine tespit etti.

        BU BÖLGENİN DİĞERLERİNDEN FARKI...

        ‘Barış Pınarı’nın hedeflediği bölgenin Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı’nda hedeflenen bölgelerden bir farkı var: Burası daha düz ve daha kolay kontrol edilebilir bir coğrafya. Bu anlamda hem fiziki hem de istihbarat manasında önemli avantajlar bunlar.

        Askeri operasyon her zaman risklidir, bir nevi savaştır. O nedenle benim Nagehan Alçı olarak en büyük endişem sivillere herhangi bir zarar gelmesi.

        Batı medyası da özellikle bu konunun üzerine gidiyor. Oradan Türkiye’yi vurmaya çalışıyor.

        “Türkiye orada sivil ya da terörist ayrımı yapmadan saldırıyor” minvalinde yazılar çıkıyor, yayınlar yapılıyor.

        Türkiye’nin siviller konusunda aldığı önlemleri Genelkurmay yetkililerine detaylı olarak sordum. Bunu özellikle vurgulamak istiyorum zira bence sürecin en önemli noktası burası…

        HEDEFLENEN ALANDA SİVİL YA DA DİNİ MERKEZ VARSA VURULMAYACAK

        Verilen örnek çok çarpıcı ve beni çok etkiledi. Dediler ki…

        “Nagehan Hanım, mesela bir uçak bombası atılacak ve bu bombanın 1 metre çapı var. Öncelikle atılacağı alan detaylı bir şekilde taranıyor. Orada tek bir sivil unsur, kültürel ya da dini bir yapı veya altyapı varsa TSK olarak o bombayı kesinlikle atmıyoruz.”

        “Hedef çok kritik olsa da mı atılmıyor?” diye sordum çok net bir dille…

        “Hayır asla atmıyoruz Nagehan Hanım. Bunun bir istisnası yok” cevabını aldım.

        ABD ARDINDA BÜYÜK SİVİL KAYIPLAR BIRAKIYOR

        ABD’nin askeri operasyonlarında kullandığı bir tabir var, duymuşsunuzdur. ‘Collateral Damage’ deniyor. ‘İkincil zarar’ ya da ‘Yan hasar’ diyebiliriz.

        Hedeflenen bölgede ABD silahlı kuvvetleri sivil unsur var mı yok mu diye bakıyor, sonra o hedefin önemi 1’den 10’a kadar bir skalada değerlendiriliyor ve şayet ortalamanın üzerinde bir önemdeyse sivil kayıplar göze alınarak hedef imha ediliyor.

        Maalesef ABD’nin askeri operasyonları böyle böyle arkalarında kan denizleri bıraktı.

        Türk Silahlı Kuvvetleri’nin operasyonlarında asla bu tip bir yaklaşımının olmadığının özellikle altını çizmek gerek. Bu, ülkemiz adına gurur duyulacak bir tavır.

        Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı operasyonlarında da çok dikkatli olunmuştu. Umarım bu haklı ve doğru hassasiyet sivillerin zarar görmeyerek bu harekatın tamamlanması ile sonuçlanır.

        HALK NEREDE?

        Peki o bölge halkı şu aşamada ne yapıyor? Neredeler? Kimler o bölgede yaşıyor?

        Bu bölgede ağırlıklı olarak Arap ve bir miktar Kürt nüfus var. Tam rakamları vereyim: Söz konusu alanda 250 bin insan yaşıyor. 30 bin kadarı Kürt. Yani nüfusun yaklaşık yüzde 12’si.

        Operasyonun yapılacağı yerler için anonslar yapıldı ve sivillerin o bölgeleri terk etmeleri istendi, aldığım bilgilere göre YPG’nin sığınakları ve öbeklendiği yerler belli, bazı evlerin altına tüneller kazılmış ancak buralarda da anonslardan sonra işbirlikçi ya da yalnızca YPG’nin kaldığı söyleniyor.

        Bu arada SDG birtakım fotoğraflar paylaşarak Türkiye’nin sivilleri hedef aldığı tezini yaymaya çalışıyor.

        Kaynaklarım bunun çok büyük bir dezenformasyon olduğunu söylediler.

        “DAEŞ’in ya da ABD'nin eski bazı operasyonların fotoğrafları Barış Pınarı fotoğrafları olarak paylaşılıyor Nagehan Hanım. Bu hakikatleri Batı’ya anlatmak gerek” dediler. Türkiye bu konularda gerçekten çok eksik.

        BATI MEDYASINDA TAVAN YAPAN ORYANTALİZM

        Dün belli başlı uluslararası kanallara baktım. Hepsinde Türkiye’nin operasyonu birinci haberdi ancak öyle çarpık anlatımlar gördüm ki…

        Mesela bir yerde arka planda poşulu ve nargile içen yaşlı adamlar fotoğrafı vardı, tepesinde ‘Kürtler’ yazıyordu.

        İngiliz sunucu ise “İşte Kürt halkı bu insanlar. Sayıları şu kadar ve şuralarda yaşarlar” diyerek oryantalizmin dibine vuruyordu.

        Sanki National Geographic kanalında endemik bir bitki türünü anlatıyor! Ben bu kolonyalist-oryantalist anlatımdan Kürt yurttaşlarımızın da çok rahatsız olacağına eminim.

        Başka bir yerde Abdullah Öcalan’ın Kürtlerin vatanlarına kavuşmaları için normal siyasi bir parti kurduğu ve Türkiye’nin bu siyasi partiyi yok etmek için savaştığı söyleniyordu.

        PKK’nın silahlı bir örgüt olduğu ya da en azından ‘silahlı bir mücadele yaptığı’ dahi dile getirilmiyordu. PKK sanki sevgi kelebeklerinden oluşan bir örgüt. Pes doğrusu!

        Batı ile Türkiye arasındaki iletişimsizlik problemi sebebiyle artık benim de saygın bulduğum Batılı yayın organlarında bile çok ilkel seviyede bir kara propaganda görebiliyoruz.

        Bu konuda farklı kesimlerden de gelsek doğruları anlatmak için elimizden ne gelirse yapmalıyız.

        Diğer Yazılar